Liderler New York’ta yoğun tempoda çalışıyor. Kıbrıs’ın iki bölgesinden cumhurbaşkanları, dışişleri bakanları ve heyetleri New York’ta harıl harıl çalışıyor.
Hafta başından bu yana New York’ta BM Genel Kurul toplantısı var. Dünya’nın hemen bütün ülkelerinden başkan, başbakan, dışişleri bakanı ya da bakanlar ve heyetler oradadır.
Hem genel kurul çalışmaları, hem de ikili, ya da çoklu görüşmeler yapılıyor. Anastasiades ve dışişleri bakanı Christodoulides mevkidaşları ve üst düzey yetkililerle görüşüyor. Gerek Kıbrıs sorununa bakışlarını, gerekse de iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi konularını müzakere ediyorlar.
Rum basınından Christodoulides’in temslarına bir baktım neredeyse bütün bölge ülkelerinin dışişleri bakanlarıyla görüştü. Hala da görüşüyor. Anastasiades de hem genel kurulda Kıbrıs Cumhuriyeti adına konuşma yaptı, ya da yapacak, hem de temaslar yapıyor.
Peki bizim cumhurbaşkanımız ve dışişleri bakanımız New York’ta ne yapıyor?
Cumhurbaşkanı Tatar önceki gün meşhur özgürlük heykeline “egemen eşitliğe dayalı iki devletli çözüm” formülünü anlatmış. Bir de New York’ta BM binası karşısında yapılan Türkevi’nin açılış törenine katıldı.
Ben ne Tatar’ın, ne de Ertoğruloğlu’nun herhangi bir yabancı mevkidaşı ile görüştüğünü duymadım. Ya haber yapılmadı, ya da randevu alınamadı. Görüşebilselerdi bunu mutlaka haber yapardı. Demek ki size kimse randevu vermedi.
İnsanların zamanı değerlidir. Bu değerli zamanı BM zemini dışındaki sözde yeni Kıbrıs tezinizi dinlemek için harcamazlar.
Siz önce dünya dili konuşmaya başlamalısınız. Çünkü Birleşmiş Milletler Örgütü ülkelerin bölünüp parçalanması için kurulmadı. Tam aksine biraraya gelerek sorunların barış yoluyla çözümlenmesi amacıyla kuruldu.
BM bu hedefine ne kadar ulaşabildi? Bu ayrı bir konudur. Ama halihazırda 60 yıllık Kıbrıs sorununda oluşturulmuş çözüm parametreleri ve birkaç kez yaklaşılmış bir çözüm vardır.
Bunu sulandırmayı, ortadan kaldırmayı ve karşı tarafın asla kabul etmeyeceği tezleri masaya koyduğunuz zaman kimse yüzünüze bakmaz.
Bunu hem Tatar, hem de Anastasiades için söylüyorum. Çünkü Tatar New York’a giderken ve New York’ta Türk medyasına yaptığı açıklamalarda “egemen eşitliğe dayalı iki devletli çözümden asla vazgeçmeyeceğini” söyledi.
Anastasiades de New York’a giderken yaptığı açıklamada “1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’na dönüşün çözüm modeli olabileceğini ve bu görüşünü 3’lü zirvede ortaya koyacağını” söyledi.
Bu şartlarda 3’lü zirvenin 3 üncü kişisi BM Genel Sekreteri Guterres ne yapacak?
Bence önündeki not defterini kapatacak ve her ikisine de “size başarılar dilerim, buraya kadar zahmet edip geldiğiniz için de teşekkür ederim” diyecek. Kıbrıs sorunu da uzun bir süre derin dondurucuya konacak.
Böylece iki lider de amacına ulaşmış olacak. Rum lider Anastasiades bu yaklaşımıyla “ben devlet aldım, toplum teslim etmem” diyen referandum döneminin cumhurbaşkanı Papadopulos’u aratmadı.
Tatar ise BM ofislerinde adı “Mr. No” olan rahmetli Denktaş’ın izinden gidiyor. Daha doğrusu Türkiye ne isterse onu yapıyor. Yani çözümsüzlüğe ve statükonun devamına oynuyor.
Burada asıl çelişki içinde olan Erdoğan’dır. Çünkü referandum sürecinde “çözümsüzlük çözüm değildir” diyen Erdoğan, şimdilerde statükonun devamının, yani çözümsüzlüğün en iyi çözüm olduğunu iddia ediyor.
Bu şartlarda Pazartesi günü New York’ta yapılacak 3’lü zirveden bırakın sonuç çıkmasını, en küçük bir gelişme olması bile mucize olur.