Ulus Irkad
Her Kıbrıslıtürk’ün hayatının bir roman olduğu gibi her Kıbrıslırum’un da hayatı bir romandır. 1974 yılı nasıl ki bizler açısından korku, çile ve acılarla doludur, Kıbrıslırum vatandaşlarımızın da aynıdır. Kişi olarak incelediğinizde her birinin anlatılacak birçok anısı bulunmaktadır. Yazar Zeki Erkut beni “Serçe” adlı kitabıyla 1974 günlerinin korkulu, telaşlı anı ve saatlerine götürdü. Benim akranlarım olan Kıbrıslırumlar’ın da aynı şekilde korkularını ve de elbette maceralı anılarını öğrendim sayesinde, bu kitabı okuyarak. Aynı paralelde Takis Strufos gibi biz de o sıralarda aynı ama simetrik korkuları geçirmedik mi? O top ve bombalama olaylarını ben de Baf’ta geçirdim. Uzaklardan başlayan savaş, Strufos gibi yavaş yavaş yanıma kadar gelmişti. Önce Darbe’yi ve sonra da Çıkarma’yı yaşayacaktık 1974’ün Temmuzu’nun o sıcak günlerinde… Bombalar yanımda patlarken ölen veya yararalan insanları seyretmek ve de bir şey yapamamak daha da acıydı. Roman, cam kemik hastası olan Takis Strufos’la başlıyor. Strufos askerdedir ama işe yaramadığı için geri hizmette yemekhanede çalıştırılmaktadır. Başında Albay Varvarakis diye acımasız ve ondan hoşlanmayan bir komutan bulunmaktadır. Onun her türlü aşağılamalarına karşılık Strufos, gene de fiziksel problemlerine karşılık vazifesini yapmaya çalışmaktadır.
VARVARAKİS ACIMASIZ BİR KOMUTANDIR
“Varvarakis daha bir süre, hem ağır adımlarla bir sola bir sağa yürüdü hem de her türlü davranış ve düşünceyi ezme kararlılığını dile getirdi. Ağzından çıkan her kelime bir balyoz gibi genç askerlerin kafasına iniyordu. Genç askerlerin kendisini anlayıp anlamadığını sordu;
“Beni anladınız mı asker?”
“Evet komutan!”
“Beni iyice anladınız mı asker?”
“Evet komutan!”
“İyi birer asker ve uysal birer köle olacak mısınız asker?”
“Evet komutan!” (Sf. 12)
Varvarakis tüm acımasızlığıyla askerine kendini böyle kabul ettiriyor ve psikolojik olarak elbette tatmin oluyordu her kendi gibi olan acımasız Yunan komutanı gibi…
TAKİS’İN ACILI AİLESİ
Takis askere giderken babası ve ailesi onunla gurur duyar çünkü Takis hayatı boyunca zayıf, çelimsiz ve alaya alınan bir çocuktur. Askere giderken babası da onunla gurur duyar. Tabi ki ailesinin yaşadığı köyde köyün de ayrı bir öyküsü vardır ve orada bile bir cinayet vakası köylülerin gündemine oturur. Orada da yaşayan köylüler arasında sorunlar bulunmaktadır. Köyün ayrı bir gündemi ve de kahramanları vardır. Yazar bize romanın içinde bunlarla ilgili bölümleri ve anıları da sunar. Takis hakkında her türlü ayrıntıyı buradan da elde ediyoruz.
Bu arada Takis, diğer tertibi olan askerlerle hatta mutfak şefi ile de diyaloğa girişir. Takis’in kendi ailesi hakkında da kendi öyküleri ve hayalleri vardır. Her ailede olduğu gibi gene anılar, sırlar ve gizlenen suçlar da bulunmaktadır. Yazarımız Takis ve ailesi etrafında geçen bazı gizli kalmış olayları, suçları da bizlere bir ustalıkla romanda nakletmektedir.
Takis’in askerliği yemekhanede geçerken bu arada 15 Temmuz 1974 Darbesi çıkagelir. Takis bu darbeyle ilgili ayrıntıları da gözlemlemektedir.
15 TEMMUZ 1974 DARBESİ ÇIKAGELİR
“…Kırmızı Alarm verilmiş, sirenler kesik kesik çalmıştı. Ama burası dağ başıydı, kime karşı “Kırmızı Alarm” verilmişti? Ne kadar sürecekti? Burası güvende miydi?” (Sf. 178)
Aradan bir hafta geçemeden bu defa da 20 Temmuz 1974 Cumartesi günü Türk çıkarması başlar. Geri hizmetlerde bulunan Takis, cepheye gitmez ama zaten savaşın içindedir. Türk ordusu yavaş yavaş onun bulunduğu askeri kampa yaklaşmaktadır. Komutanlarıyla birlikte mangasını da devralan Takis, dağdan mangasını sağsalim Güney’deki birliklere ulaştırma sorumluluğu veya emri alır ama kemik hastalığından dolayı mangasındaki erler onu taşımak mecburiyetindedir. Dağlık ve kayalık dağ ve tepe hatlarından uzaklaşmaya çalışırlar. Uçaklar devamlı bombalamakta Türk Ordusu da devamlı karadan ilerlemektedir.
MAĞARALAR, ÇALILIKLAR VE KAMIŞLIKLAR KURTARICI OLUYOR
Bir mağara içinde sığınırlar. Bu arada korkudan çıldırıp komutanları tarafından öldürülenler olduğu gibi gene kendi arkadaşları tarafından öldürülenler de vardır. Koskoca manga artık hedefe yaklaşmaya çalışırken üç kişi kalmıştır. Takis, Tiryaki ve Petros… Takis’i onlar taşırlar sırtlarında. Gece oldu mu da ya kamışlıklar ve çalılıklar arasına ya da mağaralara saklanarak hedeflerine sağsalim ulaşma mücadelesi verirler (Askerler bunlara mezarlık adını verirler.) Türk Ordusu’nun iz sürücüsü Apaçi, en nihayet onları bir Kıbrıslırum Köyü’nde kıstırır. Açtırlar… Evlerden bazı yiyecekler toplarlar. En son bir kiliseye sığınırlar. Türk Ordusu onları kuşatır. En son dualarını etmektedirler…
VE KURTULURKEN…
Amerikadan gelen arkadaşı Petros ve Tiryaki yanındadırlar. Tam son anlarının geldiğini sanırlar son dualarını etmektedirler ki ABD Elçiliği ve BM hepsinin de yardımına gelir ve başlarına bir zarar gelmeden kurtulurlar. Bu arkadaşların hepsinin de savaş sonrasında temasları olur. Takis ve Tiryaki (Kosta Markides) daha sonra çok genç yaşlarda ölüp giderler. İçlerinden Peter (Petro) hayatını sorunsuz, meşhur bir sporcu olarak ABD’de devam ettirir…
Kitabı elinize aldığınız anda bırakmak istemiyorsunuz. Adeta ortak bir anınızmış, siz de aynı anları yaşıyorsunuz kahramanlarla birlikte, siz de 1974 yılını yaşadığınızdan dolayı, hatta kendi hayatınızı okuyormuşçasına romanı bitirir ve “Keşke bitmeseydi” diyorsunuz içinizden.
Teşekkürlerimizle Sayın yazarımız Zeki Erkut…
Zeki Erkut, kitaplarını imza gününde...
Tseri’deki kazılar sona erdi, Lapta’da yeni bir kazı başlatıldı…
Kayıplar Komitesi’nin adamızın kuzeyinde ve güneyinde yürütmekte olduğu kazılar hiç kesintisiz biçimde devam ederken, Tseri’deki (Çeri) kazıların sona erdiği ve Lapta’da yeni bir kazı başlatıldığı öğrenildi…
Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi Kazılar Koordinatör Yardımcısı Arkeolog Erge Yurtdaş’tan aldığımız bilgilere göre, Tseri’deki kazıda herhangi bir bulguya rastlanmadı ve kazı tamamlandı. Geçtiğimiz hafta içerisinde Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üyesi Hakkı Müftüzade, Kıbrıslırum Üyesi Leonidas Pandelidis ve Üçüncü Üye’nin görevini vekaleten devam ettirmekte olan Üçüncü Üye Sekreteri Bruce Koepke Tseri kazısını ziyaret ederek burada iki toplumlu bir ekip halinde çalışan kazı ekibinden bilgi almışlardı. Kazı ekipleri iki toplumlu ekipler halinde adamızın kuzeyinde ve güneyinde, sert koşullarda çalışmalarını sürdürüyorlar – kazı ekipleri arkeologlardan, şiroculardan ve diğer çalışanlardan oluşuyor.
Atlılar’daki (Aloda) kazıda da aranmakta olan 37 Kıbrıslıtürk’ten geride kalanlara ulaşıldı ve kazı son noktaya doğru ilerliyor…
Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi Kazılar Koordinatör Yardımcısı Arkeolog Erge Yurtdaş’ın verdiği bilgilere göre, kazılarda son durum şöyle:
*** Lefkoşa/Lefkosia: 1974 kaybı bir grup Kıbrıslırum'un, hapishane yanındaki arazide gömülü olabileceği bilgisi üzerine başlatılan kazı çalışmaları tüm hızıyla devam etmektedir.
*** Lapta/Lapithos: 1974 kaybı üç Kıbrıslırum'un Austin Cambridge marka araba ile bir dereyatağına gömüldüğü bilgisi üzerine başlatılan kazı çalışmaları halen devam etmektedir.
*** Atlılar/Aloda: 1974 yılında Atlılar toplu mezarına gömülen 37 Kıbrıslıtürk, yine aynı yıl içerisinde Atlılar Köyü'ndeki Şehitliğe nakledilmiştir. Atlılar Şehitliği'ndeki kalıntıları kimliklendirmek amacıyla başlatılan sistematik manuel kazı çalışmalarında sona gelinmiştir. 37 Kıbrıslıtürk’ten geride kalanlara ulaşılmıştır. Mekanik kazı çalışmaları halen devam etmektedir.
*** Kılıçarslan/Kontemenos/Kördemen (askeri bölge): 1974 kaybı bir grup Kıbrıslırum'un yola yakın bir noktada tarlaya gömülmüş olabileceği bilgisi üzerine başlatılan kazı çalışmaları tüm hızıyla devam etmektedir.
*** Ilgaz/Fteriha: 1974 kaybı bir Kıbrıslırum'un, bir badem ağacının altındaki bir çukura gömülmüş olabileceği bilgisi üzerine başlatılan kazı çalışmaları halen devam etmektedir.
*** Şirinevler/Ayios Ermolaos/Ayermola: 1974 kaybı bir Kıbrıslırum'un, evin bahçesinde gömülü olabileceği bilgisi üzerine başlatılan kazı çalışmaları son bulmuştur.
*** Lapta/Lapithos: 1974 kaybı bir Kıbrıslırum'un, bir evin bahçesinde limon ağacının altında gömülü olabileceği bilgisi üzerine kazı çalışmaları başlatılmıştır.
*** Tseri/Kseri/Çeri: 1963/1964 kaybı bir grup Kıbrıslıtürk'ün, zeytin ağaçlarının ekili olduğu bir arazide gömülü olabileceği bilgisi üzerine başlatılan kazı çalışmaları son bulmuştur.
Biz de kazı ekiplerindeki tüm arkeologlarımıza, şirocularımıza ve diğer çalışanlara “Çok kolay gelsin” diyoruz…
Tseri'deki kazıyı Kayıplar Komitesi yetkilileri Hakkı Müftüzade, Leonidas Pandelidis ve Bruce Koepke geçen hafta içinde ziyaret etmiş ve kazı hakkında bilgi almıştı...
Lapta'da ikinci bir kazı başlatıldı...