2021’e doğru: PANDEMİ ve SİYASET

Direnç Berksel

Bir yanda tüm dünyayı etkisi altına alan ve halen süregelen pandemi ve yarattığı sosyo-ekonomik koşullar, diğer yanda hafızalarımızdan yaşadıklarımız itibariyle hiçbir zaman silemeyeceğimiz bir cumhurbaşkanlığı seçimi ve ardından gelen UBP kurultayı ve hükûmet kurulma süreci… evet, Kıbrıs’ın kuzeyinde 2020 yılının son haftasına girerken şüphesiz hepimiz biliyoruz ki ne dünyanın, ne de Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşam süren bizler için asla unutulamayacak bir yıl geride kalıyor, ve hepimiz biliyoruz ki artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

2021 yılına doğru bakarken şüphesiz COVID-19 un bizlere getirdiklerini ve gösterdiklerini iyi gözlemlemek lazım. COVID-19, ilk bakışta demokratik ve toplumun her tabakasından insanları etkileyen bir virüs gibi görünse de zamanla hepimiz gördük ki yaşam şartlarından kaynaklı bağışıklığı düşük olan bir birey üzerindeki etkisinden tutun da bir işçi sınıfına doğru indikçe bulaş riskinin diğer sınıflara nazaran daha fazla oluşuna kadar, tam anlamıyla neoliberalizmin yarattığı sınıfsal eşitsizliği daha belirgin şekilde anlamamızı da sağladı. Diğer yandan pandemi öncesinde aydınlarca dile getirilen “dünya küreselleşirken, demokrasi yerelde kaldı” uyarısının ne kadar yerinde olduğu ortaya konmuştur. Siyasetin yönetsel anlamda küresel sorunlara küresel çözümler üretmekteki yetersizliği sistemin hem yönetsel hem de ekonomik sorunlarını birlikte gözlerimizin önüne sermiş, iyi neoliberal özne diye tabir ettiğimiz, suçu her zaman kendi yetersizliğinde arayan insanlar bile “bu artık sistemsel bir sorundur” diyebilmiştir.

***

Kıbrıs’ın kuzeyine dönüp baktığımız zaman ise devlet açısından Türkiye’den yardım almadan ayakta kalınamayacağı düşüncesi maalesef kabullenilmiştir. Toplum açısından baktığımızda ise ultra zengin iş insanları ve memur sınıfı dışında kalan kesimler ekonomik anlamla çok zor günler geçirmekte ve bununla birlikte “hiçbir soruna çözüm üretilemeyecek karamsarlığı” da toplumda hakimdir diyebiliriz. Adanın özellikle kuzeyinde siyaset kurumunun üyelerinin ideolojik programlardan ziyade Kıbrıs sorununa yönelik çözüm modelleri üzerinden şekillendiğini göz önünde bulundurarak; yaşamın gereği olan hususlarda oluşan sorunlara çözüm üretemeyen bir kapana sıkıştığı görülmektedir.

 

Solumuz artık sadece içinde yaşam sürdüğümüz sistem için değil, kendi siyasi pozisyonu açısından da artık “normale dönmeyeceğiz, çünkü problem normal olan” diyebilmek zorundadır. Kıbrıs sorununu merkeze alan ve geriye kalan sorunları çözüm sonrasına erteleyen bir siyasi anlayışın artık halkın büyük kısmının nezdinde yeri olmadığı uzun zamandır herkesin malumudur. Kaldı ki bu yanlış tutumun hem Kıbrıs sorununa hem de gündelik hayatı etkileyen toplumun tüm sorunlarına çözüm üretecek alternatif fikirlerin doğmasının önünde büyük bir engel oluşturduğu gerçeği de var…

Toplumun büyük bir kısmı ekonomik anlamda büyük bedeller ödediği bir dönemde sol, ufkunu ve hitap edeceği tabanını genişletmek ve kitlenin hayatını etkileyecek Kıbrıs sorunu da dahil tüm sorunlara alternatif politik çözümler üretmekle yükümlüdür.

Politikanın iki temel duygusundan biri olan korkunun hüküm sürdüğü şu günlerde, sürekli olarak sadece kendi eleştirel özgürlüğünü kısıtlayan bir hapiste konuşur halde olan sol, halkın büyük bir bölümünü etkileyen pandemi sürecini de fırsata çevirip özgürleşerek umarım yeni yıl ile birlikte bizlere umut duygusunu aşılayan yeni bir siyaset sunabilecektir.