Bu ülkede yolsuzluk, usulsüzlük, rüşvet konularında tuz bile kokmuştur.
Bu ülkede, eğitimde, sağlıkta; kontrolsüz nüfus artışı başta olmak üzere, yönetim beceriksizliği nedeniyle inanılmaz sıkıntılar yaşanmaktadır.
Ülke, insan kaçakçılığı ve kaçak işçi cennetine dönüşmüş durumdadır.
Ülke, uyuşturucudan ve uyuşturucu suçlarından geçilmez haldedir...
Yoksulluk, günlük yaşamın en acı hali durumuna gelmiştir...
-*-*-
Ama herşeyden önce, adaletin ciddi şekilde “suistimali” söz konusudur...
Adalet nedir?
“... hak ve hukuka uygunluk; hak ve hukuku gözetme ve yerine getirme; doğruluk” diyebiliriz...
Adalet en çok nerede gereklidir?
Her yerde!
Evde, iş yerinde, sokakta, vergide, sosyal yaşamda...
-*-*-
Kişinin, toplumun, halkın, milletin, insanlığın hakkı neyse sağlanmalıdır.
Ve bu hak, hukuka uygun bir şekilde korunmalıdır...
-*-*-
Adaletsizlik neyi getirir?
Kaosu tabii ki!
-*-*-
Evin reisi kimdir?
Tabii ki kadın – erkek birliktelikleri genelinde konuşacaksak, tabii ki “kadın”dır!
Yoksa reis erkek midir?
Belki de çocuklardır!
Ataerkil toplumlarda ya da ailelerde “hayatta olan en yaşlı”dır!
-*-*-
Reisin kim olduğu kavgasına gerek yok!
Evde ya da devlette, yöneten kim olursa olsun, mutlaka adaletli olmalıdır...
Hakkı olana hakkını, hukuk korumasında vermelidir...
Birinin hakkını yiyene, istismar edene, ihlal edene de yine hukuk çerçevesinde “cezasını” uygulayabilmelidir...
-*-*-
Adalet eğer yoksa, aile de yoktur, devlet de yoktur!
-*-*-
Şu anda KKTC’de adaletin olmadığını bazı durumlara rastlıyoruz...
Adaletin tecellisinin gecikmesi durumlarına da...
-*-*-
Örneğin “adam kaçırma ve darp iddiası”...
Kabul edilebilir ve affedilir değildir!
-*-*-
Otellerle ilgili iki gündür yazdığım konu...
Hükümetin tavrı, hem adil değildir, hem hukukla uzaktan yakından alakalı olmayan tavırlar içermektedir...
-*-*-
Bu ülkede, Kıb – Tek’e akaryakıt sağlanması süreci adil değildir...
Çünkü ihaleye çıkılmamaktadır, keyfi bir uygulama söz konusudur ve ortalıkta rüşvet kokuları ayyuktadır!
-*-*-
Ülkede her ihale ile ilgili inanılmaz çirkin söylentiler söz konusudur.
Adaletten uzak davranışlar arttıkça, kötü kokular daha yükseğe – ayyuk ötesine çıkabilmektedir...
-*-*-
Efendim, bu durum önelenemez mi?
Yani, “Kıbrıs sorunu çözülmeli ve AB içerisinde bu gibi konular çok basit yöntemlerle halledilmeli” diyebilirim...
Ama ondan önce, 25 Haziran’daki milletvekilliği ara seçimini örnek verebilirim...
Daha öncesinde yapılan yerel seçimde özellikle Lefkoşa, Girne ve Gazimağusa’da iktidar ortaklarının aldığı oylar seçmenin kendilerinden bıktığını bir miktar da olsa izah etmeye çalışmıştır.
Eğer 25 Haziran’da iktidar ortakları daha da az oy alırsa, iktidar ortaklarının ülkeye dikte ettirdiği adaletsizliğin hesabı çok daha güçlü bir şekilde sorulabilecektir.
Bilmem anlatabildim mi?
İthal zurna!
İthal et; neden olmasın!
İthal akaryakıt ve ithal ilaç; zorunluluk!
İthal peynir; kapitalizmde çeşitlilik!
İthal futbolcu; sayısı tartışılabilir!
-*-*-
Peki ithal öğretmen?
İthal hastalık?
İthal yönetim?
İthal ihale?
İthal vatandaş?
-*-*-
Cevap veriyorum: Egemen eşit zurna!
Mayıs ayı başında yazdığım yazının tekrarı
Mayıs ayı başında “Ara bölgede yanan lastikler!” başlığıyla bir yazı yazdım...
Bu yazıyı Mayıs’ın sonuna geldik, aynen yayınlıyorum...
Bir tek farkla; “hala hiç bir şeyin değişmediğini” belirterek
-*-*-
Rum kardeşimiz hala bekliyor ve hala sonuç çıkmadı...
Bilmem, bilemiyorum ama bu konu eminim herkesi ilgilendiriyor!
Birlikte okuyalım:
-*-*-
Ara bölgede bir “suç”!
Güzelyurt tarafları!
İsim yok!
Olayı anlatmam lazım...
KKTC vatandaşına ait ara bölgedeki lastikler, plastikler, Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı tarafından yakılıyor!
-*-*-
KKTC vatandaşı şikayetçi oluyor...
Olayın meydana geldiği yer “ara bölge”...
Yani Birleşmiş Milletler’in kontrolünde...
-*-*-
Günlerden bir gün; daha doğrusu yaklaşık 45 gün önce, Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından, KKTC tarafına geçiş yapan bir “kişi”, bir “Rum” diyelim; KKTC Polisi tarafından durduruluyor!
“Bizim vatandaşımızın lastiklerini yakan sensin” diyorlar adama...
İçeri götürüyorlar!
Mahkemeye çıkarıyorlar!
-*-*-
Mahkeme, “Rum kaçabilir” diyerek, tutuklu yargılanmasına hüküm vermiyor!
Ve Rum da kaçmıyor!
Gidiyor bir otele yerleşiyor!
Kendi tarafına hiç geçmiyor!
Hep esnafla birlikte, KKTC tarafında kahvaltısını yapıyor, öğle yemeğini yiyor...
Ailesi de geliyor, gidiyor...
-*-*-
Peki sonuç?
Rum kişi, “lastikleri ben yakmadım” diyor!
İddialara göre birileri polisimize fotoğraf vermiş!
O fotoğraflar Türkiye’ye gönderilmiş!
Uzmanlar inceleyecek, “lastikleri yakan evet budur” veya “hayır bu değildir” diyecek!
-*-*-
Rum, istese kaçar gider!
Ama hayır!
Bekliyor!
Para harcıyor!
KKTC’de kalıyor!
Giderse, “kaçtığı için bir daha dönemeyecek”...
E suçsuz olduğunu iddia ediyor, kanıtlanmasını bekliyor!
Ama süreç, çok yavaş işliyor!
-*-*-
Bu arada bir iddia daha var; lastikleri yakan kişi, bizimkilerin tuttuğu Rum vatandaşın kardeşiymiş!
-*-*-
Film gibi!
Belgesellik!
İbretlik!
Çözümsüzlük!
Rezalet!
Adaletsizlik!
Yavaşlık!
Fenalık!
Çaresizlik!
Gariplik!
Tuhaflık!
KKTC!
Eden Valley, İngiltere’de çok önemli bir marka... Tavuk ürünleri paketleyip, ülke genelindeki restoranlara satıyor... Ahmet Durmuş, bu şirketin ikinci nesil yöneticisi, sahibi... Şirketi, Kocaeli depreminde kaybettiği babası kurmuştu... Ahmet Durmuş, İngiltere’de çalışkan vatandaşlarımızdan biri... Futbol federasyonumuzun eski başkanlarından.... Siyasete girdi, belediye meclis üyesi seçildi... Ve şu anda Bexley gibi çok önemli, zengin bir bölgede, Belediye’nin Başkanı oldu... Bölgede, Kral’ı O ve eşi temsil edecek... Gurur duyduk...