Yeni Hükümet: 10 HEDEF
Yeni HÜKÜMET çok büyük olasılıkla ülke siyasetinde bir ‘ilk’ deneme olacak: CTP-UBP
***
Cumhuriyetçi Türk Partisi – Birleşik Güçler, dün akşam Genişletilmiş Parti Meclisi’ni topladı ve 200’ü aşkın seçilmiş parti üyesi, geniş bir katılımcılıkla yeni hükümetin yol haritasını çalıştı.
Bu ‘yol haritası’ muhtemelen koalisyon ortağının hassasiyetleri ile de şekillenerek HÜKÜMET PROGRAMI olarak bizlerin karşısına çıkacak.
***
Siyasette, örgütlülükleri oranında ‘güvensizlik’ten en ciddi payı alan hem Cumhuriyetçi Türk Partisi, hem de Ulusal Birlik Partisi için yeni bir fırsat penceresi var şimdi.
Ya toplumu ileriye taşıyacak bir kararlılıkla ve çatışmadan, ‘partisel’ ve ‘küçük hesaplar içerisine girmeden ilerleyecekler.
Ya da doğa boşluk tanımayacak.
Elbette ‘muhalefette’ kalan partiler için de bir fırsat bu.
Bu yeni sürece sadece “siyasi rekabet” duygusu ile bakar ve “popülist muhalefet” anlayışını seçerlerse, onlar için de doğa boşluk tanımayacak.
***
Peki yeni hükümetin ‘yol haritası’nda neler öne çıkacak?
Çeşitli kaynaklardan derlediğim, yeni dönem ve yeni hükümet için konuşulan 10 HEDEF şöyle:
• 1. KIBRIS’TA ÇÖZÜM: Tek egemenlik, tek vatandaşlık ve tek uluslararası kimlik dahil Birleşmiş Milletler çözümünün HÜKÜMET PROGRAMINDA desteklenmesi.
• 2. Polisin ve itfaiyenin SİVİL OTORİTEYE bağlanması
• 3. ‘ÖZEL SEKTÖRDE SENDİKALAŞMA’nın teşvik edilmesi
• 4. KIB-TEK’in, kamu bankalarının, kooperatif iştiraklerinin, Kalkınma Bankası’nın, Su Yönetimi’nin ve Liman Yönetimi’nin ‘partizanlıktan’ arındırılarak özerkleştirilmesi,
• 5. MERKEZİ idare dışında belediyeler dahil tüm kamu kurumlarında İSTİHDAMLARIN adil yöntemlerle yapılması için yasal düzenlemeler
• 6. Özellikle tarımda ve sanayide KOOPERATİFÇİLİĞİN TEŞVİK EDİLMESİ
• 7. E-devlet projesinin Başbakanlık yönetiminde tamamlanması
• 8. Özel sektörde başta ÇALIŞMA SAATLERİ olmak üzere koşulların iyileştirilmesi
• 9. Turizmde ve sanayide küçük ve orta boy işletmelere teşvik
• 10. KAMU GÖREVLİLERİ YASASI yürürlüğe girene dek yeni müşavir yaratacak atamaların olmaması ve Kamu Hizmeti Komisyonu’nun yapısının SÜRATLE değiştirilmesi
***
Şimdi tüm dünya siyasetinde yükselen değer, farklıkların buluşmasıdır.
Tüm ‘renkler’in toplumların kaliteli yaşamı, sürdürülebilir ekonomik geleceği ve daha fazla demokrasi için ‘işbirliği’ öne çıkmaktadır…
CTP ile UBP, Kıbrıs’ın kuzeyinde ‘yan yana’ düşünülmeyen iki siyasi renktir.
Bu buluşma eğer ortaya güçlü bir irade ve geçmişten ders almış dürüst, kararlı, adil, sosyal politikalar içeren hizmetler çıkarabilirse ‘toplumsal sancılar’ dinecektir.
Önemli bir başarı da çıkabilir ortaya, ‘felaket’ de...
***
HEDEFLER önemli.
Elbette tüm bu HEDEFLER için doğru işleyecek bir takvim şart.
Ön yargılı olmadan izlemek, değerlendirmek, destek vermek, elbette ihtiyaç oldukça eleştirmek gerekiyor.
En nihayetinde meşhur özdeyiş hep geçerli:
Aynası iştir kişinin PROGRAMA bakılmaz !.
----------------------------------------------------------------
26 yaşında ölmek
- “Bu acı dayanılır acı değil.”
En fazla bu söylendi durdu, puslu gözler, titrek sözcüklerle.
26 yaşındaki bir gencin fotoğrafı iğnelendi göğüslere; bir ana, bir baba, tek çocuğunu toprağa verdi.
Tabuta sarılı gençler ağladı, sırtladılar arkadaşlarını omuzlarına; kucaklarına alarak şakalar yapmak, hayaller kurmak yerine.
***
- “Bu acı dayanılır acı değil.”
İnsanlar fısıldadı durdu kendi aralarında ‘uyuşturucu’ öykülerini.
Bir ülke henüz yirmili yaşlarındaki bir genci kurtaramadı.
- Daha birkaç hafta önce gitmişti uzmanlar yanına, konuşmuştu, tedavi önermişti, reddetmişti, kabullenmiyordu.
***
- “Bu acı dayanılır acı değil.”
Nereye kadar peki?
Bir yarı coğrafya ki en büyük zenginliğin sahip olduğu evler, arabalar, hesap defterleri olduğu hırsıyla yaşıyor hâlâ…
Bir toplum ki göstermelik mutluluklar, bağıra çağıra sevgisizlikler biriktiriyor.
Bir ülke ki kıyma makinesinden dökülür gibi diplomalı umutsuzlar öğütüyor toprağına…
Bir siyaset ki gençlik politikaları üretemiyor, umut köpürtmüyor yarınlara…
Bir yozlaşmışlık ki sabahın ilk ışıklarında araç içerisinde yapayalnız genç ölümü bekliyor da şehrin göbeğinde gören olmuyor.
Bir gençlik ki tabutunu taşırken sahip çıkıyor birbirine, hayata tutunamıyor el ele…
Bir medya ki intihar haberlerinin bir diğerini tetiklediğini göremiyor, adeta reklamını yapıyor bağımlılık yaratan maddelerin…
Bir eğitim sistemi ki giderek daha ciddiyetsiz, daha ilgisiz ve başıboş, adeta köreltiyor kendi çocuklarını...
Bir çamur deryası ki içinden en cicili kostümlerle yürüsen de fark etmiyor.
***
Daha birkaç hafta önce on altı yaşında bir kız çocuğunu tedavi merkezine almışlar, ‘müptela’ şimdiden...
Yahu daha çocuk, 16 yaşında, derdi ne?
Nasıl bu kadar hoyratça zehirliyorlar bu gençliği, nasıl…
***
- “Bu acı dayanılır acı değil” demek yetmiyor.
Bir ana baba tek çocuğunu toprağa veriyor, gençler, sırtlarında taşıyor acıyı…
Ve ‘uğurunda’ ölünce ‘yurt’ olmuyor toprak.