Ayşegül Sabuktay
aysabuktay@gmail.com
30 Mart 2014 tarihinde yapılan yerel seçimler, pek çok kişi için nasıl bir ülkede yaşadığımız konusunu yeniden gündeme getirdi. Ekonomik göstergelerle siyasal davranışın açıklanması çabasının ötesinde, sosyal gerçekliği açıklama iddiasındaki sosyal bilim disiplinlerine, özellikle de siyaset sosyolojisine yeniden ve acilen ihtiyaç duyuldu. Siyasal davranışla ilgili açıklamalar ve kuramlar arasında, bu pek çok kişiye “tuhaf” gelen durumun da bir açıklaması olmalıydı. Bakanların, bir bankanın genel müdürünün evlerinden çıkan kutu kutu paralara, SİT kararı değiştirilip yasa dışıyken yasal hale getirilen villalara, başbakanın oğlunun evindeki paraları nasıl ortadan kaldıracağına ilişkin telaşının ses kayıtlarıyla yayılmasına rağmen, AKP seçim sandığına yansıyan haliyle toplumdaki desteğini pek de kaybetmiş görünmüyordu. Bu durumu ne tümden seçim hileleriyle, ne de ekonomik göstergelerle açıklamak mümkün görünmüyordu. O halde ne oldu?
Bu kadar seçmen yolsuzluk yapıldığına inandığı halde AKP’ye oy vermeye devam mı etti, yoksa önemli bir kısmı yolsuzluk iddialarına inanmadı mı? Hatırı sayılır bir seçmen grubu neden olup biteni çok da dikkate almamıştı?
Bu sorunun cevabı, ayakkabı kutularındaki paraların ya da telefon görüşmelerinde ‘sıfırlanamayan’ paraların, dilsel olanla dil dışındaki gerçekliği birbirine tutturan, bir anlamda ‘dikişleyen’ uygun bir söylemin(1) içinde yer bulması; bu söylemin içinde anlamlandırılmasının söylemsel cemaatler(2) içindeki iktidar pozisyonlarına referansla desteklenmesi olarak verilebilir. Gerçekliğin inşasında bu pozisyonun benimsenmesindeki önemli referans noktalarından biri Said-i Nursi’nin talebeleri olarak bilinen ‘ağabeyler’ olmuştur. ‘Ağabeylerin’, açıkça Fethullah Gülen hareketinin tavrını eleştirdiklerini, istihareye yatarak ya da Said-i Nursi’nin ölüm yıldönümü olan 23 Mart tarihinde televizyon programlarına çıkarak Tayyip Erdoğan’ı, hükümetin icraatlarını övüp, açık destek verdiklerini gördük.(3)
Belki de bu kesimlerin kanaat oluşturmasındaki önemli bir nokta, ABD’nin ambargosuna karşın İran’la sürdürülen ticari ilişkilerin ve altın ticaretiyle sağlanan finansmanın aslında fazlaca ahlak dışı bir faaliyet olarak görülmemesi, bu ticaretin “komisyonu” üzerinden oluşturulan “havuz hesapların” kabul edilebilir bulunmasıydı. Milli Görüş perspektifinin doğrudan siyasi tavır olarak ifade bulması, Fethullah Gülen hareketinin ise doğrudan bir siyasal çizgiyle özdeşleşmemesiyle ortaya çıkan ayrımın ve mesafenin(4) bu tür kanaatlerin oluşmasında etkili olduğu düşünülebilir. Bunun, önceki kırılma hatlarının belirginleşmesi, Gülen cemaati ile Milli Görüş çizgisi arasındaki geçici yakınlaşmaların ortadan kalkması anlamına geldiği açıktır.
Fulya Atacan’ın AKP’nin ideolojik temelleri açısından geliştirdiği analizleri takip edersek, AKP’nin Milli Görüş’ün devamı niteliğinde olan Refah Partisi’nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması sonrasında, Refah Partisi’nden kopan bir grup tarafından kurulduğunu, ancak bu grubun, Refah Partisi’nin ideolojik harcı niteliğinde olan Milli Görüş perspektifinden uzak durduğunu açıkça belirtip, hareketi “muhafazakar demokrasi” olarak tanımladıklarını hatırlarız.(5) Milli Görüş, ahlaki ve manevi değerlere, yani aslında İslamın manevi değerler dünyasına dayanıyorken; AKP, Milli Görüş’ün özüne mesafe koyup, iktidara geldiği 2002 yılından itibaren Necmettin Erbakan’ın ifadesiyle ‘Batı Klübü’, yani Türkiye açısından en somut anlamıyla Avrupa Birliği ile ilişkilerini sorunsuzca ilerletmişti.(6) Son dönemde ise, AKP’nin bir U dönüşü yaptığını, zaman zaman Avrupa ülkelerini ya da doğrudan Avrupa Birliği’ni, ABD’yi dikkate almadan uluslararası politikada adımlar attığını biliyoruz. Uluslararası politika açısından uzun süre işbirliği içinde olduğu ABD ve AB ile arasına mesafe giren AKP hükümeti açısından bu yeni dönemin, iktidardaki pozisyonunu bir tür Milli Görüş’ün restorasyonu dönemi olarak tanımlamasını/geçirmesini beklemek makul görünüyor.
----------------------------------------------------
Kaynaklar
(1) Ernesto Laclau, (1997), Politics and Ideology in Marxists Theory.
(2) Michel Foucault, Ders Özetleri 1970-1982, çev. Selahattin Hilav, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 1995.
(3)Örneğin; Said Nursi‘nin talebelerinden hükümete destek, Akşam, 01 Ocak 2014, http://www.aksam.com.tr/siyaset/said-nursinin-talebelerinden-hukumete-destek/haber-273073 Erişim tarihi: 01.04.2014.
(4) F. Atacan (2001) A Kurdish Islamist Group in Modern Turkey: Shifting Identities, Middle
Eastern Studies, 37:3, 111-144, DOI: 10.1080/714004407, Erişim tarihi: 23.06.2014
(5) Fulya Atacan (2005) Explaining Religious Politics at the Crossroad: AKP‐SP, Turkish Studies, 6:2, 187-199, DOI: 10.1080/14683840500119510. Erişim tarihi: 23 Haziran 2013.
(6) Fulya Atacan (2005), s.190.