2016’nın ilk iş günündeyiz. Yeni yıl kutlamaları da, 2016’ya dair söylenen güzel sözler de geride kaldı gibi… Ancak beklentiler devam ediyor. Çünkü 2016 Kıbrıslı Türkler için tam bir beklentiler yılı durumunda…
Örneğin; müzakerelerin sonuç vermesini ve 2016’ın Barış Yılı olmasını istiyoruz… Ekonomik anlamda yaşadığımız açmazlarımızı çözmek için 2016 Ekonomi Yılı olmalı diyenlerin sayısı hiçte az değil… Çevreye verdiğimiz büyük zararları fark ederek çevrenin önemine vurgu yapmak için 2016’nın Çevre Yılı olmasını da istiyoruz… Son yıllarda olumsuz etkilerini ensemizde hissettiğimiz uyuşturucu bağımlılığı, kanserle mücadele gibi toplumsal sağlık sorunlarımızı çözmek için 2016’nın Sağlık Yılı olmasını da istiyoruz…
Bütün bunlar az çok bugün yaşadığımız tabloyu özetliyor gibi ancak tamamını elde edebilmek için öncelikle nitelikli bir eğitim yılına ihtiyacımız var… Çünkü sağlanacak barışın yaşamasını, güçlenip büyümesini sağlayacak olan da, çevre bilincimizi, sağlık yaşam tutumlarımızı artıracak olan da eğitimdir…
Öte yandan bir ülkenin ekonomik kalkınması o ülke halkının, kişisel ve toplumsal gelişmesine bağlıdır. Her toplum, kendi maddi ve manevi kültürel değerlerini, eğitim sayesinde yeni kuşaklara aktarmaktadır. Yirmi birinci yüzyılda her geçen yıl değil, her geçen gün hatta her geçen an eğitimin önemi katlanarak artmaktadır. Eğitim sisteminin ülke kaynaklarının büyük bir kısmını tükettiği göz önüne alınırsa, bu önemin büyüklüğü ve ne kadar bilimsel bir plânlamanın yapılması gerektiği açıkça kendini göstermektedir.
Ancak ne var ki ülkemiz eğitim sistemi adına bilimsel bir planlama ve yapılanmadan bahsetmek pek mümkün değil… Dahası eğitim sistemimiz yaşadığı sürdürülemez durum, yukarıda bahsettiğim tüm olguları olumsuz etkilediği gibi nitelikli bir toplumsal yapılanmamızı da erozyona uğratmaktadır.
Peki, ama durum neden böyle? Neden eğitim almış bu büyük potansiyel, ülkenin kalkınmasında olumlu rol oynamak yerine, çözülmesi gereken bir sorun olarak karşımıza çıkıyor?
Bu sorulara vereceğiniz yanıtlar, eğitime hangi pencereden baktığınızla ilişkilidir ancak işin esası, gençlerimizi çağın ihtiyaç duyduğu eğitim anlayışlarıyla yetiştiremememizdir… Örneğin, 21'inci yüzyıla ayak uydurmanın anahtarları olan “yaratıcılık”, “girişimcilik” ve “inovasyon” gibi olgular eğitim sistemimizin hiçbir kademesinde yoktur… Yeni bir iş başlatmanın kısa tanımı olarak bilinen “girişimcilik”, hayatın her alanında yaşamımızı kolaylaştıracak ve yaşam standartlarının kalitesini yükseltecek hizmetler için en önemli hamle olarak kabul edilmektedir. İnovasyon ise, yeni “fikirlerin veya yöntemlerin” geliştirilmesi sürecidir. Bütün bunları ortaya çıkarma becerisi de “yaratıcılık” olarak tanımlanabilir…
Hiç kuşku yok ki bu anlayışları içeren bir eğitim sistemine sahip olunması gerekliliği aşikardır. Ancak böylesi akademik tutum ve değerleri eğitim sistemimizde ara ki bulasın… İşte tam bu noktada ülkemiz okullarındaki öğretimi; yukarıdaki kavramlar açıcından irdeleyen bir eğitim araştırmasından bahsetmek istiyorum. Aşağıda okuyacağınız bulguları, eğitim sistemimizin bu kapsamda ne denli gerilerde kaldığını tüm çıplaklığı ile gözler önüne sermektedir. Araştırmada öğretmen ve eğitim yöneticilerinin eğitim sistemimizde “yaratıcılık”, “girişimcilik” ve “inovasyon” kavramlarının yer alması düzeyini belirleme amaçlı sorulan sorulara verdikleri yanıtları okuyacaksınız. Zaten sonrasında da fazla söze gerek kalmayacak. İşte o yanıtlar:
• “Bizim eğitim sistemimizi öğrencilerin meraklarını öldürür yapıdadır. Örneğin öğrencinin ilgi ve merakları çeken sorular sordukları zaman öğretmen bu sorulara yanıt dahi vermeden ‘bunlar konumuzla ilgili değildir, size anlattıklarıma bakın’ diyebiliyor...”
• “Öğretmenlerimiz tek tip cevaplar istiyor. Biraz daha farklı veya farklı bir açıyı öne çıkaran bir yanıtı asla kabul etmiyorlar…”
• “Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki öğrenciyi yaratıcı düşünceye yönetmede, yorum yapabilmeyi, farklı açılardan bakabilmeyi öğretmede çok zayıfız. Bizim sistemimiz kitaba bağlıdır. Kitap ne verirse o dur…”
• “Öğrencilerin seçmesi ve karar vermesi gereken unsurları bile biz seçiyoruz. Örneğin “zorunlu seçmeli” diye bir kavram var eğitim sistemimizde. Öğrencilerin kendi ilgi ve istekleri doğrultusunda seçmesi gereken bazı seçimlik dersleri bile, “zorunlu seçmeli” adı altında çeşitli nedenlerle onlar adına okul idareleri seçiyor.”
• “Bizim eğitim sistemimiz hiçbir suretle çocuklarımıza kendi başlarına karar verebilecekleri koşulları oluşturmuyor.”
• “Müfredat odaklı bir yapımız olduğumuz için esas söz hakkı müfredatın oluyor. Müfredat ne diyorsa onu yapıyoruz... Sanırım öğrenciler sadece sınıf kaptanını seçiyorlar.”
Şimdi gelelim esas soruya; 2016 ne yılı olsun? Karar sizin… Kanımca nitelikli bir eğitim yılına ihtiyacımız olduğu gün gibi ortada ama yine de 2016 sizin için neyi önemli kılıyorsa o olsun… Mutlu yıllar…
-------------------------------------------------------------------------------
Aklınızda Bulunsun
YGS’de Baraj Yükseldi
24 Aralık’ta yapılan YÖK Genel Kurulu toplantısında ön lisans, açık öğretim programları ile özel yetenekle öğrenci alan lisans programlarına girişte kullanılan Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda (YGS) uygulanan 140 baraj puanının 150’ye çıkartılması kararı alındı. Bu karar 2016-ÖSYS’de uygulanmaya başlanacak… Barajın 140 puandan 150 puana çıkartılması 16 net doğru eşiğinin 20 net doğruya yükselmesi anlamını taşıyor.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, konuyla ilgili açıklaması şöyle: “Bir süre önce tıp, hukuk, mühendislik ve mimarlık programları için başarı sıralaması sınırı getirdik, olumlu sonuçlar aldık. Bunlar girdi esaslı düzenlemelerdi. Çıktı esaslı yeni düzenlemeler yapmaya devam ediyoruz. Kalite Kurulu’nu kurduk. Üzerinde çalıştığımız Yükseköğretim Yasası çalışmamızda da kalite odak noktamız olacak. Son yıllarda artan ön lisanstan lisansa geçiş kontenjanları, ön lisans programları için aranan yetkinliğin önemini daha da arttırması üzerine bu kararı aldık. Alınan bu karar ile ön lisans programları için girdi esaslı bir iyileştirme yapıldı.”
YÖK, Türkiye’deki yükseköğretimle ilgili olarak “kaliteyi yükselmeye” odaklı bir takım kararlar alıyor… Bu kararlar doğru, yanlış ya da eksik olarak nitelendirilip tartışıla bilinir. Ancak bizde yükseköğretimde kalite artırımından bahsedilmiyor bile… YÖDAK’ın yönetsel tartışmalarını bir kenara bırakıp, ülkemiz yükseköğretiminde kalitenin artırılmasına yönelik öneri ve kararlarını bekliyoruz… Daha çok mu bekleriz acaba!
--------------------------------------------------------------
Biliyor muydunuz?
Nedir Bu “Yaratıcılık”
Yaratıcılık en basit şekliyle orijinal, sosyal faydalılığı olan ürünler veya fikirler yaratabilme yeteneği olarak tanımlanabilir. Ancak bu tanım tam bir cevap değildir. Öncelikle yaratıcılık, orta konan ürün ya da fikrin özelliği ve aldığı sosyal kabul ile değerlendirilebilir. Çözülen ya da tanımlanan problemin zorluğu, önerilen çözümün zerafeti, ürünün yarattığı etki yaratıcılığı oluşturan bütünün temel parçalarıdır…
Yaratıcılık; eleştirel bakmak, yeni önermelerde bulunmaktır. Daha önce aralarında ilişki kurulmamış nesneler ya da düşünceler arasında ilişki kurulmasıdır. Alışılmışlığın, bilinenin dışında, farklı, yeni, özgün olmak, problemi görmek, farklı çözüm yollarından giderek yeni sonuçlar çıkarmaktır.