Yıllardır yazdığım bir şey var; “uluslararası ilişkilerde tutarlılık şarttır…”
Ben mi uydurdum ya da ben mi icat ettim bunu?
Elbette hayır!
-*-*-
Biraz daha açalım…
Siyasette “hipokrasi” çok aşağılık bir tavırdır!
Yani kendin için istediğini, başkası için hak görmemen, en basit ifadeyle “ayıp”tır ya hu!
-*-*-
Az daha açalım!
Bir örnekle açıklamaya çalışalım!
Türkiye sınırları içerisinde değil, Suriye topraklarında dahi bir Kürt devletine, Kürt halkı egemenliğine, Kürt halkının ya da ulusunun özgür irade ile kendi geleceğini tayin hakkına “asla olmaz” diye tepki verir ve siyaset üretirseniz; attığınız imzayla garantörü olduğunuz Kıbrıs Cumhuriyeti sınırlarında ayrı, egemen ve de eşit bir Kıbrıs Türk devleti talebiniz, asla destek görmez!
-*-*-
“Türk Dış Politikası” diye adlandırabileceğimiz “kültür”; şu anda bu pozisyondadır!
Bir taraftan “Kürdistan” diye bir “özerklik” dahi kabul edilmemekte; öte taraftan Kıbrıs’ta hala “ayrı devlet” siyaseti sürdürülmektedir!
-*-*-
İkisinden birinden vazgeçilecek!
Bu kesin!
Ama hangisinden?
-*-*-
Yani ya Kürdistan diye bir özerklik hatta daha ileri şekillenme kabul edilecek; ya da Kıbrıs Türk Devleti iddiasından, bir şekilde vazgeçilecek!
-*-*-
Türk Dış Politikası, Beşer Esad’ın devrilmesi sonrası, böyle bir sıkıntının içine iyice girmiştir ve 2025’in en popüler konularından biri bu olacaktır…
-*-*-
Haaaa, “o başka bu başka ulan” diyen bazı aşırı Türk milliyetçisi karakterler kesinlikle yok değildir!
Elbette kızmıyorum, kesinlikle de aşağılamıyorum!
-*-*-
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kürt meselesi ile Kıbrıs meselesinde tamamen “zıt” taleplerde bulunamaz mı?
İşte bu durum, uluslararası ilişkilerde “Bronzo Teorisi” ile açıklanabilir!
-*-*-
Bu teorinin adını tabii ki ben uydurdum ama öyle bir teori kesinlikle vardır…
-*-*-
Şu şekilde açıklayalım…
Bir devlet uluslararası ilişkilerde nasıl güçlü olur?
Cevap veriyorum: Uluslararası ilişkilerde güçlü olmak demek, ilgili devletin bazı konularda “çok önlerde” durması demektir…
-*-*-
Açalım!
Mesela önce bir devlet, “ekonomik güç” sahibi olmak zorundadır…
Paran yoksa, zayıfsın…
Çok güçlü bir ekonomi, dış politika ve uluslararası ilişkilerde önemli bir avantaj sağlar. İstikrarlı ve büyüyen bir ekonomi, ticaret ilişkilerini güçlendirir ve diğer ülkelerin gözünde daha cazip bir ortak haline getirir…
-*-*-
İkinci unsur “Askeri Güç” başlığıdır…
Bazı kaynaklar bunu şu şekilde açıklar:
“… Güçlü ve teknolojik olarak gelişmiş bir ordu, bir devletin uluslararası arenada caydırıcılığını artırır. Bu, stratejik önemi olan bölgelerde ve küresel meselelerde daha fazla söz sahibi olmayı sağlar.”
-*-*-
Üçüncüsü, “Diplomatik Yetenekler”dir…
Ve yine bazı kaynaklara göre bu da, “… Eğitimli ve deneyimli diplomatlar, uluslararası müzakerelerde ve ilişkilerde önemli bir rol oynar. Diplomatik yetenekler, diğer ülkelerle iyi ilişkiler kurmayı ve krizleri etkili bir şekilde yönetmeyi sağlar” meselesidir…
-*-*-
Yine bazı kaynaklara göre, örneğin “Kültürel ve Yumuşak Güç” başlığı ile açıklanan unsur da çok önemlidir…
Bu da şudur:
“… Kültürel etki, eğitim ve medya aracılığıyla dünya genelinde pozitif bir imaj oluşturmak, yumuşak güç olarak adlandırılır. Bir devletin kültürel ürünleri, eğitimi ve değerleri, diğer ülkeler tarafından benimsendiğinde, o devletin uluslararası etkisi artar.”
-*-*-
“İstihbarat ve Bilgi” bana göre hayatidir…
Bir çok kaynağa göre de aynen öyledir ve şu şekilde özetlenebilir:
“… Güçlü bir istihbarat ağı, global olayları ve gelişmeleri önceden tahmin etmeyi ve uygun stratejiler geliştirmeyi sağlar. Bu, uluslararası ilişkilerde proaktif olmayı ve kriz durumlarında daha hızlı hareket etmeyi mümkün kılar.”
-*-*-
Ve sonuncusu da “İttifaklar ve Koalisyonlar”dır…
Yani, yapay zeka motorlarından birine göre, bu unsur, “… Uluslararası örgütler ve ittifaklar aracılığıyla, diğer devletlerle işbirliği yapmak, ortak çıkarları savunmak için önemlidir. NATO, BM gibi kurumlarda aktif rol almak, uluslararası sahnede etkili olmayı sağlar” şeklinde özetlenmektedir…
-*-*-
Emperyalizm ve milliyetçilik…
Çok önemli kavramlar…
Uluslararası ilişkilerde bu nedir?
Büyük balıkların ya da kendini büyük sanan balıkların, küçük balıkları yutma hevesi diyebiliriz!
-*-*-
Mesela Amerika’da bir senatör çıkıyor, Türkiye’ye verip veriştiriyor ve 40 milyonluk Kürt halkının bir devleti yoktur, “Ey Türkiye, Kürtleri rahat bırak” diye bağırıp çağırıyor!
Cumhuriyetçi Senatör John Kennedy, 17 Aralık 2024’te bu meyanda bir konuşma yaptı…
-*-*-
Balıklar her yanda!
Büyüklü küçüklü!
Kim kimi yutacak!
-*-*-
Lefke bölgesinde Fransız balıkları – savaş uçakları alçaktan uçuş bile yapmış falan…
-*-*-
2025’te her şey olabilir!
Her şeyin içinde neler var?
Kim daha güçlüyse, güçsüze istediğini yaptırır, yaptıracak!
Bu var her şeyin içinde!
-*-*-
Örnekle açıklayalım; Türkiye, AB, NATO ilişkileri çerçevesinde, Kürdistan diye bir devleti önlerse; ilk taviz vermek zorunda kalacağı, “Kıbrıs Türk Devleti” iddiası olacak…
Bu da demektir ki Ersin’ler, Tahsin’ler devri El Fatiha!
-*-*-
Efendim Amerika bastırır, Rusya da bastırır, şartlar da öyle gerektirir; petrol şımarığı Araplar zaten dünden Türkiye’yi her anlamda becermek için hazır; bir Kürdistan devleti yaratılırsa; Kuzey Kıbrıs’ta da çoktaaaan planları yapılmış demografik yayılmacılık stratejisi kapsamında gerçekleştirilecek bir referandumla, 2’nci Hatay Cumhuriyeti konusu yaşama geçirilir!
-*-*-
Böyle bir durumda büyük balıklar ne mi yapar?
Büyükler bir şekilde saldırabilir ama kendini büyük gören küçükler hızlıysa, paralıysa, zenginse, silahlıysa, diplomatik zekaya sahipse, kültürel anlamda güçlüyse, ilişkileri iyiyse, istihbaratı mükemmelse çok fazla zarar görmez!
Hoş geldin 2025!
Hayırlısı!