Azınlık hükümeti şimdi de sendika ve sivil toplum örgütlerinin üyelerinden aldıkları aidatlara göz dikti.
Meclis’e gönderilen bir yasa tasarısıyla kamu çalışanlarının maaşlarından sendika ve sivil toplum örgütlerine kesilen aidat gibi harcamalardan Maliye %5 de kendisi alacak.
Tabii ki başta sendikalar tepki koydular çünkü üye aidatlarından oluşan gelirlerinin bir bölümüne hükümetin el koymasını amaçlaması kabul edilebilecek bir uygulama gibi görülmüyor. Böyle bir durumun sendika ve sivil toplum örgütlerinin gelirlerinin bir kısmının azalmasının yanında zaman içinde tüm gelirlerin kesilmesini de getirebilir.
Çünkü kesilen aidatlar genelde üyenin kendi iradesiyle olan bir gelişme… Böyle bir durumda, yani tasarının yasalaşması durumunda sadece bir miktar azalma değil, aidatların tümüyle yok olması anlamına da gelebilir.
Belki de istenen budur. Sendikalar ve sivil toplum örgütleri ki bunların içinde siyasi partiler de var, tüm gelirlerin azalması veya bitmesi, böylelikle de sendikaların ve sivil toplum örgütlerinin ortadan kalkması amaçlanan durumdur.
Gerçi böyle bir durumda Maliye’nin de amaçlanan ek geliri olmayacak ama sendika ve sivil toplum örgütlerinin yokluğunda hükümet etmek daha kolay olacaktır mutlaka…
Biri atanacak, diğeri görevden alınacak… Ses seda da olmayacak, tepkiler oluşmayacak…
İstediklerini yapacaklar, ekonomik, sosyal ve siyasal anlamda zaten batmış bir memleketin sözde hükümeti ve olmayan muhalefetiyle dışarıdan sorunsuz bir şekilde muhtariyet bağlamında yönetilmesi çok kolay olacaktır.
Kalıcı silah üssü, askeri karargâh olarak düşünülen Kıbrıs’ın kuzeyinde sivil toplum örgütünün olması, demokrasinin varlığı çok mantıklı olmaz!..
Onun için de %5 aidat kesintisi bu yolda ilk adım olabilir.
Talimat meselesi…
Atanmış Ersin Tatar, Kutlu Adalı cinayetiyle ilgili olarak muhalefet için “ne konuşacaklarını şaşırttılar” demişti.
O böyle söylerken Türkiye’de Anadolu Başsavcılığı soruşturma başlatmış ve KKTC’den de bilgi, belge istemişti.
Orada başlayan soruşturma sonrasında mecburen Tatar’ın da konuya ilgi duyacağını yazmıştım daha 3 Haziran tarihli yazımda…
Meğerse ben bu yazıyı yazarken öte yandan Ersin Tatar bir açıklama yapıyor ve “soruşturmaları hassasiyetle takip ediyorum” diyordu.
Geç bile kalmışım ben bunu söylerken… Yani Türkiye’den gelecek işaret sonrasında Tatar’ın da “hade siz da soruşturma yapabilirsiniz” diye polise direktif vermesi beklenen şeydi zaten, öyle de oldu; “Şaşırttınız” demedi bu kez, “zaten ilk günden talimat verdim” dedi.
Gerçi ilk günden Polis Genel Müdürü’ne talimat verdiğini söylüyor ama yeniden herhangi bir soruşturma başlatıldığını biz duymadık.
Meclis’te de bir soruşturma komitesi kurulduğunu açıklıyor Tatar ama Meclis’te böyle bir komite henüz oluşturulmadı çünkü UBP, burada da meclis içtüzüğüne aykırı olarak kurulacak komitede çoğunluk istiyor.
Soruşturmada ortaya çıkacak bulguların bir şekilde gizlenmesi mi amaçlanıyor yoksa herhangi bir bulgunun ortaya çıkmasını baştan engellemek mi isteniyor böyle bir talepte bulunarak…
Böyle bir talep başka türlü yorumlanamaz çünkü…
Amaç aynı…
Sonunda küçük, güzel bir kilisenin cami olarak kullanıldığını anladık. Ezanın duyulması için hoparlörler konmuş kilise çanının yerine, yayın yapılıyor… Sonuçta kilise de, cami de Allah’ın evi değil mi?
Cenaze namazını kılacak olanlar geldi, girdiler içeriye, kıldılar namazı Meclis’in cenaze işlerinden sorumlu vekili! ile birlikte ve sonuçta cenaze hemen köy girişindeki mezarlığa defnedildi.
Bu işlem için bir cami gerekmedi. Özellikle şimdilerde evine ekmek dahi götüremeyenler varken cami yapımları için harcanan paralar insanı rahatsız ediyor. Hatta dini düşünceleri bile törpüleyen, inançları azaltan bir gelişmeye bile neden olabilir.
Tabii umarım böyle yazdım diye birilerinin kafasına sokmam ve Serhatköy’e hemen bir cami yapımı için girişim başlamaz. Bir yerlerde çok para varsa o paranın harcanacağı o kadar güzel yerler var ki…