4745 (+ 275) GECE MASALLARI

Tamer Öncül

 

“Evvel zaman içinde, paralar kutu içinde, hinler cirit oynarken, eski saray içinde...
Pireler sahibinin sesi; Bitler kıl peşindeyken;
Ben deyim şu Kuzeyden, siz deyin şu karşıdan, uçtu uçtu bir kuş uçtu, kuş uçmadı başımıza sıçtı…
Yanke amca beşiğimizi tıngır mıngır sallar iken,
Uçtu mu, sıçtı mı demeye kalmadı; beşik kaydı elinden…
Uzun öfkeli bir çocuk düştü beşikten ...” diye başlamıştı ya masalımız (30-08-2014); Padişahın öfke krizleriyle sürüp gitti…
Günler, ayları; aylar yılları kovaladıkça; padişah da elinden kaçıp duran İplerin Uçları peşinde koşuşturup durmakla meşgülmüş (ziyadesiyle…)
“Hah  yakaladım!” dediğinde bir de bakarmış ki elinde tutuğu bir parça “uçkur!”
Günlerden bir gün, yine ordan ora koşup dururken bir de bakmış ki Haremin kapısı açık; “Ulan benden gayrı hangi zındık açabilir bunu?” diyerek, öfkeyle (ve de destuuursuz) dalmış Hareme… Onun içeri dalmasıyla bil cümle cariye sırtını dönüvermiş haşmetliye…
“Hepinize birden nasıl yetişecem ulaaan”  bönürtülerine koşan harem ağası; sonunun geldiğinden bihaber el etek öpmeye koşmuş…
“Bu ne iştir ağa efendi? Kim sokuyor bu hatunist  cereyanları haremime diye” feveran eylemiş… Padişah…
“Ben bir koşu bakıp geleyim haşmetlüm; belki pencere falan açık kalmıştır; ondan cereyan yapıyordur!” diye telaşla vaziyeti kurtarmaya çalışmış(bir yandan da boynunu ovalayıp durmuş) harem ağası; ama ne fayda! 
Öfke krizleri geçiren padişahı ne şehzadeler yatıştırabilmiş; ne de vezirler…
“Tiz elden, ikinci kellesi de vurula bu çapulcunun!” diye emir buyurmuş haşmetli…
Surlardan yuvarlanan kellelerin, Saraydan AKan kanın hesabını tutamamış müverrihler…
Günler geçmiş; öfkesi geçmemiş haşmetlinin…
Ne, Sadrazam Davut Paşa’nın, buyurun bir AVM(Aptal Varsıl Madeni) açılışına gidelim önerisi; ne şehzade Bilal Paşa’nın Ayakkabı kutularından Tavşan Çıkarma oyunları; ne dalkavukların çibbanaları yatıştıramamış haşmetliyi…
Bakmışlar olacak gibi değil, dünya’nı en ünlü falcısını bulup götürmüşler saraya…
“Padişahınıza Barajları yıkacak şiddette, PARALEL bir büyü yapmışlar” demiş falcı, daha huzura ilk adımını atmadan… “nerden anladın?” diye sormuş vezirler; inanmaz gözlerle bakarak…
“Göt gılları dökülmeye başlamış haşmetlinin, siz görmediniz mi?” demiş falcı… “Bana temiz bir LAMBA getirin, belki tedaviye yarayacak bir şey bulurum…”  buyurmuş…
Bırakın memleketi, yedi kat YER üstüne çıkmışlar; yedi kat YER altına inmişler, bir türlü TEMİZ bir Lamba bulamamışlar...
Sadrazam Davut Paşa bakmış işler sarpa sarıyor; çıkarmış SANDIK’tan eski, pis bir lambayı, temizlemeye koyulmuş…
İpekten kaftanı sürttükçe, lambadan acayip sesler yükselmeye başlamış… Sonra “ZOORT” diye patlamış eski lamba; her yanı toz duman bürümüş…
“Hangi gafil dürttü bakayım lambamı?” diye kükremiş dumanlar arasından bir CİN… Korkudan bir okka kalan sadrazama bakıp bir da kahkaha atmış… “Şimdi sen zanneden ki, benden üç dilek  dileycen; ve her şey yoluna girecek ha… Sen masalları karıştırmışsın ey oğul” diye çıktığı sandığa dalmış CİN…
Gökten dört elma düşmüş; Haşmetli yine kükremiş:
“Nereden çıktı lan bu dördüncü elma… Masalların bile tadını kaçırdı bu beslemeler… Kelle isterüm kelle…”

Bu haftalık da bu kadar; hade, iyi uykular!...

***

DAVET: Tamer Öncül’ün 8. şiir kitabı YER ve Ümit İnatçı’nın 11. Şiir kitabı “Akıl Yarası” Işık Kitabevi’nin organizasyonuyla 8 Haziran 2015 Pazartesi akşamı (saat 20.00) 1984 Bahçe’de şiirseverlerle buluşuyor…