Kıbrıs'ta sürekli 'dönüşler' yaşıyoruz. 'Dönüşüm' değil bu, sadece dönüş. Yani geriye gidiş.
İleriye gitmek varken gerilere doğru yol almayı tercih ediyoruz. Hatta arzu da ediyoruz.
Öyle olmasa sık sık '1960'a dönmekten' bahseder miydik?
Yıl olmuş 2018, asır değişmiş, hatta milenyum dönmüş, bizde hala bir geriye dönme merakı.
Biz Kıbrıslılar 'dün'de kaldık herhalde, 'bugün'e eremedik daha, haliyle 'yarın'ı da tahayyül edemiyoruz.
Haklıyız elbette ama bu bir fasit daire. Döndükçe aynı yere geri geliyoruz. Tam bir kabuğunu kıramama hali. Çaresizlik durumu.
* * *
Konuya böyle girdim, çünkü yine bir 'geriye gidiş' sürecindeyiz. Hayırlısıyla şimdi de '2003 öncesi'ne geri dönüyoruz.
Ne oldu 2003'te?
Kıbrıs'ta çoğumuzun hayal bile edemeyeceği bir gelişme yaşandı. Tam 29 yıl tamamen yasak olan kuzey-güney geçişleri başladı. Kimsenin beklemediği bir anda.
O gün biz iki toplumlu bir toplantı için Pile'deydik. Bu tür görüşmeler, toplantılar ancak Pile'de olurdu. Başka şans yoktu.
İşte biz ne Türk, ne de Rum kesimine bağlı olan, karma köy Pile'de Kıbrıs sorununda yeniden yakınlaşmanın yollarını tartışırken, Lefkoşa'daki Ledra Palace geçişi açılıyor, orada inanılmaz insan manzaraları oluşuyordu.
Korkanlar, çekinenler, ağlayanlar, 'ben geçmem' diyenler...
Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar 'yeniden kavuşma' gibi bir durum yaşıyordu. Geçişlerin kontrollü şekilde başlaması önemli bir dönüm noktasıydı.
Peşi sıra Annan Planı, referandum süreci ve diğer gelişmeler Kıbrıs'ta çözüm umutlarının tavan yapmasına neden olmuştu.
Sonra malum gelişmeler oldu ve bugünlere kadar geldik.
* * *
Geçişlerin başlaması kararını Türkiye vermişti. Zira Ankara'nın başı Strazburg'da fena halde sıkışmıştı. Avrupa İnsan Haklar Mahkemesi (AİHM), Titina Loizidou isimli Kıbrıslı Rum'un başvurusunu değerlendirerek, 'kullanım kaybı ve tazminatla birlikte Girne'deki mülkün kendisine iadesi'ne karar vermişti.
Ancak Loizidou kuzeye geçemiyordu!
Mahkeme karar vermişti ama mülküne erişimi fiilen mümkün değildi.
Ankara derhal iki adım attı: İlk 'Mal Tazmin Komisyonu' oluşumuydu. İkincisi ise 'geçişlerin başlaması' kararı oldu.
İkisi birbiriyle yakından bağlantılıydı.
Bu iki sürpriz adım işe yaradı. AİHM -şimdiki adıyla- Taşınmaz Mal Komisyonu'nu 'iç hukuk yolu' olarak kabul etti.
Loizidou benzeri binlerce başvurunun istikameti değişti.
* * *
İşte şimdi o devir kapanmak üzere. Taşınmaz Mal Komisyonu'nun AİHM nezdindeki muteber hali yakında tamamen çökebilir. Bunun sinyalleri alenen alınıyor.
Birinci sinyal Loizidou'nun bizzat kendisiyle ilgili...
İkincisi, 'iade hakkı'nı alan Skurides'in Kozanköy'de maruz kaldığı durum...
Üçüncüsü ise Taşınmaz Mal Komisyonu'nun mali yapısı ve buna bağlı çok geç karar alması, hatta alamıyor olması...
Başka bir deyişle Taşınmaz Mal Komisyonu'nu kendi elimizle 'iç hukuk yolu' olmaktan süratle uzaklaştırdık.
Özellikle de bir önceki UBP-DP hükümeti döneminde Komisyon'a 'bir motorsiklet alacak para' dahi verilmedi!
Çünkü UBP 2003'te de komisyonun kurulmasına, Kıbrıslı Rum mülk sahiplerine başvuru imkanı verilmesine karşıydı.
Şimdiki 4'lü koalisyon hükümetinin çabası ne kadar işe yarayacak, belli değil.
Lakin Kıbrıs sorununun en kritik ve en zor kısmı olan 'mülkiyet' meselesinde 2003 öncesine geri dönmek üzereyiz.
Birilerinin 'alarm zili'ne basması lazım.