Fayka ARSEVEN KİŞİ
2’nci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, UBP-DP Azınlık hükümetini beceriksizlikle suçlarken, “Hükümet bana göre çok acemice davranıyor. Doğrudur menfaat dağıtıyor zaten karakteri odur UBP-DP hükümetlerinin başka bir şey beklememek lazım. Ama gel gör ki gerçekten çok beceriksizce gidiyor” dedi.
Talat, “Yağma UBP ve DP’nin karakteridir” diyen Talat, “O yüzden bu yağma onlar için normaldir. Bu yağmayı yaparken kendi yandaşları yararlanacak da kendileri yararlanmayacak mı? O da biraz ahmaklık değil mi?” ifadesinde bulundu.
Bakanlar Kurulu kararı il verilen vatandaşlıkların da oyuncağa dönüştürüldüğüne vurgu yapan Talat, dava açılması gerekliliğini dile getirdi.
Kıbrıs müzakerelerinde de ivmenin kaybedildiğine işaret eden Talat, “Ama çıkmayan candan umut kesilmez misali Cenevre bakarsınız çok ciddi gelişmeler ve hatta nihai sonuç da doğurabilir. Ama onun olması sürpriz olur” yorumunda bulundu.
Bu hafta 2’nci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile hem iç siyaseti hem de Kıbrıs müzakerelerinde yaşananları konuştuk…
KIBRIS SORUNU… “İvme kaybedilmiştir. Hem müzakere masası dağılmıştır hem karşılıklı olarak suçlama oyununa girişilmiştir. Ama çıkmayan candan umut kesilmez misali Cenevre bakarsınız çok ciddi gelişmeler ve hatta nihai sonuç da doğurabilir. Ama onun olması sürpriz olur. Mutlu bir sürpriz olur keşke öyle bir şey olsa.”
- Kıbrıs müzakerelerinde, müzakere ortamı bir süredir yok.
- Talat: İvme kaybedilmiştir. Hem müzakere masası dağılmıştır hem karşılıklı olarak suçlama oyununa girişilmiştir. Bu noktadan sonra güneyde seçimlerin de olduğunu düşünecek olursak Anastasiadis’in esneklik gösterme ihtimali düşüktür. Zaten öyle görülüyor ki seçimlerdeki şansı da son derece zayıfladı. Çünkü Anastasiadis seçilirken hem sağ kesimin desteğini almış ama aynı zamanda Kıbrıs sorununu çözme konusunda önemli adımlar atacağı ve Kıbrıs sorununu çözeceği düşüncesiyle çözüm yanlısı birçok insanın da desteğini almıştır. Hatta sol kesimden insanların da desteğini almıştır. Ama gelin görün ki seçim döneminde güneyde milliyetçilik yükseldiği için seçimlere makul bir süre kala müzakereler bitmek, sonuç almak durumundaydı. Bu konuda çok uyarı yaptık. 2016 sondur dedik. 2017’nin ortasına geldik. Şimdi Anastasiadis’in yapabileceği tek şey şudur; kesin olarak çözüme gider, halk hazırsa halk oyundan geçer o zaman Anastasiadis kurtulur. Aksi halde seçim kazanacağım diye yanlış hesap yaparak işi sürümcemede tutarsa bana göre işi zordur. Seçimleri bile kaybetme ihtimali yüksektir.
- Bizim ve Türkiye’nin pozisyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Talat: Vallahi Türk tarafının geldiği nokta bana göre olumsuz değil. Akıncı ‘sürekli olarak ifade ediyor hem Kıbrıslı Rumların güvenliğini düşünmek zorundayız ama Kıbrıslı Türklerin güvenliğini de düşünmek zorundayız. Biz gözden geçirmeye, esnekliğe varız. Ama Rum tarafı da garantiler kalksın, asker tamamen kalksın yaklaşımı ortaya koymamalıdır.’ Çünkü öyle yaparsa müzakere edecek bir şey yoktur anlamı çıkar bundan bana göre bu da günümüzün koşullarına uygun bir yaklaşımdır. Bunlar masada konuşulacak. Masada Rum tarafına da güvenceler verilecek ve belki Türk tarafına daha uygun güvenceler verilecek. Ama Anastasiadis ne dönüşümlü başkanlığı kabul etti bugüne kadar, ne siyasi eşitliğimizin bir gereği olan kurumlara etkin katılımımızı güvence altına aldı. Siyasi güvenlik de yok, fiili güvenlik de yok gibi olacak o zaman… Onun için bütün bunlar birbiriyle bağlantılı olarak konuşulmak durumundadır. Zaten şu anda gelinen noktada Cenevre 2’nin sonucu da öyleydi; bütün konular bağlantılı olarak görüşülecek. Hatta meşhur 11 Şubat metnin de ruhu öyleydi.
- İfade ettiğiniz tüm gelişmelerle birlikte o zaman bu yıl içinde yine bir çözüm yok … Bir başka bahara mı kaldı?
- Talat: Gerçekçi olarak söylediğim o öyle görülüyor. Ama tabi şunu söylemek lazım; çıkmayan candan umut kesilmez misali Cenevre bakarsınız çok ciddi gelişmeler ve hatta nihai sonuç da doğurabilir. Hatta maksat odur. Ama onun olması sürpriz olur. Mutlu bir sürpriz olur keşke öyle bir şey olsa.
- İç siyasete dönecek olursak hükümet icraatlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Talat: Bu hükümet son derece başarısız hükümettir. Hiçbir icraatı tepkisiz kalmıyor. Hadi bırakın tepkiyi ama tepki üzerine kararlarını değiştirir, değiştirmezse mahkemeye gider, mahkeme bozar. Tuhaf bir hükümet… Ben böyle bir şey görmedim.
- Hükümettin gerçek amacı ne sizce?
- Talat: Beceriksiz olarak görüyorum. Çünkü becerikli olsaydı kılıfını hazırlaması lazımdı. Onu da hazırlayamıyor.
HÜKÜMET İCRAATLARI…“Hükümet bana göre çok acemice davranıyor. Doğrudur menfaat dağıtıyor zaten karakteri odur UBP-DP hükümetlerinin… Başka bir şey beklememek lazım. Ama gel gör ki gerçekten çok beceriksizce gidiyor.”
- Baktığınızda UBP geleneğinden geliyorlar ve aslında yıllardır UBP’nin izlediği politikalar aslında… Şimdi yaşananları beceriksizlikle tarif etmek biraz hafif kalmaz mı? Yaşananlar menfaat değil mi?
- Talat: Başka yorum bulamıyorum. UBP tarihi boyunca menfaat partisi oldu. Şimdiki UBP-DP hükümeti eskilerden daha az mı menfaat dağıttı? Yok öyle bir şey. Eskiler mesela Derviş Eroğlu memleketi dağıttı. Ama mahkeme kararıyla çok az icraatı geri döndü. Çünkü tecrübeliydi, bilirdi, önceden kılıfını hazırlardı ona uygun olarak yapardı. Yapmadığı dönemlerde onun a oldu. Örneğin Girne Emirnamesi ‘bütün emirnameleri kaldırdım’ dedi. Halbuki kaldıramazdı, değiştirebilirdi onu fark edince vazgeçti ondan ve değiştirdi. Değiştirdi ama Girne mahvoldu. Şu anda her saat, Girne’de saat kaçta çıkarsam çıkayım trafik keşmekeş. Yani onun için bu hükümet bana göre çok acemice davranıyor. Doğrudur menfaat dağıtıyor zaten karakteri odur UBP-DP hükümetlerinin başka bir şey beklememek lazım. Ama gel gör ki gerçekten çok beceriksizce gidiyor.
VATANDAŞLIK…“Suçlanırsak, suçlanırız. Yani Türkiye sonuçta kendi ülkesin kendi nüfusu kadar yabancı alır mı? Almaz. Bu çok açık ve net… Vatandaşlığı bir oyuncağa dönüştürdüler.”
- Bakanlar Kurulu kararı ile vatandaşlık dağıtımları da devam ediyor. Bu çok önemli…
- Talat: CTP hükümeti döneminde vatandaşlık yasasında değişiklik yapmaya çalıştık, izin vermediler. Yine bunlar… Önce DP sonra UBP… Halbuki ikisi de ilk başta vatandaşlık yasasının değişmesine yeşil ışık yakmıştı. Ancak maalesef olmadı. Hükümet ha bire vatandaşlık dağıtıyor ve bu da Kuzey Kıbrıs’ın demografik yapısını değiştiriyor. Bu tabi kabul edilebilecek bir şey değil.
- Bunları ifade edince Türkiye karşıtlığı, düşmanlığı ile suçlanıyorsunuz bazı kesimler tarafından…
- Talat: Suçlanırsak, suçlanırız. Yani Türkiye sonuçta kendi ülkesin kendi nüfusu kadar yabancı alır mı? Almaz. Bu çok açık ve net… Suriyeliler geldi ama ne kadardır birkaç milyon… Ve bu insanlar savaş bitince büyük kısmı geri ülkesine dönecek. Aynı şey değil yani.
Sonra vatandaşlık nasıl dağıtılıyor, bu da son derece dikkat çekicidir. ‘Hakkı olana veriyoruz diyorlar. Ama hakkı olana verselerdi Bakanlar Kurulu kararıyla vermezlerdi. Demek ki hakkı olmayana veriyorlar. Bakanlar Kurulu kararıyla verilen vatandaşlık keyfi vatandaşlıktır.
- Tehlikesi ne bunun?
- Talat: Bana göre yasal değildir bu. Bakanlar Kurulu’nun vatandaş yapılmasını zorunlu gördüklerine verilen vatandaşlıktır. Neden zorunlu gördü? Bunun izah edilmesi lazım. Bu kararlarda bu yoktur. Bana göre bu konuda dava açılması lazım. Çünkü kanun koyucu bunu zamanında koyarken zorunluluğun gerekçesinin de ortaya konmasını murat etmiştir diye düşünüyorum. Deniliyor ki işte; ‘burada doğdu, ya da küçük yaşta buraya geldi ailesi ile birlikteydi ama aile çocuk 18 yaşına geldikten sonra vatandaş olduğu için çocuk vatandaş olmadı’ gibi gerekçeler söyleniyor. Bu bir zorunluluk gerektiriyorsa evet bunun gerekçesini yazarsın ama yazmazsan bu demek ki uyduruktur veya istismara açıktır. Ama gerekçe olması lazım… Bende böyle insanlar biliyorum, küçük yaşta geldiler, anne bana çalışma izninden dolayı vatandaş oldu ama çocuk 18’ini geçmiş olduğu için çocuk vatandaş olamadı. Bu gibi durumda olanları açıkça yazacaksın. Ama bunları söylemiyorlar. Bunu gerekçe olarak bazen ifade ediyorlar ama kararda bunu söylemeleri lazım. Vatandaşlık meselesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Vatandaşlığı bir oyuncağa dönüştürdü bu hükümet ve bundan önceki hükümetler de… Bir tek CTP hükümetleri döneminde bu işe dikkat edildi. CTP de verdi vatandaşlık, vermedi değil. Hakkı olan, belli süresini tamamlayan insanlara verdi. Hayatını burada kurmuş, bundan sonra da hayatını burada geçirmek zorunda olan bir sürü insan var. Bunlara verilmesinde bir sakınca yok. Ama neredeyse buraya gelmeyen bir sürü insana bile vatandaşlık verildi.
Ne olacak sayın Akıncı, 220 bin nüfus verdi, yarın olacak 250 bin… 250 bin olduğunda Anastasiadis diyecek ki; kusura bakma bizim anlaştığımız bu değil. O zaman UBP yüzünden anlaşma mı çökecek? Ama zaten onlar anlaşmayı çökertmek istiyor belki de onun için veriyorlar. Yoksa vatandaşlar arasında ayrımcılık yapıp, bu defa da; ‘bu tarihten önce olanlar geçerli olacak’ mı denilecek?
MALİ PROTOKOL… “Türkiye’de hayır var ne de bizimkilerde… Yok böyle bir şey Türkiye bu konuda ne kadar ciddidir, kime kaşı ciddidir kime neyi uygulatmak ister ben de anlamış değilim.”
- Türkiye ile yapılan mali protokolün Haziran ayına kadar olan kısmının Haziran’a kadar uygulanacağı açıklandı ama öyle bir hava yok.
- Talat: Ne Türkiye’de hayır var ne de bizimkilerde… Yok böyle bir şey Türkiye bu konuda ne kadar ciddidir, kime karşı ciddidir kime neyi uygulatmak ister ben de anlamış değilim. CTP’nin hükümette bulunduğu dönemde önce su ardından mali protokol krizi… CTP hükümeti su meselesini çözdü imzaladı, fiyatı UBP belirledi, memleketi mahvetti. Ama ayrıca Türkiye o zaman dayattıklarını, hiçbirinin uygulanmasının peşine düşmedi. E o zaman ben Türkiye’nin nesine güveneceğim çok özür dilerim. Demek ki bugün söyler, ısrar eder, tamam der, altına imzayı at sonra yapma. Yıllarca böyle gitti, UBP öyle idare etti memleketi. Ama CTP şunu söylemişti; ben imzalarsam yaparım. Bu iş oyuncak değil. Sözümün arkasındayım. O yüzden burasını beğenmedim, imzalamam. ‘Hayır imzalayacaksın’, ‘hayır imzalamam’. Sonuçta su meselesinde karşılıklı esneklik gösterildi ve imzalandı. E hani hangi gereği yerine geldi. Şimdiye ihaleler yapılmış, tarımsal su kullanılmaya başlanmış, şehirlerdeki şebekeler değişmiş, alt yapı tamamlanmış bir halde olacaktı, hani hangisi yapıldı? Su geldi bıraktılar. Patlarsa yerlere akar, tamir edilir, ondan sonra başka yerden patlar, gelir denize dökülür, öte yandan ülkede kuraklık, ziraatçı, tarımcı susuzluk çeker, her şey laçka. Ne Türkiye’nin bir şeyi zorlayacağı var ne bir şey getireceği, ne de yapacağı var. Bu proje aslında bana göre başarısız oldu. Denizi geçti ama karada boğuldu. Yazık, günah… O yüzden protokol imzaladı da onu yapacaktı, bunu yapacaktı keyfidir bu işler.
- Peki CTP’yi bitirmek mi istedilerdi?
- Talat: Hayır. Hep söylüyorum Türkiye’nin bütün siyaseti günü birliktir. O günün siyasetidir o. CTP’ye kızdı, burnunu sürteceğim dedi, zorladı. CTP o gün imzalasaydı yine aynı olacaktı. Bugün daha güzel şeyler yapılacaktı ama yani sonuç itibarıyla Türkiye’nin siyaseti genel olarak keyfidir. Günü birliktir, o güne dairdir, uzun vadeli hiçbir planı yoktur, hiçbir konuda. Ne dış politikada ne de Kıbrıs’ın iç meselelerinde. O gün için konuşulur ha,hu denilir ondan sonra da hiçbir şey yapılmaz. Bu Türkiye siyasetinin karakteridir. Onun için hani düşündüydü CTP’yi yıksındı, oyudu, buyudu… Tabi o gün için CTP ile zıtlaştı, burnunu sürteceğim dedi o başka bir konu ama uzun vadeli bir plan yapıp CTP’yi uzaklaştırayım da UBP gelsin de ona bir şey yaptırmayım yaklaşımı değildi bu.
- Yaşananlarda vatandaş UBP, DP, CTP’yi, Türkiye’yi, siyasileri suçlu bulur… Peki halkın hiç mi suçu yok?
- Talat: Halk da bunları seçiyor. Yani torpil isteyen halktır, halk torpil istemezse torpil mi olur? Ayrıcalık isteyen vatandaştır. Kendine menfaat sağlanmadı diye başkalarını destekleyen halktır. Yani sonuçta ülkesine sahip çıkmayan vatandaştır.
ARAZİ MESELELERİ…“UBP tarihi boyunca menfaat partisi oldu. Şimdiki UBP-DP hükümeti eskilerden daha az mı menfaat dağıttı? Yok öyle bir şey. Eskiler, mesela Derviş Eroğlu memleketi dağıttı. Ama mahkeme kararıyla çok az icraatı geri döndü. Çünkü tecrübeliydi, bilirdi, önceden kılıfını hazırlardı ona uygun olarak yapardı.”
- Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş’ın oğluna verilen arazi, eski Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun kızına verilen araziler günlerce tepki topladı, tartışma yaşandı. Siz bunları nasıl yorumlarsınız?
- Talat: Yağma UBP ve DP’nin karakteridir. Örneğin siz UBP’ye de DP’ye de sorun ‘emirnamelerin tamamen kalkması ve her yere her isteyenin inşaat yapmasına taraf mı, değil mi?’ Taraftardırlar. Ben Başbakan iken ve daha sonra Cumhurbaşkanı olduktan sonra Ferdi hükümeti ve İçişleri Özkan Murat’ın cebelleşmelerini DP ile çok iyi biliyorum. Vuni hani Cemal Bulutoğluları’ndı oranın sit alanı ilan edilmesi için alınan Anıtlar Yüksek Kurulu’nun kararını Serdar Denktaş’a rağmen onun bakanlığından alıp yayınladım. Diğer emirnameler, Boğaz, Karpaz Emirnamesi bütün emirnameler Serdar beyin muhalefetine rağmen İçişleri Bakanı’nın tek yanlı girişimi ile yapıldı. Şimdi bu emirnamelerin kalkmasından bahsediyor UBP-DP. Nitekim Girne’nin mahvolmasının nedeni de Eroğlu hükümetidir. O aldı kararı. O yüzden bu yağma onlar için normaldir. Bu yağmayı yaparken kendi yandaşları yararlanacak da kendileri yararlanmayacak mı? O da biraz ahmaklık değil mi?
Yandaşlarını nemalandırmak deriz hep eleştirirken, kendilerini nemalandırırlarsa daha mı günahtır yandaşlarına göre. Bir de öyle düşünün. Mühim olan bu işin nasıl yapılacağı belirlenmiştir. Böyle şeyler ihale ile olur Türkiye ile yapılan anlaşmada da bu vardır. Ama ne Türkiye takip eder ne de bunlar bir şey yapar. Dolayısıyla onlar da yararlanır bundan. Ben bunu etik olarak tabi ki doğru bulmuyorum. Ama etik olarak hiçbiri doğru değil. Yıllarca bu gibi konularla karşı karşıya kaldık bizde. Hiçbirimiz devletin imkanlarından pervasızca yararlanma yolunu seçmedik. Yakınımız birisine değil bir şey vermek vermişse de elinden almaya çalıştık. Bunlar anlayış meselesidir. Eğer sen yandaşlarına dağıtırsan haliyle ailene de dağıtacaksın. Tabi ki etik değil. Ama etik dersi veren bir sürü basın mensubu da bu olayı oldukça ‘ ne olmuş kiradır, şudur budur’ laflar söylemeye başladılar. Ama bir CTP’li olsa ortalığı kaldırıp, oturtacaklar.
BAŞBAKAN’IN SESSİZLİĞİ…“Başbakan oldu neyi konuşacak ki işte başbakan oldu. Başbakandır, herkes kendine başbakan diye hitap eder, o da onun hazzını yaşar. Bu konuda yeterli yönetim bilgisi ve birikimi bence yoktur. Olmadığı için de sessizliği tercih etmektedir. Muradına ermiş, hedefine ulaşmıştır.”
- Başbakan var gibi ama yok gibi… Başbakan Özgürgün’ün sessizliğine ne diyeceksiniz?
- Talat: Özgürgün hep sessiz. Yönetimle ilgili birikimi onu biraz sessiz kalmaya zorluyor. İkincisi belki de bundan da önemlisi hedefi başbakan olmaktı. Öyle bir hedefi vardı. Olur ya bazı insanlar bir şey olmak ister. Bunu istiyordu. Biz hükümette ve ikimizde parti başkanı iken bu konuda bilgiler geliyordu, teşvik edildiğine ve bunu çok istediğine dair. Nitekim zaten Cuma günü buluştuk, pazartesi günü görüşeceğiz dedik, anlaştık, cumartesi sabah hükümetten çekildi. Niçin? Sinyaller almıştı. Türkiye’den de onay almıştı. Bu sinyaller bir azınlık hükümetine bağımsızların da destek olarak hükümet kurabileceği hesabıydı. Sırf başbakan olabilmek için bu adımı attı. Başbakan oldu neyi konuşacak ki işte başbakan oldu. Başbakandır, herkes kendine başbakan diye hitap eder o da onun hazzını yaşar. Bu konuda yeterli yönetim bilgisi ve birikimi bence yoktur. Olmadığı için de sessizliği tercih etmektedir. Muradına ermiş, hedefine ulaşmıştır.