1974 savaşından kalmış...

Sevgül Uludağ

***  Duyarlı bir okurumuzun dağlarda rastladığı 1974 savaşından kalma kamyonet kalıntılarını, Kayıplar Komitesi araştırma görevlileri inceledi...

Duyarlı bir okurumuzun Beşparmak dağlarında avlanırken rastladığı 1974 savaşından kalma bir kamyonetin kalıntılarını, Kayıplar Komitesi araştırma görevlileri, önceki gün yerinde inceledi.

Duyarlı okurumuz, avlanırken rastladığı 1974 savaşından kalma paslı askeri kamyonette insan kalıntıları olup olmadığı konusunun incelenmesi için geçen hafta bizi haberdar etmişti. Biz de Kayıplar Komitesi yetkililerini arayarak bu konuda kendilerini okurumuzla temasa geçirdik ve belirleyecekleri bir günde bölgeye giderek inceleme yapmaları için anlaştılar.

Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi Araştırmalar Koordinatörü Yağmur Erbolay’ın dün bize verdiği bilgiye göre, okurumuzla birlikte Kayıplar Komitesi’nin bazı araştırma görevlileri Beşparmak dağlarında bulunan bu kamyoneti incelemeye gittiler. Kamyonetin kalıntılarını ve çevresini dikkatle inceleyen araştırma görevlileri, herhangi bir insan kalıntısına rastlamadılar.

Duyarlı okurumuza bizi haberdar ettiği için, Kayıplar Komitesi yetkililerine ve araştırma görevlilerine de okurumuzun gösterdiği yeri inceledikleri için çok teşekkür ediyoruz.


***  GEÇMİŞLE YÜZLEŞMEYE DAİR NELER YAPILIYOR?...

“Hrant Dink’in mücadelesi ve Dink davası konuşuluyor...”

Hrant Dink cinayeti 17 yılı geride bırakırken, Hrant Dink Vakfı 19 Ocak öncesinde bir dizi söyleşi düzenledi. "Hakikati Hafızalaştırmak", "Hakikati Arşivlemek", "Bir Gazeteci Olarak Davayı Takip Etmek", "Hak Savunucusu olarak Davayı Takip etmek", "Hukukçu Olarak Davayı Takip Etmek", "Hrant Dink'i Konuşuyoruz" gibi başlıklar taşıyan söyleşilerde hem Hrant Dink'in hakikat arayışı, hem geride bıraktığı "hafıza" hem de Hrant Dink cinayetinin çeşitli evreleri ele alındı. 11 Ocak ile 17 Ocak arasındaki bir hafta boyunca, Pazar hariç her gün, 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekanı'nda bir söyleşi gerçekleşti.

11 Ocak Perşembe günkü ilk oturum “Hakikati Hafızalaştırmak”  başlığını taşıyordu. Ayşe Gül Altınay’ın moderatörlük yaptığı oturumda, Sena Başöz, Neslihan Koyuncu Bali konuşmacıydılar.

Söyleşide 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı’nın hazırlık ve kurulum süreçleri ele alındı,  zor geçmişlerle yüzleşen hafıza mekânları hakkında farklı coğrafyalardan örnekler verildi. Bilhassa Güney Afrika Cumhuriyeti’nde geçmişle yüzleşme konusunda yapılan çalışmalar üzerinde duruldu. Bu çalışmaların 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı için ilham verici olduğu belirtildi.

“Hakikati arşivlemek”

12 Ocak Cuma günkü oturumun başlığı “Hakikati Arşivlemek”ti. Söyleşi öncesinde Ümit Kıvanç’ın Hrant’ın Dink’in sözlerinden yola çıkarak hazırladığı “Hafıza Yetersiz” filmi gösterildi. Daha sonra Norayr Olgar’ın moderatörlüğündeki söyleşide Rober Koptaş ve Zeynep Taşkın filmde de değinilen, Hrant Dink’in mesele  ettiği konuları ele aldı.

Hrant Dink Vakfı’nın kuruluş süreciyle birlikte Hrant Dink arşivinin nasıl oluşturulduğunu anlatan Zeynep Taşkın, Hrant Dink’in ölümünün ardından avukat ve gazetecilerden gelen talepler doğrultusunda bir arşivin oluşturulmasının gerekli olduğuna karar verdiklerini söyledi. Gazete kupürlerinden fotoğraflara, video kasetlerden Hrant Dink’in şahsi eşyalarına kadar bu arşivin bir sisteme oturtulması için yürütülen çalışmalardan bahsetti. Gönüllü ve yarı gönüllülerin çalışmaları sonucunda oluşturulan Hrant Dink arşivine üniversite öğrencilerinin cinayetin ardından ilgi gösterdiğini ve buna cevap verilebildiği için mutlu olduklarını söyleyen Taşkın, 17 senenin ardından arşiv çalışmalarının hala devam ettiğini söyledi.

“Bir gazeteci olarak davayı takip etmek”

13 Ocak Cumartesi günkü oturum “Bir Gazeteci Olarak Davayı Takip Etmek” başlığını taşıyordu. Hazal Özvarış’ın moderatörlüğündeki söyleşide Elif Akgül, Canan Coşkun, Yetvart Danzikyan, Banu Güven, Erol Önderoğlu konuşmacıydılar. Erol Önderoğlu ve Banu Güven cinayetten hemen sonra başlayan ve Trabzon grubunun yargılandığı dava sürecinden önemli notlar paylaşırken Elif Akgül, Canan Coşkun ve Yetvart Danzikyan ağırlıklı olarak 2016 yılında başlayan kamu görevlilerinin yargılandığı dava sürecine odaklandılar. Konuşmacılar 17 yıllık dava sürecinde yaşanan aksaklıkları, mahkeme heyetlerinin tutumunu  ve adalete ulaşma çabasında yaşanan güçlükleri, engelleri anlatılar. Bilhassa kamu görevlilerinin yargılandığı dava sürecinde Dink Ailesi avukatlarının taleplerinin mahkeme tarafından dikkate alınmaması vurgulandı. Konuşmacılar dava süreçlerinin adalet talebini karşılamakta yetersiz kaldığını, sürekli engeller çıkarıldığını belirttiler.

“Hak savunucusu olarak davayı takip etmek"

Söyleşiler 15 Ocak Pazartesi günü devam etti. Haftanın ilk günü gerçekleşen söyleşi “Hak Savunucusu Olarak Davayı Takip Etmek” başlığını taşıyordu. Hrant Dink Vakfı’ndan Zeynep Sungur’un moderatörlüğünü üstlendiği söyleşide Barış Altıntaş, Bülent Aydın, Milena Büyüm konuşmacıydı.  Altıntaş, dünya üzerinde gerçekleşmiş gazeteci cinayetlerinden örnekler verdi ve Sınır Tanımayan Gazeteciler’in verilerine dayanarak savaş ve çatışma hallerinin dışında geçtiğimiz yıl 45 gazetecinin öldürüldüğünü söyledi.

Hrant’ın Arkadaşları İnisiyatifi’nden Bülent Aydın, Dink cinayetinin ırkçı bir cinayet olduğunu, sürecin cinayet öncesi ve cinayet sonrası olarak ayrılması gerektiğini belirtti. Aydın, dava sürecinde emek veren gazeteci Aydın Engin ve avukat Hakan Bakırcıoğlu’nu andı.

“Hukukçu olarak davayı takip etmek”

16 Ocak Salı günü gerçekleşen ‘Hukukçu Olarak Davayı Takip Etmek’ başlıklı panelde Hrant Dink’in ve Dink Ailesi’nin ilk dönem avukatı Fethiye Çetin ile yine  Dink Ailesi avukatlarından Hülya Deveci konuşma yaptı.

Zeynep Sungur’un moderatörlüğünü üstlendiği panelde, davaya katkılar sunan avukat Hakan Bakırcıoğlu anıldı.

Bakırcıoğlu’nu ‘davanın bilgi bankası’ olarak tanımlayan Fethiye Çetin, Hrant Dink’in hedef gösterilme ve yalnızlaştırma süreci  üzerinde önemle durulması gerektiğini söyledi.

Cinayet sonrası özel yetkili ki cumhuriyet savcısının görevlendirildiğini söyleyen Çetin, soruşturma esnasında ilk aşamada gizlilik kararları alındığını hatırlattı.

Böylece Dink ailesinin sürecin dışına itildiğinin altını çizen Fethiye Çetin, “Karar boyunca deliller yok edildi. Arşivlerde temizlik yapıldı. Trabzon ve İstanbul’da sahte deliller üretildi. Sadece biz değil, savcılar da bunu tespit etti. Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü’nden HTS kayıtları istendi, fakat gönderilmedi. Bir daha istendi fakat sonra ‘imha ettik’ denildi. Ne yapılması gerekiyordu? Ogün Samast tetikçi olarak çıktı. Çevresinin hemen tespit edilmesi gerekiyordu. Emniyet ve Jandarma arşivlerine anında el konulması gerekiyordu. Konulmadığı gibi arşivlerle oynandı ve yok edildi” dedi.

Pek çok polis müdürünün cinayet sonrası görevlerine devam ettiğini belirten Çetin, “Cinayetle yakın ilgileri var. Tahrif ediyorlar ve kayıtları yok ediyorlar. Daha sonra dosyaya atanan savcı mütalaasında bunu itiraf etti” dedi.

Hrant Dink’in ‘Niçin hedef seçildim’ başlıklı yazısının delil olduğunun altını çizen Fethiye Çetin, savcıların bunu görmezden geldiğini belirterek yazının  incelenmediğini ifade etti.

Güvenlik güçlerinin Dink’in öldürüleceğinden haberdar olduğunu söyleyen Çetin, “Bazı aydınlara ve gazetecilere yaşam hakkı verildi. Orhan Pamuk’a doğru biçimde koruma tahsis edildi. Ama Hrant’a kimse koruma tahsis etmedi. Gerçekten tehdit altındaydı. Bunu herkes biliyordu. Bu açığa çıktı ve korumaya alınmadı” dedi.

Fethiye Çetin cinayetten hemen sonra AKBANK şubesinin kamera kayıtlarını resmi kişilerin aldığını, bu kayıtların yok olduğunu, kimlerin aldığının bilinmediğini ve hala kayıtlara ulaşılamadığını vurguladı.

Çetin cinayet için ilk dönemde Ergenekon grubuna vurgu yapıldığını, daha sonra Gülen Cemaati’nin adres gösterildiğini belirterek cinayetin tek bir grubun faaliyetiyle izah edilemeyeceğinin altını çizdi.

Avukat Hülya Deveci de, davada gelinen durum hakkında bilgiler verdi. Kamu görevlilerinin yargılanabilmesi için büyük çaba sarfedildiğini hatırlatan Deveci 2014’te siyasi gelişmelerin de etkisiyle art arda önemli kararlar verildiğini söyledi. Deveci, Trabzon, Ankara, İstanbul ve Samsun ayağında birçok kamu görevlisinin şüpheli sıfatıyla ifadesine başvurulduğunu belirtti.

Böylece açılan ana davada sanık sayısının 85’e yükseldiğini belirten Deveci, sanıkların çoğunu kamu görevlilerinin oluşturduğunu belirtti.

Türkiye’de geçmişte kamu görevlilerinin yargılandığı hiçbir davada önemli aşamalar kaydedilmediğine dikkat çeken Deveci, “Devlet ne zaman kendi kamu görevlilerinin olduğu bir dosya ile karşı karşıya kalsa, herkes kendi yöneticisini koruma refleksi altına giriyor. Bir de Hrant Dink cinayeti gibi, Ermeni bir gazeteci dosyasında devletin bu refleksleri çok fazla çalıştırdığını hatta bir şeylerin üstlerini örtmeye çalıştığını gördük ve görmeye de devam ediyoruz” dedi.

https://www.agos.com.tr/tr/yazi/29699/hrant-dink-i-ve-mucadelesini-konustuk-davaya-yakindan-baktik

(AGOS – 17.1.2024)