Erdinç Gündüz
20 Temmuz ile 16 Ağustos 1974 tarihleri arasında yaşanan iki kademeli ‘savaş’, Kıbrıs tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri olmuştur kuşkusuz. Makarios’a karşı yapılan 15 Temmuz’daki faşist darbenin ardından gelen bu savaşta, her iki taraf da önemli kayıplar vermiştir. İnsanlar ölmüş, yaralanmış, sayısı yüz bin’i aşan insan, doğdukları büyüdükleri topraklarını, evlerini terketmek zorunda kalmıştır.
Bazı kaynaklar savaş sırasında Rumların ölü sayısını 4000, yaralı sayısını ise 12 000 olarak vermektedir. Çeşitli kaynaklar ayrıca, 1600 civarında Rum’un da ‘kayıp’ olduğunu belirtmektedirler
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin verdiği bilgilere dayandırarak çeşitli uluslararası kaynağın verdiği rakamlara göre, TSK’nın ‘Kıbrıs Savaşı’ndaki ölü sayısı 498’dir. Aynı kaynaklarda yaralı sayısı 1200 olarak verilmektedir.
Kıbrıslı Türklerin, sivillerler beraber toplam ölü sayısından söz edilirken , bazı kaynaklar 1650 gibi bir rakam verirken bazı kaynaklar da 70 Mücahit, 270 sivil, 800 kadar kayıp olduğunu belirtmektedir. Yaralı sayısı ise 1000 olarak verilmektedir.
İnsan kayıpları dışında, tarafların, karada, havada ve denizde askeri araç gereç savaş kayıpları konusunda değişik bilgi ve rakamlar bulunmaktadır. Belli ki, ne Rum ne Yunan ne de Türk resmi kaynakları bu kayıplar konusunda çok net rakamlar vermekten hep kaçınmışlardır. Buna rağmen, farklı farklı kaynakların verdiği bilgi ve sayıları toparlayarak karşılaştırma yoluyla gerçeğe en yakın bilgi ve rakamları elde etmek de mümkün olmaktadır.
Kıbrıs’taki savaştan bu yana 40 yıla yakın bir süre geçmiş bulunuyor. Her yıldönümünde kendini savaşın galibi kabul eden Türk tarafı ‘zafer’ kutlamaları yaparken, yenik kabul edilen Rum tarafı ise ‘yas’ tutmaktadır. Sonuç olarak, ‘zafer’ kutlanır veya ‘yas’ tutulurken asıl zarar gören sade insanlar, söz konusu savaş sırasında hangi tarafın askeri zaiyatının ne olduğu konusunda pek de ayrıntılı bilgi sahibi değildir.
Bu araştırma bu boşluğu doldurmak için yapılmıştır. Tablolarda göreceğiniz rakamlar, aralarında Amerikan, İngiliz, Türk, Yunan kaynakları yanısıra, uluslararası çok sayıda kaynaktan derlenerek hazırlanmıştır.
***
Savaş
Yüzyıllardır insanlar bibirleriyle savaşırlar. Tarih kitapları bu nedenle savaşlarla doludur. Bu kitaplarda önce kısaca savaşların nedenleri anlatılır, sonra da sonuçları.
Savaşlarda her zaman ‘yenenler’ ve ‘yenilenler’ vardır. Genellikle, ‘yenenler’ hep ‘haklı’, yenilenler ise ‘haksız’dır.... Yenenler ‘suçsuz’, yenilenler ‘suçlu’dur...
Savaşlara hep ‘birileri’ neden olurlar. Bu ‘birileri’ hep halkların en üst kademelerinde oturan ‘yöneticiler’ ve onların tartışmasız destekçisi olan azınlıklardır. Savaşa girmeye de onlar karar verirler, savaş sürerken verilen hayati kararlara da. Sonuçta, galiplerden hep ‘kahramanlar’ olarak söz edilir. Yenikler ise hep ‘kötü’dürler.
Çok pahalı bir oyundur savaş. Arka planda inanılmaz rakamlarda paralar döner hep. Kullanılan her savaş aracı, her mermi, sahibi olduğu ülkenin kasasından çıkan ve de birilerinin kasasına giren ‘para’ demektir. Bu yüzden de bazı savaşları silah fabrikatörleri ve/veya bolca silah üreten ülkelerin başlattığı bile sıkça söylenir. Bir başka deyişle, dünyanın orasında burasında çıkan her savaş, silah üreticileri için suyu hiç durmayan açık bir musluk gibidir.
Dünyanın en çok silah üreten ülkesi ABD’dir. İkinci sırada Rusya, üç’te Almanya, dört’te İngiltere, 5’nci sırada ise Fransa vardır. Sadece 2012 yılında tüm dünyada 1 trilyon 740 milyar dolarlık silah ticareti yapıldığı belirtilmiştir. Savaşlar devam ettiği sürece bu rakam da hızla yükselmektedir.
Bu, işin bir yüzüdür. Diğer yüzünde ise o silahlarla yapılan tahribat vardır. Bu noktada da büyük miktarlarda paralar döner oradan oraya. Ama liderler, silahlar, yıkımlar bir yana, gerçekte en büyük zararı görenler, savaşın neden başladığından, kimin başlattığından bile haberi olmayan ‘halk’lardır. Yani gerçek ‘kurbanlar’.
.