İki hafta sonra ‘Yaşasın KKTC’ diye 15 Kasım’ı kutlayacağız.
35 yıl olmuş dünyaya ‘bağımsızlık’ ilan edeli…
‘Nereden nereye geldik’ diye bakacak olursak, acaba manzara nedir?
1975’te ilan edilen Federe Devlet’in kapısına kilit vurup KKTC’yi kurunca dünyayla bağlantımız kesildi.
ABAD kararına yol açan süreç 1983’le başladı. Sonuçta ekonominin can damarı koptu.
Spor alanındaki mevcut kontaklar anında kesildi. Türkiye takımları Kıbrıs’ın kuzeyine ambargo uygulamaya başladı.
‘Vatan, millet’ nutukları atılsa da her fırsatta, ‘KKTC’yi tanırım’ diyen Türkiye, ‘tanımanın bütün gerekleri’ni yerine getirmedi. Getiremezdi.
Uluslararası hukuk buna engeldi.
1964’teki BM Güvenlik Konseyi kararı orada durdukça, Kıbrıs’taki hukuki statükonun değişmeyeceğini itiraf etmiyorlar ama durum bu kadar net…
Haliyle Türkiye’nin ‘KKTC’yi tanıtma’ gibi bir çabası, siyaseti de hiç olmadı. Olamazdı zaten…
Daha önce de yazdım: KKTC’yle birlikte ‘kardeş’ saydığı Azerbaycan’dan bizim Ercan’a uçuş bile yaptırtamadı Ankara… Yok ki Bakü yönetimi KKTC’yi tanıyacaktı!..
* * *
1983 sonrası şekillenen süreçte ‘ha bu sene tanındık’, ‘ha seneye tanınacağız’ diye bol kepçeden umut dağıtan ayrılıkçı sağ siyasetin dayattığı yapı, Türkiye’yle ‘tam bağımlılık’ ilişkisinden başka bir işe yaramadı.
Yani ‘bağımsız devlet’ diye yola çıkıp ‘tam bağımlı’ hale geldik!
Adanın kuzeyinde tam bir ‘Türkiye hakimiyeti’ vardır.
Siyasetin elinde hala ‘yapılabilecekler’ vardır ama geçen 35 yıl içerisinde alan daraldıkça daraldı.
O kadar ki, yerel yönetimlerin projelerinde bile kendi seçtiklerimiz değil, Ankara’dan Lefkoşa’ya atananlar söz sahibidir!
Askeri, bürokratik, ekonomik bakımdan ‘Türkiye’nin küçük bir kasabası’ görünümündedir Kıbrıs’ın kuzeyi…
Biz her ne kadar ‘devlet’ desek de, ‘çulli pirilli’ oyunundan başka bir hukuki ve siyasi manası yoktur KKTC’nin…
* * *
İşbu ahval ve şerait içerisinde, memleketin asayişi de kelimenin tam anlamıyla ‘korkunç’ bir noktaya geldi.
Kıbrıs’ın kuzeyinde insanlar sokağa çıkmaktan korkar hale gelmişse, birkaç günde bir cinayet ya da cinayete teşebbüs olayı yaşanıyorsa, taciz ve tecavüzler sokak ortalarına taşmışsa, hırsızlar ve her türlü suça eğilimli insanlar etrafta kol geziyorsa, şiddetin bin bir çeşidi her yere yayılmışsa, bunun bir ‘neden’i olmalıdır.
Bu ‘neden’ 35 yıl öncesi başlayan ve ‘tam bağımlılık’ noktasına evrilen süreçten bağımsız değildir.
KKTC’yi kurduk ama elini-kolunu bağlayınca böyle oldu!