DP Genel Başkanı Serdar Denktaş, UBP’nin “halkını devletinden soğutan, ‘egemenlik de neymiş’ dedirten, vatan millet nutuklarıyla bıktıran bir parti” olduğunu söyledi
“2012’de erken seçim olacak, inanıyorum”
· “UBP artık halkını devletinden soğutan, ‘egemenlik de neymiş’ dedirten, vatan millet nutuklarıyla bıktıran bir parti konumundadır. Dolayısıyla aynı çizgide veya aynı pozisyonda olduğumuzu söylememiz mümkün değil. UBP tabanı bizim söylediklerimize inanan bir taban ama tavan tamamen kendi klikleri etrafında uğraş veriyor”
· “UBP’nin düşüşte olduğu, bizim yükselişte olduğumuz her araştırmada ortaya çıkıyor. Bu iniş ve çıkış birbirini eşitleyip bizim öne çıkacağımız noktaya gelecek”
· “Kendi ayakları üzerinde duran, kendi devletini yücelten, kendini kabul ettirdiği bir noktaya ulaşma düşüncesinde olan herkesin buluşma noktası DP olmalıdır. Çağrımız budur ve bunun da olacağına inanıyoruz”
· “Görüşme süreci açısından Ocak’taki görüşme bana göre sonun başlangıcı olacak ama Ocak’taki görüşmede artık hem çapraz oy hem de egemenliğin paylaşımı konusunun net olarak otaya çıkması gerekir. Çıkmıyorsa ve bu belirsizlik içinde görüşmelerin devam edeceği bir ortam doğuyorsa, bizim Eroğlu’nun bu noktadaki tutumuna karşı muhalefetimiz de daha bir üst seviyeye çıkacak”
Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Serdar Denktaş, UBP’nin “halkını devletinden soğutan, ‘egemenlik de neymiş’ dedirten, vatan millet nutuklarıyla bıktıran bir parti” olduğunu söyledi.
DP’nin alternatifi olmadığını kaydeden Denktaş, UBP’nin düşüşte, DP’nin yükselişte olduğunu ve 2012’de yapılacak olası bir seçimde DP’nin UBP’nin önüne geçeceğini savundu.
“Kendi ayakları üzerinde duran, kendi devletini yücelten, kendini kabul ettirdiği bir noktaya ulaşma düşüncesinde olan herkesin buluşma noktası DP olmalıdır” diyen Serdar Denktaş, “Çağrımız budur ve bunun da olacağına inanıyoruz” dedi.
Denktaş, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’na seçimlerde verdikleri destekten pişman olmadıklarını da ifade ederek, çapraz oyun hala gündemden kalkmamış olmasından ve egemenlik konusunda net bir noktaya gelinmemiş olmasından rahatsız olduklarını vurguladı.
Serdar Denktaş, “Görüşme süreci açısından Ocak’taki görüşme bana göre sonun başlangıcı olacak ama Ocak’taki görüşmede artık hem çapraz oy hem de egemenliğin paylaşımı konusunun net olarak ortaya çıkması gerekir. Çıkmıyorsa ve bu belirsizlik içinde görüşmelerin devam edeceği bir ortam doğuyorsa, bizim Eroğlu’nun bu noktadaki tutumuna karşı muhalefetimiz de daha bir üst seviyeye çıkacak” diye konuştu.
“2012’DE SEÇİM OLACAĞINA İNANIYORUM”
· Soru: 8 Ocak’ta kurultayınız var, bu kurultayla ilgili yapılan açıklamada DP’nin 2012’de yapılacak olası seçime tam olarak hazır olacağı şeklinde bir açıklama yapılmıştı. 2012’de seçim olmasını bekliyor musunuz?
· Denktaş: 2012’de seçim olacağına inanıyorum. Hükümetin uygulamalarına da baktığımızda zaten o işareti veriyor. UBP’yi yıllardan beridir yakından takip eden bir siyasetçi olarak hangi adımı neden attıklarını kestirebilmek çok zor değil. Ülkedeki ekonomik ve sosyal açıdan genel gidişat, meclisteki verimsizlik, meclisin artık bir tiyatro sahnesine dönüşmüş olması ve hükümetin muhalif seslere kulağını tamamen tıkamış olmasının yarattığı ortam bir erken seçimi zaten gerektiriyor. Biz bunu görerek hem örgüt yapımızı, ki bu anlamda zaafiyetlerimiz vardı, yeniden toparladık, aday adaylarının tespiti konusundaki hareketlenme de başladı. Biz her açıdan seçime hazır hale gelmeye çalışıyoruz. Bir programımız vardı, programın güncellenmesi üzerinde çalışılıyor. Bazı rötuşlar yapılıyor, bu kurultayda önemli değişikliklere yer veriyoruz.
· Soru: DGP ile temaslarınız olduğuna dair haberler çıktı. Tahsin Ertuğruloğlu bunun tam anlamıyla bir görüşme olmadığını söyledi ve son olarak da “DP ile aynı yolda yürümemiz söz konusu değil” şeklinde bir açıklama yaptı. Bu açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
· Denktaş: Tahsin Bey’in sonradan yaptığı açıklamalara ben yorum yapmayacağım çünkü DP’nin yolu, çizgisi bellidir. Bu yol kendi ayakları üzerinde duran bir yapı oluşturma yoludur, bu çizgi kendi devletimize sahip çıkma çizgisidir. Tahsin Bey bu yolda değilse ona yorum yapmak benim işim değil.
Bir görüşme değildi yaptığımız, Tahsin Bey daha partiyi kurmadan DP Genel Sekreteri Bengü Şonya’nın evinde bir içki içtik, bir sonuca varmayacağımızı gördük. Evvelki hafta da meclis kulisinde ikimiz otururken, benim “ne yapıyorsun” dememle başlayan bir sohbette “tek başına bir yere varman mümkün değil, bizim de bu şekilde istediğimiz yere, ki istediğimiz de tek başına iktidardır, ulaşmamız mümkün değil ama birlikte hareket edersek bu daha mümkün hale gelir, düşünür müsün” dedim, o da “konuşuruz bilahare” diye cevap verdi çünkü yanımıza başkaları gelmişti. Bu bir temas değildi.
O sıralarda Gökmen’le ilgili başkalarından gelen görüşler vardı ki benim Gökmen’le hiçbir temasım olmadı bu aşamada. Merkez Yönetim Kurulu toplantısında gündemimiz kurultaya yönelik tüzük değişikliğiydi ancak ben bu konuda partinin tavrını öğrenmek için “böyle bir konu var, ciddileşirse tavrımız ne olmalı” diye sordum, sadece havayı yoklamak için sordum. Maalesef arkadaşlardan biri bunu basına sızdırdı, ki bu konuda merkez yönetim kurulundaki arkadaşlara söyleyecek bir sözüm olacak, zaten kurultaydan sonra herhalde bazı isimler de değişecek. Bunun üzerine de yaygara koptu, gereksiz bir tartışma ama en azından Tahsin Bey de içindekileri dökmüş oldu, onu da gördük. Bir başka partiden milletvekili transfer etme noktasında partinin kesin tavrı bunu istemedikleridir. Bu da güzel birşey. Tahsin Bey’in bunun dışında bir duruşu var, partisinden istifa etti, bağımsız kaldı, sonra başka bir parti kurdu.
PARTİLER ARASINDA GEZEN KİŞİLER...
· Soru: Partiler arasında gezen bazı kişiler var, örneğin DP’ye son dönemde katılan Hüseyin Avkıran Alanlı. Sürekli yer değiştiren birilerinin DP’ye gelmesi rahatsızlık yarrattı mı?
· Denktaş: Nüfus belli, bir parti büyüyecekse başka partilerden birilerinin size gelmesi, sizden onlara gitmesi gayet doğal, seçilmişlerin bunu yapmasıdır anormal olan. Hüseyin Avkıran ve arkadaşları “bu bizim politikada son durağımızdır, başka gideceğimiz yer yok artık” diyerek DP’ye geldiler. Çalışmaları, tavırları günün sonunda kendi geleceklerini belirler. Bir çizgi değişikliği mi yaptılar diye baktığımızda, hayır sadece başka bir partiye geçtiler. Dolayısıyla bu çok büyük bir rahatsızlık yaratmadı. Bazı kesimlerde “ismi duyulmuştur, keşke temiz, hiç ismi duyulmamış insanlar gelse” tavrı oldu ama o zaten oluyor yani temiz, ismi hiçbir parti ile anılmamış isimler partiye sürekli katılıyor. İnsanımızın ismen bildiği kişilerin önemli bir fayda sağlayacağı da kesinlikle ortada. Dolayısıyla büyük bir sıkıntı yok.
“DP’NİN ALTERNATİFİ YOK”
· Soru: Az önce hedefinizin tek başına iktidar olmak olduğunu ancak bunun şu anda mümkün olmadığını söylediniz. UBP’ye alternatif olma şansınız var mı? “Yapmak istediğimiz devletimize sahip çıkmaktır” dediniz, UBP de ayrı devlet, kendi devletine sahip çıkmak gibi bir siyaset izliyor. Peki UBP neden DP’den önde?
· Denktaş: Onlarınki söylemdedir. UBP için örgütlülükleri önemli bir avantaj. Aslında insanımız oturup iyi düşünse, mevcut partiler içinde DP’nin alternatifi yoktur. Neden? Çünkü DP kendi devletine sahip çıkarken kendi insanına da sahip çıkan, o özgüvene sahip olan bir parti. “Ne Rum’a yama, ne Türkiye’ye ilhak” noktasında olan ve egemenliğimize, devletimize birine karşı olmak için değil, bizim olduğu için sahip çıkan bir partidir. Bu anlamda baktığımızda UBP artık halkını devletinden soğutan, “egemenlik de neymiş” dedirten, vatan millet nutuklarıyla bıktıran bir parti konumundadır. Dolayısıyla aynı çizgide veya aynı pozisyonda olduğumuzu söylememiz mümkün değil. UBP tabanı bizim söylediklerimize inanan bir taban ama tavan tamamen kendi klikleri etrafında uğraş veriyor.
“2012’DE DP UBP’NİN ÖNÜNE GEÇECEK”
· Soru: Taban yukarıda neler olduğunu farkında değil mi sizce?
· Denktaş: Maalesef farkında değil. Çok yakın çevre içerisinde olmayan ama her seçim ortamı izleyip ona göre oy veren büyük bir kitle var, onların yavaş yavaş DP’ye yönelik tavırlarında önemli değişiklikler olduğunu görüyoruz, UBP’nin düşüşte olduğu, bizim yükselişte olduğumuz her araştırmada ortaya çıkıyor. Bu iniş ve çıkış birbirini eşitleyip bizim öne çıkacağımız noktaya gelecek.
· Soru: Bu 2012’de olmasını beklediğiniz erken seçimde olur mu sizce?
· Denktaş: Biz geçeceğimize inanıyoruz. Çünkü ortaya koyduğumuz muhalefet anlayışı birşeyi eleştirirken bunun alternatifini de sunmak ki bu tavır bu kesim tarafından ilgi çekiyor ve bunu gittiğimiz her yerde de rahatlıkla duyabiliyoruz.
· Soru: DP, UBP ile aynı seviyeye gelecek diyorsunuz ancak görüyoruz ki DP oyları ile seçilen bazı milletvekilleri UBP’ye gittiler. Bu sizde yalnızlık hissi yarattı mı, neden DP’de böyle oluyor, DP’de kaygan bir zemin mi var?
· Denktaş: DP üzerinde içten ve dıştan çok oyun oynanıyor. Benim boyun eğmemem, kendi inandıklarımdan vazgeçmeme inadım belli ki bazı yerleri rahatsız ediyor. Ayrılan ve hep beni suçlayan arkadaşlar benzeri şikayetleri gittikleri yerler için de yapıyorlar aslında çünkü giderken söyledikleri doğru değildi. Ben zaman zaman kendim de karar vermek durumunda kalırım ama kendim karar verdiğim konuda arkadaşlarımı da yönlendirmesini bilirim. Öyle anlaşılıyor ki UBP’ye giden bu arkadaşlar zaten DP’li olmamışlardı. Geçmişte parti içinde yaşadığımız sıkıntıları da düşündüğünüzde, arkamdan neler çevirdikleri şimdi çok daha güzel ortaya çıkıyor. Bundan sonra seçilecek olanlarla aynı sıkıntıyı yaşamayalım diye bazı tüzük değişiklikleriyle de adaylıkların, aday adaylarının nasıl belirleneceğine kadar önemli düzenlemeler yaptık. Bir takım da önlemler dizisi hazırlandı.
Aday listelerine baktığımızda aslında çok daha iyi isimler vardı ama onlar seçilmedi bunlar seçildi. Neden çünkü kendileriyle beraber hareket edenleri partili yapmadılar. Düşündüklerinin sadece milletvekili olmak olduğu anlaşılıyor. Hakikaten partili olan, mecliste memlekete çok daha faydalı olabilecek isimler maalesef seçilemedi. Tüzük değişikliği ile bunun önüne geçeceğimizi düşünüyoruz.
“BULUŞMA NOKTASI DP OLMALI”
· Soru: Sağda birlik DP altında mümkün mü?
· Denktaş: Kendi ayakları üzerinde duran, kendi devletini yücelten, kendini kabul ettirdiği bir noktaya ulaşma düşüncesinde olan herkesin buluşma noktası DP olmalıdır. Çağrımız budur ve bunun da olacağına inanıyoruz. O kitlenin bu çatı altında, bu çatıya destek vermek suretiyle bu noktaya ulaşabileceği inancındayız. Yoksa parti hergün kurulur, 8 kişi biraraya geldi mi bir parti kurar.
· Soru: UBP’nin bazı şeyleri göstermelik savunduğunu söylediniz. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu için de aynı şeyi düşünüyor musunuz veya seçimlerde verdiğiniz destekten bugüne kadar hiç pişmanlık duydunuz mu?
· Denktaş: Hayır duymadım. Bizim Eroğlu’na verdiğimiz desteğin altında iki tane temel söylem vardı. Birincisi çapraz oya karşı duracağı, ikincisi de egemenlik konusundaki yaklaşımıydı. Bu iki konu nedeniyle, aslında bireysel ilişkilerimizin de çok iyi olduğu Mehmet Ali Talat’la yolumuzu ayırdık. Şimdi baktığımızda çapraz oyun hala daha gündemden kalkmamış olması bizi rahatsız ediyor. Egemenlik konusunda net, Rum tarafıyla müşterek, aynı şeyi anlayabileceğimiz bir noktaya gelinmemiş olması bizi rahatsız ediyor. Ama tutanaklardan ve kendisiyle ve ekibiyle yaptığımuz görüşmelerden görüyoruz ki aslında bizim düşündüğümüz doğrultuda düşünüyorlar, o anlamda pişman değilim. Ama hala daha istediğimiz noktaya varmaması nedeniyle de huzursuzuz ve bunu da zaten her fırsatta kendisine söylüyoruz.
“OCAK’TAKİ GÖRÜŞME SONUN BAŞLANGICI”
· Soru: Ocak’ta yapılacak görüşme ile ilgili düşünceniz nedir?
· Denktaş: Görüşme süreci açısından Ocak’taki görüşme bana göre sonun başlangıcı olacak ama Ocak’taki görüşmede artık hem çapraz oy hem de egemenliğin paylaşımı konusunun net olarak otaya çıkması gerekir. Çıkmıyorsa ve bu belirsizlik içinde görüşmelerin devam edeceği bir ortam doğuyorsa, bizim Eroğlu’nun bu noktadaki tutumuna karşı muhalefetimiz de daha bir üst seviyeye çıkacak. Ama şu anda beklemedeyiz. Ocak’taki görüşme sonun başlangıcıdır, Rum’un AB dönem başkanlığı da o başlangıcın sonudur.
·
“TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİMİZDE EN KÖTÜ DÖNEMİ YAŞIYORUZ”
· Soru: Türkiye ile ilişkileri nasıl görüyorsunuz?
· Denktaş: Aslında ne istediğimizi bildiğimiz sürece Türkiye ile ilişkiler bozulmaz, aksine düzelir. Türkiye bizim düşmanımız değil, yeter ki biz karşılarına buradan bir mutabakatla gidelim ve istediklimizi talep edelim. Günün sonunda hedef farklı değildir. Türkiye’nin de istediği burada kendi ayakları üzerinde duran birinin olmasıdır.
Bu hükümet her başı sıkıştığında “bu benim isteğim değil, TC benden bunu böyle istiyor” diyor. Neticede devlete, Türkiye’ye bağlı olduğunu söyleyen bir parti tek başına iktidarda ama Türkiye ile ilişkilerimiz açısından, halkın ilişkileri açısından en kötü dönemi yaşıyoruz. Neden? Nedeni bu milliyetçi denilen hükümetin tutumudur. Bizim böyle bir tavrımız olamaz. Biz gideriz, programımızı ortaya koyarız, elbette bu tartışılır, taleplerimizi iletiriz. Türkiye’den mali katkıya ihtiyacımız var mı? Evet vardır. Bizim planımıza göre Türkiye’nin atacağı bir iki adım ile üç yıl sonra cari bütçe için yardıma gerek kalmayacak. Bu kadar da iddialıyız. Kendi ayakları üzerinde duran bir KKTC, TC ile ilişkilerde, hem devlet bazında hem de halktan halka bugünkünden çok daha üst, çok daha güçlü bir noktaya ulaşır. Yapmamız gereken de odur. 74 öncesi, Kıbrıs Türkü kendi üstüne düşeni yaptığı için Türkiye’den her istediği anda yardım alabildi ve ilişkiler de her zaman çok üst düzeyde oldu. 1974’ten sonra artık kendi üstümüze düşeni yapmaktan vazgeçtik, sadece ister konumda olduk, bu da ilişkilerin zaman içinde zayıflamasına ve şu anda da en kötü noktaya gelmesine neden oldu.
Gelecek hafta, TDP Genel Başkanı Mehmet Çakıcı...