Son evrede teşhis edilen kanser hastalığı yüzünden üç aylık ömür biçilen Aysel Metni 5 yıllık mücadelesini kazanarak kanseri yendi, bu hastalıkla mücadele edenlere “inanmayı bırakmayın” çağrısı yaptı. Aysel Metni öyküsünü YENİDÜZEN’e anlattı…
Derya ULUBATLI
Yaklaşık beş yıldır kanserle mücadele eden ve Ağustos ayında yapılan ilik naklinin ardından sağlığına kavuşan 29 yaşındaki Aysel Metni YENİDÜZEN’e konuşarak verdiği mücadeleyi anlatıyor, kanser hastalarına “inanmayı bırakmayın” çağrısı yapıyor.
2017 yılında basit bir halsizlik ve öksürükle başlayan sürecin bazı doktorların yanlış teşhisleriyle geciktirildiğini ve son evrede konan kanser teşhisinden sonra kendisine üç aylık ömür biçildiğini iddia eden Metni, bu süreç boyunca çok kez isyan ettiğini, üzüldüğünü ancak sevdiklerinin desteğiyle güçlü durarak hastalığı yendiğini anlatıyor. Hastalığı nüksettiği dönemde düğününü de yaparak moralini yüksek tutmaya çalıştığını dile getiren Metni, hastalık sürecinde devletten hiçbir destek görmemekten de yakınıyor, devletin parası olmayanları ölüme terk ettiğini savunuyor. Bu hastalıkla mücadele edenlere ‘güçlü durma ve umudunu kaybetmeme’ çağrısı yapan Metni, “moralleri yüksek tutmak ve iyi beslenmek çok önemli” diyor.
“Üzerimde hiç geçmeyen bir halsizlik vardı…”
Metni sürecin başlangıcını şöyle anlatıyor: “O günlerde üzerimde hiç geçmeyen bir halsizlik vardı ve kötü şekilde öksürüyordum. Bir anda hızlı bir şekilde kilo vermeye başladım. Sonra kulağımın arkası şişmeye ve bu şişlik bana ağrı vermeye başladı. Kanserden şüphelenmedik çünkü ailede yoktu. Bu yüzden öncelikle Kulak burun boğaz doktoruna gittik. Özel bir klinikte yapılan basit bir muayene ile orta kulak iltihaplanması teşhisi koyup beni antibiyotiğe başlattılar. Yaklaşık 1 ay sonra bir gün evde otururken, kasık kısmıma çok kötü bir ağrı girdi. Öleceğim sandım. Eşimle hemen doktora gittik. Doktor bir uzmana görünmem için ertesi gün gitmemi söyledi. Ertesi gün gittiğimde yapılan muayenede bana fıtık teşhisi koyuldu ve fıtık ameliyatı yapmaya karar verdiler”.
“Hastalığım dördüncü evrede teşhis edildiği için eşime ve aileme ‘her şeye hazırlıklı olun’ dediler. Kemoterapiye cevap verip vermeyeceğim belli değildi. Bana üç ay ömür biçtiler. Bunlar yaşandığında 26 yaşındaydım, çok zordu”.
“Doğru teşhis konana kadar dört kutu antibiyotik bitirdim”
Bu sırada kötü bir şekilde öksürmeye devam ettiğini ve köydeki tanıdık bir doktorun tavsiyesi üzerine Mağusa Hastanesi’nde ciğer filmi çektirmeye gittiğini söyleyen Metni, bu süreçte farklı hastalıklara yönlendirildiği için dört kutu antibiyotik bitirdiğini ve bunun kendisini daha da kötü yaptığına inandığını belirtiyor. Mağusa’da çekilen ciğer filminin ardından verem ya da zatürre şüphesiyle Şubat 2018’de ambulansla Lefkoşa Devlet Hastanesi’ne kaldırıldığını dile getiren Metni, yaklaşık iki ay boyunca hastanede kendisine çeşitli testler yapıldığını, defalarca ‘bir şeyin yok’ diyerek taburcu edilmek istendiğini ancak Dr. Fatma Canbay sayesinde gerçek teşhis konana kadar hastanede kaldığını aktarıyor.
“Önce Fatma Hanım yanıma geldi, hastalığımın ne olduğunu söylemedi ama bana ‘seni yeni binaya taşıyacağız’ dedi. Böyle olunca kanser olduğumu anladım”
“Eşime ve aileme ‘ancak 3 ay yaşar, umutlanmayın’ dediler”
Kanser teşhisi konduğunda hastalığın dördüncü evrede olduğunu ve kendisine üç aylık ömrünün kaldığını söylediklerini vurgulayan Metni teşhise giden süreci ve sonrasında yaşananları şöyle anlatıyor: “Lefkoşa’ya kaldırıldığımda ciğerlerim çok kötüydü, artık nefes alamayacak durumdaydım. İki ay boyunca hastanede yattım, çeşitli testler yapıldı, iki ayda 4 kez biyopsi oldum. Geçen iki ayın ardından 30 Mayıs’ta artık bana kanser teşhisi kondu. O dönem Onkoloji binası yeni yapılmıştı ve oraya kanserli kişilerin götürüldüğünü biliyordum. Önce Fatma Hanım yanıma geldi, hastalığımın ne olduğunu söylemedi ama bana ‘seni yeni binaya taşıyacağız’ dedi. Böyle olunca kanser olduğumu anladım. Hastalığım dördüncü evrede teşhis edildiği için eşime ve aileme ‘her şeye hazırlıklı olun’ dediler. Kemoterapiye cevap verip vermeyeceğim belli değildi. Bana üç ay ömür biçtiler. Bunlar yaşandığında 26 yaşındaydım, çok zordu”.
“Çok zor süreçlerden geçtim ama mücadeleyi bırakmadım… Morali yüksek tutmak ve sevdiklerinizin desteği çok önemli”
“Tedavimdeki gecikmelerin sebebi doktorların yanlış teşhisleri”
Teşhisin ardından hemen kemoterapiye başladığını ve üç ay içerisinde hastalığın yüzde 80 oranında gerilediğini ifade eden Metni, daha sonra yapılan kontrollerde hastalığın çok daha kötü bir şekilde geri döndüğünü ve tüm vücuduna yayıldığını fark ettiklerini anlatıyor. Aktif bir kanser türüyle mücadele ettiğini ve ikinci seferde hastalığın eklem yerlerinden başıma kadar her yerine yayıldığını belirten Metni, bu süreçte kendisine yine yanlış bir tedavi uygulandığını ve bunun da kendisine vakit kaybettirdiğini anlatıyor. Metni şunları söylüyor: “Bu arada ciğerlerimde hala sorun vardı. Doktorlar bunun mantar olduğunu düşünüp bana buna yönelik bir tedavi uyguladılar ancak daha sonra bu lekelerin de kanser olduğu ortaya çıktı. Bir üç ay da bunun için kaybetmiş oldum. Gecikmelerin sebebinin doktorların yanlış teşhisleri olduğunu düşünüyorum”.
“İlk duyduğumda çok üzüldüm çünkü o dönem düğünümü yapmayı planlıyordum. Ağladım, isyan ettim ama daha sonra güçlü olmam gerektiğini düşündüm. Toparlandım ve düğünümü yaptım. Daha sonra konsey toplandı, ilik nakli olmama karar verildi”
“Hastalık nüksedince çok ağladım, isyan ettim, ama sonra toparlanıp düğünümü yaptım”
Hastalığın son seyrinden sonra Kıbrıs’ın kuzeyindeki bir doktor aracılığıyla Ankara Tıp Fakültesi Hastanesi’ne gönderildiğini anlatan Metni, genç bir hasta olduğu için doktorların iyileşmesine umutlu baktığını ve burada bir süre kalarak hücre nakli olduğunu belirtiyor. İki ayın ardından taburcu olarak Kıbrıs’a döndüğünü ve hastalığın temizlendiğini düşündüklerini anlatan Metni, “ilk 4-5 ay her şey yolundaydı ancak kontrol için beni yeniden muayene ettiklerinde hastalığın nüksettiğini fark ettiler” şeklinde konuşuyor. Hastalığın tekrarladığını öğrendiği zaman çok üzüldüğünü ifade eden Metni şöyle devam ediyor: “İlk duyduğumda çok üzüldüm çünkü o dönem düğünümü yapmayı planlıyordum. Ağladım, isyan ettim ama daha sonra güçlü olmam gerektiğini düşündüm. Toparlandım ve düğünümü yaptım. Daha sonra konsey toplandı, ilik nakli olmama karar verildi. Şubat 2021’de yeniden Ankara’ya geldim. Önce donör bulundu, 29 Ağustos 2021’de de nakil yapıldı. Bitkisel hayatta gibiydim. Yiyemiyordum, içemiyordum, annem beni yedirmeye çalışırken ona ‘midem bulanıyor, yiyemeyeceğim’ diyordum ama annem zorla yediriyordu çünkü iyi beslenmek ve bağışıklığı yüksek tutmak bu noktada çok önemli. Sürecin sonunda iliğim yüksek uyum gösterdi ve kan üretmeye başladı. Doktorlarım hastalığın artık aktif olmayacağını söyledi, mutluyum”.
“…parayı bulmak da benim için çok gergin bir süreçti. Devlet resmen ‘paranız yoksa ölün’ diyor”.
“Devlet neredeyse ‘paranız yoksa ölün’ diyor”
Ankara’da kimseyi tanımadığı için ilk etapta orada ev bulmanın ve oradaki yaşama adapte olmanın zor olduğunu anlatan Metni, maddi anlamda da ciddi sıkıntılar çektiklerini ve devletin kendilerine destek olmadığını dile getiriyor. Bu süreçte gereken maddi yardımları çeşitli destek kampanyaları başlatarak giderdiklerini de aktaran Metni şöyle devam ediyor: “Buraya geldiğimizde ilik için gereken bir ilacım vardı. Elçiliğe gittik, almak için mor reçete gerekiyordu ancak ben o zaman vatandaş olamadığım için bu ilacı alamadım ve bize hiçbir şekilde devlet yardımı yapılmadı. Biz bu ilacı çeşitli kampanyalar ve bağışlar başlatarak, etrafımdaki yakınlarımın para toplamasıyla alabildim. Bunun dışında yine vatandaş olmadığım için donör için de 30 bin TL gibi bir para vermem gerekiyordu ve o dönem bu parayı bulabilecek miyim diye çok stres olmuştum. Bu para sonradan bana devlet tarafından ödendi ama ihtiyacım olduğu zaman o zaman değildi. Öncesiydi. Bu parayı bulmak da benim için çok gergin bir süreçti. Devlet resmen ‘paranız yoksa ölün’ diyor”.
“Aile desteği ve moral çok önemli”
Bu hastalıkla mücadele sürecinde aile desteğinin ve moralleri yüksek tutmanın çok önemli olduğuna değinen Metni, bunun dışında iyi beslenmenin önemine de vurgu yapıyor. Bu süreçte hiçbir şeye sinir ve stres yapılmaması gerektiğini anlatan Metni şunları söylüyor: “Ben artık bunu öğrendim ki, hayat bir şeylere stres yapmak için çok kısa. Benim ikinci bir şansım yok. Sinirlenme, üzülme, moralimi bozma şansım yok. Hastalar için moral çok önemlidir. Hayatlarından kendilerini üzen, strese sokan her şeyi çıkarsınlar. Morallerini yüksek tutacak şeylere yönelsinler. Beslenmelerine çok dikkat etsinler. Doktorların söylediklerini uygulasınlar. En önemli şey moral”.