Aynı iş, farklı maaş: Alım gücünde ‘UÇURUM FARK’
Türk Lirası döviz karşısında erimeye devam ederken, YENİDÜZEN, adanın kuzeyi ve güneyinde aynı işi yapan iki yapıcı ustasının kazancı ve alım gücü arasındaki farkı araştırdı.
Güneyde çalışan Derviş Bilge
(Yapıcı Ustası)
Günlük geliri 70 Euro (800 TL)
Haftanın 5 günü çalışıyor.
1 haftalık geliri ile kuzeyde 1.000 ekmek alabilir.
1 haftalık geliri ile kuzeyde 454 litre benzin alabiliyor.
Kuzeyde çalışan Ziver Bayhan
(Kalıp Ustası)
Günlük geliri 200 TL
Haftanın 6 bazen 7 günü çalışıyor.
1 haftalık geliri ile kuzeyde 300 ekmek alabilir.
1 haftalık geliri ile kuzeyde 136 litre benzin alabiliyor.
Çalışanlar ne dedi?
Güneyde çalışan Derviş Bilge: “Günlük kazancım 70 Euro ve alışverişimi de genellikle kuzeyden yapıyorum. Hem haklar konusunda, hem de iş güvenliği konusunda güneyde çalışmak daha iyi…”
Kuzeyde çalışan Ziver Bayhan: “Günlük kazancım 200 TL ve bununla 7 kişilik bir aileyi geçindirmeye çalışıyorum. Neredeyse ekmek almakta bile zorlanıyoruz.”
Derya ULUBATLI
Türk Lirası döviz karşısında erimeye devam ederken, adanın kuzeyi ve güneyinde aynı işi yapan kişilerin kazancı, yaşanan ekonomik çöküşün belgesi oldu.
Adanın her iki yanında inşaat sektöründe çalışan kişiler YENİDÜZEN’e konuştu, hem kuzeydeki vatandaşın günden güne eriyen alım gücünü gözler önüne serdi, hem de inşaat sektöründeki diğer ‘aksaklıkları’ değerlendirdi.
Güneyde yapıcı ustası olarak çalışan Derviş Bilge, ortalama çalışma günlerinin haftada beş gün, gündelik ücretlerinin ise 70 Euro (günlük kurla 800 TL) civarında olduğunu belirtti.
Öte yandan benzer bir işi kuzeydeki inşaat sektöründe yapan Ziver Bayhan ise günlük kazancının 200 TL olduğunu ve yaşanan zamların ardından bu maaşla geçinmenin neredeyse ‘imkansız’ hale geldiğini söyledi.
İki kişinin maaşlarına göre temel tüketim maddeleri üzerinde yapılan kıyaslama alım gücü farkını ortaya çıkardı, bu fark dudak uçuklattı.
Temel tüketim maddelerini almak bile zorlaşıyor…
Marketlerdeki mevcut fiyatlar üzerinden yapılan değerlendirme sonucu çıkan tablo, yaşanan çöküşü bir kez daha ortaya koydu.
Kuzeydeki marketlerden alışveriş yapıldığı göz önüne alındığında hesaplanan ‘ürün fiyatı/maaş’ karşılaştırmasında kuzeydeki bir işçinin haftalık 300 ekmek alabildiği görülürken, bu rakam güneydeki çalışanlar için 1.000 oldu. Bir diğer ‘rekor’ fark ise makarnada gözlemlendi.
Parasını kuzeyde kazanan işçiler haftalık maaşlarıyla toplam 240 paket makarna alabilirken, güneyde çalışıp kuzeyde harcayanlar ise aynı sürede 800 paket makarna alabilecek kazancı sağlayabiliyor.
Öte yandan son dönemde sürekli artan akaryakıt fiyatlarının harcamalarında da ciddi farklar oluştuğu ortaya çıktı. 95 oktan benzinin litre fiyatına göre yapılan hesapta, kuzeydeki kazançla 136 litre benzin alınabilirken, güneyde çalışanlar için bu rakam 454 litreye kadar yükselebiliyor.
Bir yanda ‘hak gaspı’ var, diğer yanda ‘koruma’
Dövizle bağlantılı olarak değişen maaş ve alım gücü farkının dışında sektördeki mevcut durumu da değerlendiren Bilge ve Bayhan, iki tarafın bu konuda da farklılaştığını savundu.
Güneydeki işverenlerin hem yatırımlar konusunda, hem de iş güvenliği konusunda oldukça hassas davrandığına dikkat çeken Bilge, devletin de düzenli olarak denetimler yaptığını ve işçi haklarını koruduğunu dile getirdi. 26 yıldır kuzeydeki inşaat sektörü içerisinde olan Bayhan ise işçilerin ne gibi haklara sahip olacağının ustaların inisiyatifine kaldığını ve çoğu ustanın işçiyi düşünmeden hareket ettiğini iddia etti.
Devletin yeterli denetimleri yapmayarak işçileri işverenin ‘iki dudağının arasına’ mahkum ettiğini savunan Bayhan, “gelen hükümetler hiçbir araştırma yapmıyor, denetlemiyor, emekçilere yatırımlar yapılıyor mu yapılmıyor mu sormuyor. Bu noktada emekçilere büyük bir haksızlık yapılıyor” ifadelerini kullandı.
Güneyde çalışan Derviş Bilge:
“Güneydekiler iş güvenliği ve yatırımlar konusunda çok hassas”
Güneydeki inşaatlarda yapıcı ustası olarak çalışan Derviş Bilge, haftanın 5 günü işe gittiğini ve yapılan mesaiden günlük 70 Euro kazandığını ifade etti. Hafta sonları çalışmadıklarını da belirten Bilge, güneydeki denetleme sistemlerinden ise çok memnun olduğunu dile getirdi. Bilge şunları anlattı: “Güneyde iş güvenliği konusuna çok hassas yaklaşıyorlar. Baretiniz başınızda, eldiveniniz elinizde değilse kimse sizi inşaat alanına zorla çıkarmaz. Önce güvenliğinizi tam olarak sağlayıp daha sonra sizi alana çıkarmak zorundadırlar. Ben ‘güvenliğim tam değil, çıkmak istemiyorum’ dersem işverenim onu düzenlemek, eksiklerimi gidermek ve beni o şekilde çalıştırmak zorundadır. Çalışma Dairesi de sürekli gelip düzenli olarak inşat alanlarını ve çalışma koşullarını kontrol ediyor, güvenli olduğuna karar vermezse hemen kapatabiliyor. Bu yüzden işveren de kuralları harfiyen yerine getirmek zorunda kalıyor. Bu anlamda devletin denetlemeleri ve emekçiyi koruması çok önemlidir. Ben ne yazık ki kuzeyde henüz böyle bir şeye rastlamadım”.
“Kuzeydeki çalışan haklarının gasp edilmesini izin veriyorlar”
Güneyde çalışmaya başlamadan önce kuzeyde de bir müddet bu sektörde çalıştığını söyleyen Bilge, kuzeyde şartların çok daha farklı olduğunu savundu. Başta denetleme eksikliği olmak üzere birçok noktada kuzeydeki şartların olumsuzluğundan bahseden Bilge şöyle devam etti: “Net bir şekilde söyleyebilirim ki kuzeyde çoğu zaman insanlar kaçak çalıştırılıyor. Çalışma saatleri işe başlanacağında farklı söyleniyor ancak aç gözlü patronlar paydosa 20 dakika kala gelip işçilere ek iş veriyor ve paydos saatini uzatıyor. İş sömürüsü yapıyor, sigorta yatırmıyor, işçilerin ödeme günü geldiğinde haftalığını alıp alamayacağı belli olmuyor. Çalışanlar çoğu zaman Cumartesi, işin yoğunluğuna göre Pazar da çalıştırılıyor ve her noktada denetleme sıkıntısı var. İşverenler devlet tarafından kontrol edilmiyor, ‘ahbap’ ilişkisi öne çıkarılıyor. Devlet çalışanların haklarının gasp edilmesine izin veriyor ancak güneyde kesinlikle böyle şeylerle karşılaşamazsınız. Emekçi olarak haklarınız olduğunu ve bu hakların devlet tarafından da korunduğunu bilirsiniz”.
Kuzeyde çalışan Ziver Bayhan:
“Günde 200 TL alarak 7 kişilik aileyi geçindiriyorum”
Kıbrıs’ın kuzeyindeki inşaat sektöründe yaklaşık 26 yıldır kalıpçı ustası olarak çalıştığını aktaran Ziver Bayer, günlük kazancının 200 TL olduğunu ve bu maaşla 7 kişilik bir aileyi geçindirmeye çalıştığını dile getirdi. Ay sonu yeterli parayı kazanmak için çoğu zaman Pazar günleri de çalışmak durumunda kaldığını ifade eden Bayhan, özellikle son dönemlerde kendisi ve ailesi için geçinmenin çok zor olduğunu savundu. Bayhan şunları anlattı: “Genellikle kuzeydeki yevmiyeler 200 TL’den başlıyor ve bu ücret duruma göre 300’e kadar çıkabiliyor. Ben günlük 200 TL alıyorum ve resmi tatiller ile bazı özel günler dışında çoğunlukla haftanın 7 günü çalışıyor oluyorum. Özellikle son dönem yaşanan ekonomik krizin emekçiyi çok sarstığını düşünüyorum. Bu dönemde zenginler daha da zengin, fakirler daha da fakir oldu. Yıllardır çalışmayan eşim, son bir aydır eve ek gelir sağlayabilmek adına çalışmak zorunda kaldı”.
“Pahalılıktan ekmek bile alamayacak duruma geldik”
Marketlerdeki fiyatların da günden güne arttığını ve geçinmenin kendileri için giderek daha da zorlaştığını vurgulayan Bayhan, “ekmek 4 lira oldu, biz 7 kişilik bir aileyiz. Kiradır, elektriktir, hepsi birleşince o kadar zorluyor ki ekmek bile almakta zorlanır duruma geldik” ifadelerini kullandı. Sadece bir ekmek, bir yumurta alarak ay sonunu ancak getirebildiğini söyleyen Bayhan, geçim sıkıntısı yanında diğer işçi haklarına da değindi.
“Devlet yeterli denetlemeyi yapmıyor, emekçinin haklarını korumuyor”
Gelen hiçbir hükümetin ne sigortaların yatırılması, ne de iş güvenliğiyle ilgili alınan tedbirler konusunda yeterli denetlemeyi yapmadığını savunan Bayhan, “emekçilere büyük haksızlıklar yapılıyor” şeklinde konuştu. Bayhan şunları anlattı: “Sigorta anlamında maalesef gelen hükümetler hiçbir araştırma yapmıyor, denetlemiyor, emekçilere yatırımlar yapılıyor mu yapılmıyor mu sormuyor. Bu noktada emekçilere büyük bir haksızlık yapılıyor. Bazen işverenler tarafından üç yıl yatırımı yapılmayan kişiler oluyor ama kimse gelip bunun hesabını sormuyor. İşverenler çoğu zaman devlete ‘battık’ diye gösterip çalışmaya devam ediyor. Bunun dışında iş güvenliğimiz de hiçbir şekilde denetlenmiyor. 26 senedir bu sektördeyim, sadece bu son beş yılda güvenlik kurallarına düzgün uyulduğuna şahit oldum. Son beş yıllık ustam dört dörtlüktü. Güvenlik kurallarına uyardı, sıcakta bizi çalıştırmazdı ancak ben şanslıydım. Bu durum ustadan ustaya değişiyor ve herkes bu kadar şanslı olmuyor. Usta kötüyse güvenlik şartları da kötü olur, işçiler sıcakta da çalıştırılır, baretsiz de çalıştırılır, sigortasız da çalıştırılır ve devlet de ne yazık ki hiçbir şekilde bunu denetlemez, emekçinin haklarını korumaz”.