Al Jazeera Türkiye'nin Kıbrıs barış harekâtının 40. yıldönümünde taraflara görüşme sürecini ve birleşme umudunu sordu. İki taraftan da 500’er kişi ile yapılan anket sonuçlarını da barış harekatının yıldönümünde yayınladı. Ankette ilginç veriler ortaya çıktı.
Öncelikle iki tarafta da sürdürülmekte olan görüşmelerin çözüm getireceğine inanç yok. “Sizce Kıbrıslı Rum ve Türk liderlerin son görüşmeleri başarılı olacak mı?” sorusuna Kıbrıslı Rumların % 74’ü, Kıbrıslı Türklerin de % 60’ı hayır yanıtını verdi.
Ben bu oranın 2009’un son ayları ile 2010 Şubat-Mart aylarında çok daha az olduğunu, görüşmelerin başarılı olacağı yönünde çok daha fazla inanç olduğunu düşünüyorum.
Yani Eroğlu’nun seçilmesi ile görüşme sürecinde yaşanan tıkanma ve oyalamalarla beraber iki tarafta da halkın çözüme olan inancı azaldı. Rum tarafında Anastasiadis’in seçilmesi ile görüşme sürecinde anlaşılmış konuların bile yeniden masaya getirilmesiyle inançsızlık daha da arttı.
Bir diğer ilginç soru ve yanıtlar ise “Kıbrıslı Rumlar ve Türkler birlikte yaşayabilir mi?” sorusuna verilen yanıtlardır. Bu soruya Rumların % 68’i, Türklerin de % 52’si evet dedi.
Ancak ankette ilginç olan 18-30 yaş aralığındaki gençlerde bu oran farklılaşıyor. Kıbrıslı Türk gençlerde bu oran % 61’e çıkıyor. Kıbrıslı Rum gençlerde ise % 50’ye geriliyor. Yani ileri yaşlardaki Türkler birlikte yaşamaya gençlere göre daha az sıcak bakıyor. Ama Rumlarda bu durum tam terstir. İleri yaşlardaki Rumlar birlikte yaşamaya gençlere göre daha sıcak bakıyorlar.
Bu durum tamamen şoven eğitim sistemlerinden ve kilisenin şöven söylemlerinden kaynaklanmaktadır. Sanırım bu oran 2004 öncesi Türk gençlerde de düşüktü. Ama gerek referandum sürecinde ortaya koyduğumuz barış çabalarının ve bu çabalara gençlerin de aktif katılımlarının etkisi, gerekse de hemen ertesinde Tarih kitaplarının şoven unsurlardan temizlenmesi gençlerin şovenizm zehiriyle zehirlenmelerinin önüne geçti.
Bu durum Rumlar tarafından hiç zaman kaybetmeden yeniden değerlendirilmelidir. Esas olarak üzerinde durulması gereken iki toplumda da gençlerin ileride bu adada birlikte yaşamaya hazırlanmalarıdır. Bunu da en başta liderler, siyasi partiler ve dini liderler yapacaktır.
Ankette bir ilginç soru da “İki federal devletten oluşan bir Kıbrıs çözümü sizi ne kadar mutlu eder?” sorusuna verilen yanıtlar oldu.
Bu soruya Rumların % 64’ü mutlu etmez yanıtını verdi. Türklerin ise % 75’i mutlu eder yanıtını verdi. Bu oranın ilginç yanı ise 2004 referandum sonuçlarıyla kıyaslandığında federal çözüme inancın iki toplumda da % 10 oranında arttığı ortaya çıkar.
Hatırlarsınız referandumda Türkleri % 65’i evet demişti, şimdi bu ankette % 75’i mutlu olduğunu söylüyor. Rumların da % 75’i hayır demişti, şimdi bu ankette % 64’ü mutlu etmez yanıtını verdi.
Son olarak “Türkiye ve Yunanistan Kıbrıs meselesine ne kadar dahil olmalıdır?” sorusuna verilen yanıtlardır. Rumların % 46’sı, Türklerin de % 57’si “bazı konularda yardımcı oluyorlar ama kararları Kıbrıslılara bırakmalılar” dedi. Buna karşılık Rumların sadece % 11’i, Türklerin de sadece % 16’sı “daha fazla müdahil olmalılar” biçiminde yanıtladı.
Demek ki hem Rumlar, hem de Türkler anavatanlarının bazı konulardaki yardımlarına sıcak bakıyor, ama “daha fazla karışmasınlar ve kararları da biz alalım” diyorlar.
40 yıl sonra tablo bu. Kıbrıslılar, Türkler ve Rumlar birlikte yaşamaya sıcak bakıyor ama henüz nasıl bir Kıbrıs’ta yaşayacakları konusunda kafalar net değil. Ayrıca görüşmelere ve bu görüşmeler sonucunda bulunacak çözüme dönük umutlar giderek artacağına, azalıyor.
Bu durum başta liderler olmak üzere bütün siyasileri düşündürmelidir. Görüşmeler böyle kısır biçimde devam ettiği sürece de bu tablo değişmeyecektir.