Geçen hafta kaldığımız yerden devam edelim masalımıza…
Hani CİN,“Hangi gafil dürttü bakayım lambamı?” diye kükreyip; Lambası yerine sandığa geri kaçmıştı ya…
Sonra, “Gökten dört elma düşmüş; Haşmetli yine kükremiş” ve “Nereden çıktı lan bu dördüncü elma…
Masalların bile tadını kaçırdı bu beslemeler… Kelle isterüm kelle…” diye haykırmıştı ya…
O günden sonra sarayına kapanmış bizim öfkeli padişah …
Kellesini uçurduğu Harem ağasına inanmasa da Saray’a “hatunist cereyanlar” girmesin diye ne kadar delik dırsık; pencere kapı varsa kapatıp, aralıkları da balmumuyla mühürletmiş.
Bu müthiş izolasyondan ötürü günlerce padişahlarının sesini duyamayanları bir meraktır sarıp durmuş…
Kimisi, Padişah’ın sinir krizi geçirip delirdiğini; kimisi Lamba CİN’iyle birlikte sandığa gömüldüğünü; kimisi de “sırtını dönen” cariyeleri onaracak diye bitap düşüp, odasına kapandığı dedikodularına sarılmış…
Günler günleri kovalamış; beyaz badanalı Saray’dan ses çıkmamış amma, (içeri hangi ara girdiği anlaşılamayan) o yaşlı büyücü çıkıvermiş kapıdan…
Ardından da Şimşir Taraklarla dolu kağnılar…
“MERAK eylemeyiniz buyurdu Padişahımız sizlere; On’için size TARAK yolladı!” diye girmiş söze (en)Yaşlı Büyücü… “Padişahımız afiyettedir maşallah! Lakin o Dördüncü elma var ya (geçen haftaki masalın sonunda) başına düşen; onu yeyememiş haşmetlümüz… İstünüze afiyet müthiş bir hazımsızlık illetine tutulmuş…
Çok şükür hekimbaşıyla bir olup tüm gazlardan arındırdık haşmetluyü… Baktık kurtların yemesiyle bitmeyecek o munafık elma; koyduk Kılıçdarpaşanın kafasına; 6 okta paramparça eyledi haşmetlümüz!..
Anlayacağınız, devletümüzün başına düşen o menfur elma belaası, Sükunetle(!) halledilmiştir… Şimdi hepünüz evlerinize dönesiniz ve size padişahımızın dağıttığı Taraklarla oyalanasınız; gerisini biz hallederiz elhamdürullah…”
Yaşlı büyücü öyle demiş ama; Padişahın öfke krizleri geçeceğine, giderek artıyormuş… O’nun ortalarda görünmemesini fırsat bilen Yeniçeriler “kazan kaldırma” hazırlıklarına girişirken; sokaktaki ÇAPUL da gemi azıya almış…
Sadrazam bakmış işler sarpa sarıyor; çıkmış padişahın huzuruna…
“İşler iyi değil haşmetlim; hani şu Yeniçerileri sefere yollasak; gündem değişse;medyalara Cenk türküleri dışında yayın yasağı koysak… Siz balkona çıkıp fetheylediğimiz toprakları ve ganimeti anlatsanız; tebaa yeniden uyukuya dalsa…”
“İyi dersin hoş dersin de nereyi fethedeceğiz Sadrazam efendi?”
“Cezire-i Kiprus’a yollasak gemileri…”
“Oooo, sen uyukudasın galiba Paşa; oranın mokunu çıkardık; daha ne fethi?”
“O zaman Arap diyarına…”
“Oraya da taşeron gönderdiydik ya İŞİDmedin mi?”
“Hay Allah, unutmuşum! Affola Hünkarım… O zaman geriye bir tek Pensilvanya kalıyor; ne dersiniz?
“Paşa, paşa sen benle matrak mı geçersin; dötümüzde gıl galmamış sen Pensilvanya’dan söz edersin… Çabuk defol huzurdan yoksaaa…” diye kükremiş Padişah…
Sonraaa, gökten üç Hilal düşmüş; biri…