Sağlık Bakanlığı doktorlarla yaptığı tüzük çalışmasında kamu hekimlerinin özelde verdiği hizmetin karşılığında alacağı ücretin %35’inden vazgeçti.
Bir pazarlıktır sürüyor… Tabii ki Sağlık Bakanlığı eğer öğleden sonra devlet hastanelerinde hizmet veremiyor diye özelde sağlık hizmetlerinin devam etmesini talep ediyorsa ve Yargıtay bu hizmetin yasa dışı olduğunu söylüyorsa bu hizmetin gelirine ortak olarak Sağlık Bakanlığı yasadışılığı ortadan kaldıramazdı.
Elbette ki şimdi de, yani gelire ortak olmayınca da yasa dışılık ortadan kalkmıyor.
Ancak bir gerçek var ki; Bu ülkede sadece öğleden sonra değil, hiçbir zaman yeterli sağlık hizmeti alınamıyor. Vatandaşın devlet hastanelerinde yeterli alamadığı sağlık hizmetini özelde alabilmesi için kamu hekimlerinin de içinde bulunduğu bir sistem yaratıldı. Serbest Çalışan Hekimler doğal olarak buna karşı çıkıyorlar… Ancak vatandaş da sağlık hizmeti almak ister… Ona göre işin yasallığı, yasa dışılığı önemli değil. Evet, devlete vergisini, ödemesi gerekenleri ödüyor ama yine de alamadığı sağlık hizmetine ekstradan para vererek hizmet almayı sürdürüyor. Çünkü sağlık önemli. Sağlığını boş vermek olmuyor.
Tabii ki devletin, vatandaşına sabah-akşam en iyi sağlık hizmeti vermek gibi bir yükümlülüğü var. Bu düzeye en erken bir zamanda ulaşması gerekiyor. Bu sürede geçici uygulamaları da yürürlüğe koyabilir ancak uygulanması düşünülen tüzüğün yasa dışı olduğu da biliniyor.
Şimdiki süreçte ben vatandaş açısından düşünüyorum; Hangi durum yararına? Kamu hekimlerinin öğleden sonra özelde de hizmet vermeleri mi yoksa özel-kamu tercihi yapmaları mı? Vatandaş bu durumdan olumlu mu olumsuz mu etkilenir? Yani sağlık açısından değerlendirmekte yarar var.
En iyi yaptıkları iş; İPTAL
Değirmenlik dağ yolunda 2’si çocuk, 3 kişinin ölümüne neden olan kamyon sürücüsü Safa Güngör 6 yıl 8 ay ceza almıştı. Bakanlar Kurulu oturdu ve Güngör’ün Türkiye’ye iadesi kararını aldı. Elbette ki ölenlerin aileleri bu karara doğal olarak tepki gösterdiler çünkü Safa Güngör’ün iadesi halinde KKTC’de çekeceği cezanın çok altında bir ceza çekmesi öngörülüyordu. Bakanlar Kurulu yine oturdu ve alışık oldukları üzere daha önce aldıkları bazı kararların iptalleri gibi bu kararlarını da iptal ettiler. Bu da KKTC Hükümeti’nin işleyişi biçimi olarak tarihe geçiyor. Öngörüsüz, plansız programsız alınan kararların gelen tepkilerle geri alınması ve daha başka öngörüsüz kararlar ve vatandaşlık dağıtma toplantılarıyla devam ediyor.
300-400 bin nüfus nasıl bir nüfus!
"Ambargoların kaldırılmasıyla ilgili yapmaya çalıştığımız herhangi bir hareket olursa, 300-400 bin nüfus dediğimiz nüfus, ana vatanın önünde bir takoz olarak durur. Anavatanın önünde takoz olma niyetimiz yok."
Bu cümleleri Turizm Bakanı Fikri Ataoğlu söylemiş. Ben turizmle ilgili çalışmalarına, ambargolara takılmadım. Bakan diyor ki; “300-400 bin nüfus dediğimiz nüfus… Yani Bakan bile nüfusun ne olduğunu bilmiyor. Böyle bir durumda iş yapacaksın, plan yapacaksın! Olur mu sizce!..