Ekonomi ve Enerji Bakanlığı Eski Müsteşarı ve Maliye Bakanlığı Eski Bakanlık Müdürü, deneyimli maliye bürokratı Erkan Okandan 2019 ve 2020 bütçelerini YENİDÜZEN için kıyasladı: "Enerji fiyatları, kur riski ve en önemlisi Türkiye’den alınması öngörülen hibe ve kredilerdeki aksamalar çok ciddi sıkıntılara sebep olacak.”
“2020 Bütçesi’nde çok ciddi riskler var, bu bütçeyle reel sektörü tetikleyici bir açılım görmüyorum”
“Türkiye Cumhuriyeti ile imzaladığı ara 2019 protokolündeki taahhütlerinde bile sınıfta kalmıştır. Birkaç maddenin dışında adım atılmamıştır.”
“2019 Bütçe açıklarının 2019 başında öngörülenin altında olmasının nedeni vergilendirme sistemimizdir. Ortada bir başarı performansı var ise 4’lü koalisyon hükümetinindir.”
“2020 bütçesinin reel olarak bir önceki yıla göre daraltılmış bir bütçedir. Buna rağmen Türkiye Cumhuriyeti’nden gelmesi öngörülen hibe ve kredilere rağmen ciddi bir bütçe açığı öngörülüyor”
“Hükümetin akaryakıtta, dolaylı zam yaptığını görüyoruz, FİF rakamını artırmıştır”
“Türkiye Cumhuriyeti tarafından taahhüt edilen hibe ve krediler özellikle hükümet tarafından taahhüt edilenler zamanında ve taahhüt edildiği şekilde yapılmazsa sıkıntılı olacaktır”
“Bugün KKTC’nin çok ciddi bir iç borç sorunu vardır. Hükümet Eylül ayında Kooperatif Merkez Bankası ile imzaladığı protokolde 2019 yılında her ay 20 milyon ödeyeceğini taahhüt etmişti. 20 milyon yerine 10 milyon ödeme yapıldı”
“2019’da güneyden kuzeye geçişlerin ciddi miktarlarda artmış olmasına rağmen Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisinde elde edilen bütçe öngörülerinin üzerinde performans artışı gerçekleşmedi, bu durum 2020 için alarmdır… Esas neden kayıt dışına çıkıştır”
“Yakıttaki olumlu gidişata rağmen 1Kws Elektrik maliyetinin SB maliyetindeki artış nedeniyle şu anda kurumun zararına satış yaptığını söyleyebiliriz.”
“Yasa gereği eşel mobilden dolayı verilecek artışlar kamu maliyesini sıkıntıya sokacaktır. Zam yapmamak da bir seçenektir. Ama o zamanda görev zararı olarak bu rakam kuruma ödenmelidir”
Dila ŞİMŞEK
Ekonomi ve Enerji Bakanlığı Eski Müsteşarı ve Maliye Bakanlığı Eski Bakanlık Müdürü Erkan Okandan, 2019 ve 2020 bütçelerini kıyasladı, 2020’deki bütçe açığını ve olası riskleri açıkladı.
Okandan, 2020 Bütçesini yorumlamadan önce 2019 yılının sonuna geldiğimiz bugünlerde 2019 yılı başında öngörülen bütçe açığı ile fiilen çok daha düşük gerçekleşecek bütçe açığının birkaç ana nedenini belirtilmesi gerektiğine değindi. Okandan, “2019 yılında ödenen kurumlar vergisi arttıysa bunun performans başarısı 2018 yılındadır” şeklinde konuştu.
“2020 bütçe açığı, öngörülenden çok daha az olacak”
2020 Bütçesi de 2019 yılı bütçe gerçekleşmelerine göre düzenlendiğini söyleyen Okandan, “2019 Yılı bütçesindeki Gelir Vergisi öngörüsü 1,262 milyar Kurumlar Vergisi ise 270 milyon olarak öngörülmüştü. Bilahare yıl içerisinde gelirlerdeki fiili gerçekleşmelerin bunun üzerinde olması nedeniyle Gelir Vergisi tadil ödenek olarak 1,297 milyar Kurumlar Vergisi ise 280 milyon olarak revize edildi” dedi.
Okandan, Ekim sonu itibariyle bu tadil ödenek öngörüleri de olumlu yönde aşılarak Gelir Vergisi 1,344 milyar Kurumlar Vergisi tahsilatı ise 369 milyona ulaştığını dile getirdi. “Yıl içindeki gerçekleşmeler ve özellikle Gelir Vergisi tahsilatında Aralık ayı gelirlerinin daha fazla olacağından (13. Maaşlardan dolayı Gelir Vergisi daha fazla olur) 2019 yılı Gelir Vergisi tahsilatı toplam rakamının 1,63-1,65 milyar Kurumlar Vergisi toplam tahsilatının ise 420-430 milyon TL olarak gerçekleşecektir” şeklinde konuştu.
Bunların, devletin 2 ana gelir kalemlerinden olan Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi tahsilatı toplamda 2019 yılı bütçe öngörüsünden 370 – 400 Milyon daha fazla olacağını kaydetti. Bu nedenle de 2020’de bütçe açığının 2019 yılı başında öngörülenden çok daha az olacağını ifade etti.
Bu gelir artışlarının nedeni nedir?
Gelir artışlarının sebeplerini anlatan Okandan, “Bu hükümetin başarısı değildir” dedi.
Okandan, 2018 yılında TL’nin hızlı ve aşırı bir şekilde değer kaybetmesi nedeniyle KKTC’de çok yüksek bir enflasyon meydana geldiğini hatırlattı.
Bu yüksek enflasyon nedeniyle yasa gereği Ocak 2019’ta kamudan maaş çeken emekliler, sigorta emeklilerine olduğu gibi Kamu çalışanlarının maaşlarına (%19,88) yansıtıldığını kaydetti.
Artışlar nedeniyle Gelir Vergisi toplamında kaydi olmakla birlikte bütçe rakamlarında yer alan (Tüm Gelir Vergisi toplamının yaklaşık %33-38) gelir vergisinin arttığını ifade etti. Okandan, bunun özelde çalışan ücretli kesim içinde geçerli olup oradan da elde edilen gelir vergisi rakamları arttığını da ekledi. “Çünkü nispeten daha az olmakla birlikte özel sektörde maaş artışları yapmıştır bu süreçte” dedi.
Okandan, 2019 Yılı başında Gelir Vergisi ödemelerinde vergi mükelleflerine safi kazanç üzerinden verilen %17 özel indirim oranı %10’a çekildiği için özellikle ek mesai, bayram ikramiyesi gibi 2. Ödemelerde mükelleflerin ödedikleri gelir vergisi miktarlarının arttığına dikkat çekti.
“4’Lü hükümet döneminde yıllardır iyileştirilmeyen vergi dilimleri genişletilmesine rağmen ücretli kesimin büyük bir kısmı bugün en üst vergi dilimi olan %37 vergi diliminden vergi vermektedir. Örnek vermek gerekirse bugün 47/2010 sayılı yasa kapsamında işe giren bir üniversite hizmet sınıfındaki memurda, müdürde, müsteşarda vekilde rakamsal olarak farklı miktarlarda gelir vergisi verse bile tümü en üst vergi diliminden vergi vermektedir. Şu anki Maliye Bakanı muhalefet vekili iken özel indirimin %17’den %10’a indirilmesini yazılı ve sözlü açıklamalarıyla eleştirmişti. Şimdi Maliye Bakanı olarak herhalde gereğini yapacaktır” şeklinde açıklamada bulundu.
Okadan, sözlerine “Bunun yanında yıllardır Asgari Ücretler 1 Ocak İtibariyle iyileştirilip yürürlüğe girmez çünkü ücretli kesimin gelir vergisi hesaplamalarında dikkate alına kişisel ve özel indirim muafiyetleri 1 0cak tarihindeki Asgari Ücrete göre düzenlenir. Bunu niye söylüyorum? Çünkü 2020 Bütçesinde öngörülen Gelir Vergisi rakamına ulaşılıp ulaşılamayacağının ana göstergeleridir” diyerek devam etti.
Gelir Vergisinde olduğu gibi Kurumlar Vergisinde de 2019 yılı başlangıç öngörüsünün çok üzerinde bir Kurumlar Vergisi tahsilatına ulaşacağını düşündüğünü belirten Okandan, “Kurumlar Vergisi işletmelerin bir önceki cari yıldaki cirolarının sonucunda kayıt altına alınan rakamlar sonrasında bir sonraki yılda 2 taksitte ödediği vergilerdir. Yani 2019 yılında ödenen kurumlar vergisi arttıysa bunun performans başarısı 2018 yılındadır” dedi.
“Klasik Maliye Muhafazakarlığı ile gelirleri asgari düşük gösterme güdüsü var”
Okandan, “2019 yılının öngörülenden daha düşük bir bütçe açığı ile kapanmasının ana sebebi vergilendirmede sistemin getirdiği sonuçların yanında zaten 2019 yılı başında da bütçe açığının bu kadar yüksek olamayacağıydı. Klasik Maliye Muhafazakarlığı ile gelirleri asgari düşük gösterme güdüsü, birde yasa gereği FON gelirleri dışındaki mahalli gelirlerin %9,25’i merkezi bütçe tarafından yerel yönetimlere aktarılır. Siz tahsil etme riski olan gelirleri yılın başında gelir gösterirseniz yılın sonunda tahsil edemediğiniz gelirler üzerinde yerel yönetimlere kaynak aktarmış olursunuz dolayısıyla Maliye bu riski hiçbir zaman almaz bu 2020 bütçesini incelediğimiz zamanda aynıdır. Burada da aynı muhafazakâr tavır gelirler bacağında sergilenmiştir” dedi.
“2020 Bütçesinde çok ciddi riskler görüyorum”
2020 bütçesinde ciddi riskler gördüğünü vurgulayan Okandan, “2019 yılı bütçesine göre reel olarak daha dar bir bütçe Ülkenin büyümesi sadece kamu üzerinden olmaz ama bu bütçeyle reel sektörü tetikleyici bir açılım görmüyorum” dedi. Okandan, 2020’de nasıl %5 büyüme olacağını, 2019 rakamları açıklanmadığı için bilemediğini ancak %1-2,5 arasında bir küçülmeyle sonuçlanacağını düşündüğünü söyledi.
“Bunun sonrasındaki yılda da siz çok kısıtlı bir bütçe yaparsanız veya yapmak zorunda kalırsanız o zaman büyüyeceğiz ekonomi gelişecek gibi büyük iddialı söylemlerde bulunamazsınız” diye ekledi.
“2020 yılı için gördüğüm bir diğer risk ise enerji fiyatları ve akaryakıt fiyatları”
“Mevcut hükümet hükümete geldiği günden beri gerek akaryakıta gerekse elektrik fiyatlarına zam yapmadığını söylüyor” diyen Okandan, “Dolaylı olarak geçmiş 4’lü hükümeti siz zam yaptınız bak ben zam yapmadan ne güzel yönetiyorum bütçe açıklarını da kapatıyorum demektedir” şeklinde konuştu.
Okandan, “Kamunun gelirlerinde büyük payı olan FİF gelirlerinin Kurumlar Vergisinin 2 katına yakın Gelir Vergisinin yarısı kadar, Kamu çalışanlarından tahsil edilen Gelir Vergisinin kaydi olması nedeniyle dışarıda bırakırsak Gelir Vergisi kadar bir rakama tekabül etmektedir.
Ağırlıklı olarak tahsil edildiği 4 akaryakıt ürününde (95 ve 98 oktan benzin Euro dizel ve Gazyağı)
27.4.2019 tarihindeki düzenlemede Litre Başına tahsil edilen FİF 58,55 KRŞ,
21.5.2019 tarihindeki düzenlemede Litre Başına tahsil edilen FİF 41,14 KRŞ iken
Mevcut hükümetin 9.11.2019 tarihli akaryakıt fiyatlandırma tüzüğünde yaptığı düzenlemeyle Litre Başına tahsil ettiği FİF rakamı 85,85 kuruş olmuştur” diyerek fiyatları ortaya koydu.
“Hükümet akaryakıtta, dolaylı zam yaptı”
“Kısacası mevcut hükümet akaryakıtta bir önceki hükümet döneminde devralırken litre başına alınan FİF rakamını artırmıştır. Yani dolaylı olarak ZAM yapmıştır. 4’lü koalisyon hükümetinde de 27.4.2019 tarihi öncesindeki düzenlemede litre başına ortalama alınan FİF rakamı 89,56 kuruş idi ancak hükümetin bozulacağı belli olunca bu nedenle bakanlar kurulunun toplanamadığı yürütmede olmasına rağmen Güvenoyu almadığı için mevcut hükümetinde karar üretmediği bir ortamda, son 2 fiyat ayarlamasında zam yapılması gerekirken yapılamadı ve bu nedenle FİF rakamı gerilemişti. Sn. Maliye Bakanı akaryakıta zam yapmaları gerekirken yapmadılar ve fonu 40 milyon zarara uğrattılar diye açıklamalar yaptı. Ama aynı Maliye Bakanımız akaryakıta 50 kuruşluk zam enflasyonda 1 puan artış demektir buda kamu maliyesine 45-50 milyon mükellefiyet (EŞEL MOBİL NEDENİYLE) demektir diye açıklamalarda yaptı. Bu açıklamalarının 2’si birden doğru veya yanlış olamaz velev ki 4’lü koalisyon döneminde akaryakıt fiyatları minimum düzeyde tutulmuştur. Bunun sayesinde Sn. Maliye Bakanının dediği gibi enflasyonun tetiklenmesini önledik. Hem de akaryakıt fiyatlarının ucuzluğu nedeniyle herkesin somut bir şekilde gördüğü gibi Güney Kıbrıs’tan Kuzey’e yapılan geçişler ciddi bir şekilde artmış olup piyasadaki birçok mal ve hizmetin güneyden geçenler tarafından satın alınmasına neden olarak yerelde TL’nin değer kaybetmesi alım gücü daralan vatandaştan dolayı daralan ekonomi güneyden kuzeye geçenler sayesinde giderilmiştir.”
“Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisinde elde edilen bütçe öngörülerinin üzerinde performans artışı gerçekleşmedi”
“Bu noktada belirtmem gereken bir konu ise 2019 yılında dahilide elde edilen KDV gelirlerinde mal ve hizmetlerin fiyatları artmasına rağmen güneyden kuzeye geçişlerin ciddi miktarlarda artmış olmasına ve bunun doğal sonucu olarak ekonomik aktivitenin, alışverişin artış gösterdiği somut bir şekilde görülmesine rağmen Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisinde elde edilen bütçe öngörülerinin üzerinde performans artışı gerçekleşmedi. Bu durum 2020 için alarmdır. Çünkü bu düşük performans 2020 yılında tahsil edilecek Kurumlar Vergisini olumsuz etkileyecektir. Dahili KDV gelirlerindeki düşüşün sebebi yukarıda belirttiğim olumlu noktalara rağmen artmaması kanaatimce kayıt dışına çıkış ve İthalat verilerindeki gerilemeden dolayı piyasada satılan malın parasal olarak azalmasından kaynaklanabilir ancak fiyat artışları bunu tolere etmiştir bu nedenle esas nedenin kayıt dışına çıkıştır kanaatindeyim.”
Elektrik fiyatlarına dair gerçekler…
“Mevcut hükümet elektrik fiyatlarına zam yapmadığını buna mukabil tahsilatın 150-160 milyona çıktığını ve borçları da Mart 2020 de kapatacağını ifade etmektedir.
Bir kere bu hükümetin görevde olduğu ve tahsilatını yaptığı aylar bahar aylarının (elektrik tüketimin en az olduğu aylar) sonrası yaz aylarıdır ki tüketim doğal olarak en az %35-40 artar elektrik faturası olan gerçek/tüzel kişi kendi faturasından görebilir. Bir diğer etken ise elektrik maliyetlerinin içerisinde SB (sabit bedel) içerisinde yatırım maliyetleri de vardır siz bunları maliyete yansıtır ama bu yatırımı yapmaz ötelerseniz harcama yapmadan gelir elde etmiş olursunuz ve borcu ödersiniz. Buna rağmen elektrik maliyetlerinde bir diğer ana unsur ise SB maliyetleri içerisinde yer alan personel maliyetleridir ki diğer kamu çalışanları gibi elektrik kurumu çalışanlarının da maaşları artmıştır. Yani 1 Kws elektrik maliyeti artmıştır. Elektrik maliyetinde %60-65 aralığında maliyet unsuru olan yakıt fiyatlarında ise mevcut hükümet 4’lü koalisyon hükümetine göre şans faktörü yanındaydı. Bunu rakamla ifade edersek, 4’lü koalisyon Hükümeti döneminde gerek kurlarda gerekse elektrik üretiminde kullanılan fueloil fiyatları uzun bir süre yüksek seviyede olmuştur. Gerek 2018 yazında gerekse 2018 sonu 2019 kış başı için Aksa ve KIBTEK tarafından alınan yakıtın tonu 420-450 dolar, dolar kurunun ise 6,1 – 6,30 seviyelerinde bu rakamların karşılığının ise 1 ton yakıt = 2500 -2800 TL iken, mevcut hükümet döneminde yakıtın tonu 320-390 dolar, dolar kurunun ise 6,1 – 6,30 TL seviyelerinde olduğu bu rakamların karşılığının ise 1 ton yakıt = 1900 - 2300 TL olduğunu görmekteyiz. Yakıtta olan bu olumlu gidişata rağmen 1Kws Elektrik maliyetinin SB maliyetindeki artış nedeniyle şu anda kurumun zararına satış yaptığını söyleyebiliriz. Kurum evet kâr amaçlı satış yapmaz ancak kurum asgaride kısa-orta vadede yapmak zorunda olduğu yatırımları öngörerek tarifelerini düzenlemek zorundadır.
2020 Bütçesini değerlendirdiğimiz bu ortamda geride bırakmak üzere olduğumuz 2019 yılındaki gerek akaryakıt gerek elektrik fiyatlarına değinmemin sebebi 2020 yılında TL’nin öngörülenin üzerinde olası bir değer kaybında bizim kamu maliyesine enerji fiyatlarının artmasının sonucu olarak fiyatlardaki zorunlu artış enflasyonu artıracaktır. Yasa gereği eşel mobilden dolayı verilecek artışlar kamu maliyesini sıkıntıya sokacaktır. Zam yapmamakta bir seçenektir. Ama o zamanda görev zararı olarak bu rakam kuruma ödenmelidir. (Yakıt dolarla alınıyor, 36 personel alınıyor, ötelenen SB maliyetleri eklenecek) sonuç olarak elektrik fiyatlarının artması piyasadaki tüm mal ve hizmetlere kısa vadede fiyat artışları olarak yansıyacaktır.”
“BREXIT, ülke ekonomisini direkt etkiler”
“Bir diğer önemli konu ise BREXİT. 2020 bütçesiyle ne alakası var diyemeyiz. Vardır çünkü KKTC ekonomisi ithalat ağırlıklı bir ekonomi olmanın da ötesinde piyasadaki her türlü mal STG üzerinde fiyatlandırılmaktadır. Özellikle arazi ve konut satışları, hane/işyeri kiraları. İngiliz sterlini olarak fiyatlandırılmaktadır. Bugünlerde ki İngiliz sterlini son 1 ayda ABD dolarına karşı değer kazanmasına rağmen parite olarak 1 STG 1,27-1,30 bandında hareket etmektedir. Oysa İngiliz sterlini yakın geçmişte (Brexit tartışmaları öncesinde) Parite olarak 1,50-1,60 ABD doları idi. 12 Aralık tarihinde yapılacak parlamento seçimlerinden sonra muhtemelen İngiltere de 2. Bir referanduma gidilecek bu referandumda Brexit iptal olur ve İngiltere AB içerisinde kalırsa STG/ABD doları paritesi çok kısa sürede 1,35-1,45 bandını görebilir yani 1 STG 8 TL’nin üzerine çıkabilir gerçek/tüzel kişiler, borçlu olanlar STG üzerinden kira ödeyenler ciddi sıkıntıya düşecektir. Doğal olarak vatandaş Devletten yardım isteyecektir. Ancak yukarıda belirttiğim gibi 2020 bütçesi bir taraftan her zamanki gibi muhafazakâr bir gelir öngörüsüyle hazırlanan bütçe olmakla birlikte harcamaları artırma esnekliği olmayan bir bütçedir. Enerji fiyatları, kur riski ve en önemlisi TC’den alınması öngörülen hibe ve kredilerdeki (Savunma dahil) aksamalar çok ciddi sıkıntılara sebep olacaktır.”
“TC’den alınması öngörülen katkılarda sıkıntı yaşanabilir”
“Türkiye Cumhuriyetinden alınması öngörülen hibe ve kredilerin gelişinde 2 ana nedenden dolayı sıkıntı yaşanabilir. Birincisi hükümet imzalayacağı 2020-2023 protokolündeki taahhütlerini yerine getirmez bir diğer neden ise Türkiye Cumhuriyeti’nin bütçesindeki sıkıntılardır. Türkiye Cumhuriyeti Bütçesinde Ekim ayı itibariyle bir önceki yılın 2 katı kadar Bütçe açığı oluştu. Bu rakam tek defalık varlık barışı, bedelli askerlik geliri ve yedek akçelerin bütçeye aktarılmış olmasına rağmen olmuştur. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti tarafından taahhüt edilen hibe ve krediler özellikle hükümet tarafından taahhüt edilenler zamanında ve taahhüt edildiği şekilde yapılmazsa sıkıntılı olacaktır. Türkiye’de cari açık Eylül itibariyle açıktan artıya geçmiştir. Bunun nedenleri bellidir. Ama şimdi asıl olan esas sorunu Bütçe Açıklarıdır. Bundan dolayıdır ki KKTC olarak 4’lü koalisyon döneminde başlatılan ve hükümetin düşmesiyle ilerletilemeyen çalışmalar artık hükümet kim olursa olsun halk tabiriyle kendi yağıyla kavrulacak seviyeyi hedef alarak ilerletilmelidir. Bunu yaparken yapmamız gereken reformları yapmamız gerekmektedir. Birileri bize söylediği/dikte ettiği için değil bunu kendimiz için yapmamız gerekmektedir. Bugün KKTC’nin çok ciddi bir iç borç sorunu vardır. Hükümet Eylül ayında Kooperatif Merkez Bankası ile imzaladığı protokolde 2019 yılında her ay 20 milyon ödeyeceğini taahhüt etmişti. Ekim ayı gelir gider raporlarına baktığımızda bunu daha 1. aydan aksattığını görüyoruz 20 milyon yerine 10 milyon ödeme yapıldı. 2020 Bütçesinde bu rakamı aylık 30 milyondan 360 milyon olarak öngördü bu rakamın tamamen yerel gelirlerden mi yoksa Türkiye Cumhuriyetinden de katkı alınarak mı ödenecek henüz belli değil ödenmesi öngörülen bu rakam bile sadece bir bankamıza olan borcun, düşen kredilere rağmen faizini bile karşılamaz.”
“2020 bütçesi reel olarak bir önceki yıla göre daraltılmış bir bütçe”
Okandan sözlerini şöyle sonlandırdı: “Sonuç olarak 2020 bütçesinin reel olarak bir önceki yıla göre daraltılmış bir bütçedir. Buna rağmen Türkiye Cumhuriyetinden gelmesi öngörülen hibe ve kredilere rağmen ciddi bir bütçe açığı öngördüğü ama bu bütçe açığının 2019 yılında gelirleri muhafazakar bir yaklaşımla düşük öngörülüyor. 2020 bütçesi de kanaatimce öyle hazırlandığı için kapatılabileceği görüşündeyim. Önceden de belirttiğim gibi kur riski, enerji fiyatları, kur hareketlerinden bağımsız STG’nin Brexit iptali olasılığının gerçekleşmesiyle kullandığımız para birimi TL’ye karşı değer kazanması büyük etkendir. En önemlisi, hükümetin Türkiye Cumhuriyeti ile imzalayacağı protokolün gereklerinin yerine getirilmemesi nedeniyle para transferindeki aksamalar ciddi sıkıntılar yaşatacaktır. Protokolün doğru şeyler içerip içermediği imzalayacak olan hükümeti bağlar içeriğini bilmediğimiz için yorum yapamıyorum. Bunu söylüyorum çünkü hükümet Türkiye Cumhuriyeti ile imzaladığı ara 2019 protokolündeki taahhütlerinde bile sınıfta kalmıştır. Birkaç maddenin dışında adım atılmamıştır.”