2016 Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Bilançosu

2016 Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Bilançosu


Cansu N. Nazlı
cansunazli@yahoo.com
Gaile 25 Kasım Özel Sayı Editörü

25 Kasım Özel Sayısını Hazırlarken…
Kadına yönelik şiddetle mücadele dolu bir yılı daha geride bırakırken Gaile dergisi olarak hazırladığımız 25 Kasım Özel Sayısını gelenekselleşmekte. Geçmiş 25 Kasım sayılarında olduğu gibi bu sayı da kadına yönelik şiddete karşı mücadele eden örgütlü aktivistlerin yazılarına yer verdik.
25 Kasım’ın tarihçesinden kadına yönelik şiddetin nedenlerine, şiddetin yapısı ve çeşitlerinden öz savunma hakkına, sığınma evi deneyimlerinden LGBT bireylere uygulanan şiddete, ikili ilişkilerle ilgili kalıp yargılardan tutun da seks köleliğine kadar geniş bir yelpazeye yayılan konuları irdeledik.

Kadın Cinayetleri Politiktir!
Delice bir hızla değişen siyasi gündem ve farklı alanlarda her geçen gün karşımıza çıkan dayatmalar unutmamıza izin vermesin diye 2016 yılının kadına yönelik şiddetle ilgili kısa bir özetini geçmenin faydalı olacağına inanıyorum. Yeniyıla kadın cinayetleriyle girdiğimiz bir yıl oldu 2016. Geçen yılın son ayında sevgilisi tarafından vahşice katledilerek öldürülen Olesya’nın ardından 2016’ya girer girmez eski eşi tarafından Necla’nın öldürülmesi üzüntüyle karışık bir öfke yaratmıştı içimizde. Kadının beden bütünlüğünü, vücut dokunulmazlığını ve can güvenliğini korumak vazifesi olan devlet, anayasal ve yasal yükümlülüğü yerine getirmiyor, kız kardeşlerimiz arka arkaya hayatlarını paylaştıkları adamlar tarafından cinayete uğruyordu.
Neoliberal politikalar ve Muhafazakarlaştırma…
Neoliberal politikalar ile her geçen gün fakirleşirken TC tarafından sunni İslamlaştırma politikası sonucu toplum muhafazarlaştırılmaya uğraşılıyor, köşe bucak açılan kuran kursları, zorunlu din dersleri ve koordinasyon ofisi bunların sadece bazılarını oluşturuyordu.

Kadın Sığınma Evi Kapandı
Yaz aylarına gelindiğinde o günden bugüne eksiği tamamlanmayan bir gedik açıldı hayatımız. 2011 yılından beri büyük zorluklar ve özveriyle Sosyal Riskleri Önleme Vakfı (SORÖV) tarafından yürütülen kadın sığınma evini kapatıldığı basına duyuruldu. Bu 5 yılı aşkın süren sığınma evi deneyimini detaylarıyla ilerleyen sayfalarda bulabileceğinizden burada özetle değiniyorum. Her yıl, bir sonraki yıl sığınma evi açacağını müjdeleyen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanları, üzerlerine düşen bu vazifeyi yapmadıkları yetmez gibi hem katkı olarak verecekleri cüzi miktar meblağı vermemiş hem de oraya şiddete uğrayan kadınları getiren polis ihtiyaç duyulduğunda buranın güvenliğini sağlamıyordu. Temmuz ayından bu yana şiddete uğrayan kadınların Kıbrıs’ın kuzeyinde barınabilecekleri bir yer olmayışı yıllarca SORÖV bünyesindeki sığınma evi için dayanışan aktivistleri ve örgütleri mücadele için bir araya getirdi.

25 Kasıma Kadar 25 Bin İmza ile 5 Sığınma Evi Kampanyası
SORÖV öncülüğünde bir araya gelen birçok demokratik kitle örgütü, dernek ve bağımsız aktivist 25 Kasıma Kadar 25 Bin İmza ile 5 Sığınma Evi Kampanyası’nı başlattı. Her geçen gün büyüyen ve toplumun hemen her kesiminden destek toplayan kampanya sayesinde kadın sığınma evi ihtiyacı görünür hale geldi. 5 sığınma evi gibi büyük bir talebe 25 bin imza gibi büyük bir hedef önüne koyarak başlayan kampanya süresince kadına yönelik şiddetin önlenmesi ile ilgili çeşitli devlet otoriteleriyle görüşmeler yapıldı.

Sığınma Evi Açmak Gündemin Olmayan Bir Bakan
Bahsi geçen görüşmelerden ilki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ersan Saner ile gerçekleşti. Şahsen içinde bulunduğum bu toplantıda Bakanın sığınma evi talebiyle kendiyle görüşen kadınlara hiç utanıp çekinmeden kadın sığınma evi açmak gibi bir planlarının olmadığını söylediğini kulaklarımla duydum. Kadın sığınma evi açmak yerine şiddet önleme merkezini faaliyete geçirmeyi planladığını söyleyen bakana şiddet önlemenin de önemli olduğunu ancak halihazırda şiddete uğrayan kadınlarla ilgili ne yapacaklarını sorduğumuzda boynunu bükerek herhangi bir şey yapmayacaklarını ima etti. Yani her yıl gelecek yıl sığınma evi açacağıyla ilgili vaatte bulunan bir bakan bile yoktu artık karşımızda. Karşımızda devletin sosyal politikalardan kenar kenar uzaklaştığının resmi duruyordu. Yoksul kadınların şiddete uğraması durumunda ‘kader’ine terk edileceğinin resmiydi bu. Hem evde hem işte çifte sömürüye uğradığı yetmezmişçesine şiddete uğradığı zaman kaçacak kadar paraları olmayan kadınlar, her gün hakaret işitmeye, küçük düşürülmeye, değersiz hissettirilmeye, belki dayağa ya da tecavüze boyun mu eğecekti?

Polis Müdüründen Sığınma Evlerine Güvenlik Sağlama Sözü
Kampanya kapsamında Bakandan sonraki ziyaret kadına yönelik şiddetle mücadelenin önemli bir bacağı olan polis teşkilatına gerçekleşti. Burada Polis Müdürü ile yapılan görüşmede sığınma evi süresince yaşanılan güvenlik problemleri hem de şiddete uğrayan kadınların polise başvurmaları durumunda polislerin şikayet almaktan kaçınma davranışı geliştirdikleri dile getirildi. Bu görüşmede Polis Müdürü sığıma evleri açılması durumunda güvenliğini sağlayacakları yönündeki sözü sığınma evi kampanyası aktivistlerine verdiğinden kamusal olarak paylaşmakta da yarar görüyorum.

Yasa ve Yaşam İkiliği…
2015’te kabul edilen Aile (Değişiklik) Yasası, kadına yönelik şiddet durumunda ilerleme niteliğinde birçok unsur barındırmaktadır. Bunlardan en önemlileri maddi geliri asgari ücretin bir buçuk katına kadar olan kimselere şiddete uğramaları durumunda adli yardım sağlanması ve mahkemeye bu yönde yapılacak başvurulardan vergi, resim, harç alınmamasıdır.
Şiddet durumunda hukuk yoluna başvurmak isteyen kimseye sağlanacak böylesi bir yaşamsal desteğin yasa değişikliği Meclis’ten geçmesine rağmen gerçek hayatta bir karşılığı olmamıştır. Çünkü yasal düzenleme, böyle durumda kişiye adli yardım sağlanması ve dava harç, vergi ve resim gibi ücret alınmaması için Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi’ne başvuru yapılmasını şart koyuyor. Ancak böyle bir daire yok. Yani yasa değişikliği ile kadına yönelik şiddet durumunda kilit rolleri gerçekte olmayan bir daireye verilmiş durumda. Bu yasayı öneren ve geçirmekle övünen Cumhuriyetçi Türk Partisi ilgili bakanlığı hükümet olduğu müddetçe elinde bulundurmasına karşın kendi tahayyül ettiği Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi’ni kurmamış, hemen ardından gelen UBP-DP hükümetinin sığınma evi açmak düzeyinde bile bir duyarlılığı bulunmamaktadır.

Mücadele sokakta…
Sosyal Hizmetler için ayrılan dar bütçeler, devletin sığınma evi bulunmayışı, yoksul kadınlara şiddete uğramaları durumunda adli yardım sağlanmayışı, gece kulüplerini burada çalıştırılan kadınlar için olan gayriinsanı koşullarının varlığı ve devletin vergisini aldığı sürece buna göz yummasının “Bizim memlekette kadına şiddet mi var yahu?” sorusuna verilecek en özet yanıt olacağı inancındayım. Kıbrıs’ın kuzeyinde kadına yönelik şiddet vardır ve devlet bırakın buna engel olmayı bakanı, polisi, vekiliyle deyim yerindeyse bu şiddete ortak olmaktadır.  İşte bu yüzden kadınların özgürleşmesi örgütlü mücadele ile gerçekleşecek ve bu mücadele tek bir kadın bile şiddete uğramayıncaya dek sürecektir. Yaşasın feminist mücadelemiz!

Dergiler Haberleri