“Yol yoksa vergisi de yok” isyanı yollara taşınca yeniden aklımıza geldi.
Hangi parayla hizmet alacağız?
“Sürdürülemez” diyerek bütçeyi deşmiştik.
Kimilerinde “inkâr” geleneği yıkılmadı.
Rakam yerine niyet ölçüyorlar.
Biz deşmeye devam edeceğiz.
* * *
Size çok detaylı rakamlar vereceğim.
Teyit edilmiş.
Bütçe dairesindeki dostlara da yardımları için teşekkür ediyorum.
* * *
En son söyleyeceğimi en başa almak istiyorum.
Çok da uzatmadan…
6.8 milyar TL “mahalli gelirimiz” var.
4.5 Milyar’ı “maaşlar” için ödeniyor.
Özetle 4.5 milyar lirayı kamuda görevli işçi, memur ve emekli 41 bin 587 kişi paylaşıyor.
Her birinin payına aylık ortalama 9 bin TL düşüyor.
Ne kaldı geriye?
2.3 milyar lira.
Diyelim ki nüfus da 400 bin kişi.
Kişi başına aylık “hizmet bedeli” de 479 TL.
Yol bu, hastane bu, okul bu işte (!)
O da değil aslında, çünkü, 2.3 milyar TL de kalmıyor geriye…
Cari Transferle birlikte bu rakam aslında 6.6 milyar TL’ye geliyor.
Anladınız mı asıl sorun nerede?
* * *
“Maaşları konuşmadan gelirleri artırmaya bakalım” diyenlere de bir önerim var.
Lütfen gelirlerin arttığı dönemlere bir de kendileri baksınlar.
Gelirler artsa da acaba bunun “paylaşım oranı” değişmiş mi?
Hastane mi yapılmış, okul mu, yol mu?
Yoksa yine maaş mı ödenmiş sadece!
“Gözleri maaşımızda” basitliği de bir yere kadar…
Çünkü gelirlerimizin nasıl yönetildiğini konuşuyoruz, maaşları değil…
Çünkü derdimiz “nasıl kaliteli hizmet alacağız” ve “adaletli bir gelir dağılımına” nasıl ulaşacağız?
Bu anlayışla zaten o maaşlar özel derse, özel sağlığa gidiyor!
Canımızla, malımızla, köhnelikle ödüyoruz bedelini…
Tabana yayılmıyor gelirlerimiz…
Yoksul daha da yoksullaşıyor.
* * *
Bir iddia “Kıbrıs’ın kuzeyinde sorunların temeli, kamu çalışanlarının maaşlarının devlet bütçesinden aldığı paydır” diyor.
Hiç öyle değil.
Yaşadığımız onca sorunun temeli bu olamaz.
Sorunun temeli tartışmasız adadaki çözümsüzlüktür.
Kıbrıs sorunundan başlar bu durum, çözüm üretemeyen çapsız, yüreksiz, kişiliksiz siyasete kadar gider.
Sokağa inerseniz fırsatçılık, bencillik, riyakârlık, kuralsızlık çarpar yüzünüze…
Biraz daha ilerlerseniz başınız “sömürge” gerçeğine toslar.
Yine de sorunlar çok diye bütçedeki adaletsizlik normalleştirilemez.
* * *
Yeniden açalım defteri!
2020’de “mahalli gelirlerimiz”e dair hesabımız nedir?
6.8 milyar TL.
“Dış yardım” hariç kendi “mahallemizden” toplayacağımız para bu.
1.2 milyarı fondan geliyor.
Fon dediğimiz de mobil telefona, benzine her ay ödediğimiz “yarı para” aslında!
Gerisi çoğu kumarhaneler, bankalar ve beş on büyük işletmeden toplanıyor.
Hani seyrüsefer, kimlik, ehliyet, kurumlar vergisi, KDV, ithalat fonu derken ortak kasada biriktirdiğimiz hepi topu bu.
Sonuç: 6.8 milyar TL.
* * *
Peki bizim bu “ortak kasa”dan kaç kişi maaş alıyor?
İşte orası tam bir muamma!
İmamından belediye işçisine spikerinden öğretim üyesine pek çoğunun eli bu kasanın içinde ancak tam hesabı bilene rastlamadım.
Yine de “net” olanları tek tek yazalım.
Yarına!