Kıbrıs sorunun çözümsüzlüğü, bağnazlığın ve çeşitli akıl dışı davranışların neden olduğu bir süreçtir. Bu süreçte acılar, Kıbrıs adasının insanının olmuştur.
Ancak, Kıbrıs sorunun çözümsüzlük süreci, ayni zamanda, kaybedilen çözüm fırsatları ile de doludur. Kaybedilen en büyük çözüm fırsatı, 24 Nisan 2004 Referandum süreci olmuştur. Önümüzdeki günlerde bu Referandumun üzerinde geçen 10. Yıla gireceğiz. Evet sonuç alınmadı. Ama hala Kuzey’in ve Güney’in Federal Çözüme inanmayanlarının üzerinde endişe ile durmaya devam ettikleri bir konudur bu.
Ama ne acıdır ki bu Referandum, o süreçte çözüm için en büyük emek ve çaba harcayan kesimlerinin de “unuttukları” bir hadise oldu.
Bakın, şu anda çözüm için, görüşmecimiz olan Cumhurbaşkanı Sayın Derviş Eroğlu, hala, 24 Nisan Referandumu ile uğraşmaktadır. 24 Nisan Referandumunun metninin okunmadığını söyleyerek, hala, o dönemde oluşan halk iradesini küçümsemeye çalışmaktadır..
Ama Kuzey’de, 2010’da Cumhurbaşkanı seçilince Sayın Derviş Eroğlu, BM Genel Sekreterine, 24 Nisan 2004’te yapılan ve halkımızın “Evet” dediği Referandum’daki iradeye bağlı ve saygılı olduğunu da hemen mektupla bildirmişti..
Güney’de hala ayni şekilde Federal Çözüm karşıtları; 24 Nisan Referandumu ile onu şeytanlaştırmaya devam ederek uğraşmaktadırlar.
YERİNE NE KONDU Kİ…
Ama aradan 10 yıl geçti. Ne Kuzeyin, ne de Güney’in Hayırcıları, 24 Nisan da halka sunulan BM Çözüm Planının yerine, bu adaya huzuru ve insanlarına da barışı getirecek, yeni ve farklı bir şey koyamadılar. BM’nin Hakemliğinin olmamasında anlaşmalarına, Kıbrıslıca Çözüm demelerine rağmen…
24 Nisandan sonra olan biten ne? Hem de 10 yıl sonra…
Bunun da cevabını da iki taraf adına Sayın Eroğlu ve Sayın Anastasiadis’in imzaladığı, BM ve dünyanın kabul ettiği Ortak Belgede buluruz.
“Kıbrıs’ta bugünkü durum sürdürülemez”.10 Yıl sonra Ortak Belgede deklere ettikleri ana mantık bu.
Yani açık olan şudur. 1964 ve 1974 statükoları kabul edilemezdir. Çözümü engelledikleri 24 Nisan 2004’ten sonra imzalanan tek belge bu. Bugünkü durum kabul edilemez. Yani 10 yıl, “az gittiler, uz gittiler, bir arpa boyu yol bile kesmediler.” Geldiler başa. Bugünkü durum kabul edilemez!
Bu nasıl bir şeydir böyle? Hem 24 Nisan Referandumu ile Kıbrıs’ta Federal Çözümün gerçekleşmemesine hala sevinecekler. Hem de 2014’te, Referandumun üzerinden 10 yıl geçtikten sonra, imza ile Ortak Belge’de STATÜKONUN sürdürülemez olacağını kabul edecekler. Bunlara da Kıbrıs adasında yaşayan Türkçe ve Elence konuşan insanların huzuru için siyaset yapan siyasetçiler denecek…
Evet, Güneyde müteveffa Sayın Papadopulos, 2004’te ,“devlet teslim aldım, toplum teslim etmem” diyerek HAYIR kampanyasını belirlemişti… Aradan 10 yıl geçti.
Şimdi, güneyde devlet, Troyka’nın ağırlığında, insanının iradesine ipotek konmuş bir şekle döndü. Bırakın devleti, toplum olarak ekonomik, moral, demokratik değerlerde erozyon içinde.
Kuzey’de ise o Referandumun sonucunda çözüme ulaşamadık. Ama, çözüm rüzgarının yol açtığı, o sınırlı esintinin, ekonomi ile demokratik yaşam üzerinde ve insanımızda pozitif enerjiye dönük yol açtığı gelişmenin refahını, geçici olarak yaşadık.
Biliyor musunuz? Bugün biz hala, 2008 Dünya krizinin etkisi ile de duran, o gelişmenin yol açtığı büyümeden arda kalanın “sermayesini” tüketerek; memuru, emeklisi, işçisi, esnafı, iş insanı, üreticisi ile yere serilmeden; diz üstü çökmüş bir vaziyette devam ediyoruz.
24 Nisan Referandumunda “evet” diyen halkımızın iradesine karşın, Federal çözüme ulaşmamıza sevinen, Kuzey’deki statükocular, KR’ların hayır demeleri üzerine; “ Allah Rumlardan razı olsun” demişlerdi.
Ama, “Hayır” dedikleri için “Allah Rumlardan razı olsun” diyenler, 10 yıl sonra, o Referandumun yerini tutacak ve evrensel kabul gören ne üretebildiler? Kocaman bir hiç. Ama savundukları Statükonun, kabul edilemez olduğunu da imzalanan Ortak Belge ile de kabul ettiler.
Ayrıca, 2014’ te imzalanan Ortak Belge ile o çok kötü diye lanse ettikleri, Annan Planında var olan Federal çözüm ilkelerine de hem Kuzey’de, hem de Güney’de EVET dediler.
Kuzey’dekiler, Annan Planında küçümsedikleri ve “devletçik” dedikleri, Kurucu Devleti, iki toplumluluğu ve çok tepki gösterdikleri Tek Egemenliği,Tek Uluslararası Temsiliyeti, Tek Vatandaşlığı kabul ettiler.
Güneydekiler de Kurucu devleti, iki bölgeliliği ve Federal paylaşmayı kabul ettiler.
Evet, Annan Planı ile çözüme ulaşmadık. Ama ne isterse olsun, oradaki çözüm ilkeleri, Türkçe ve Elence hayır diyenlere karşın, hala yaşamaya devam ediyor.
Evet, 24 Nisan Referandumunun üzerinden 10 yıl geçti. Şimdi bu 10 yıla bakarak, artık çözümün en erken zamanda olması için, o dönemden ve sonrasından dersler almamız, süreçleri sağlıklı değerlendirmemiz gerekir. Bunu unutturmak, Federal çözüm karşıtlığını beslemek demektir.