1950 modeli ‘taksim’ siyasetini allayıp pullayıp ‘yeni’ diye piyasaya sürenler bir yandan da algı operasyonu ile kafaları karıştırmaya çalışıyorlar.
Mesele ’50 senedir federasyon görüşüyoruz ama bir şey olmuyor’ lafları çarpıtmadan başka bir şey değil.
Birincisi Kıbrıs müzakereleri 1968’de, yani 53 sene önce başladı ama bu geçen yarım yüzyılı aşkın sürede hep federasyon görüşülmedi. Aksine federasyon görüşülen süre çok az oldu.
İkincisi, bugün ‘artık federasyon görüşmeyiz’ diyenler, her daim federal çözüm karşıtı olanlardır. Sanki federal çözüm için Mecnun misali yanıp tutuşmuşlar da ‘ümitsiz aşk’ yüzünden sevmekten vazgeçmişler gibi!..
Halbuki yok öyle bir şey…
Ama gerek iç kamuoyuna, gerek Türkiye insanına ’50 yıllık imkansız bir aşk hikayesi’ anlatıp duruyorlar.
**
Kıbrıs müzakere tarihinin bütün ayrıntıları artık herkese bir ‘tık’ kadar yakın…
Kıbrıs Diyalog Forumu’nun hazırladığı https://libguides.cydialogue.org/ sitesine giren herkes, Kıbrıs sorunuyla ilgili ne ararsa bulabiliyor. Hem de üç dilde…
‘Ne kadar federasyon görüşüldü acaba’ sorusuna da detaylı cevaplar var bu harika kütüphanede…
İsteyen hemen girip bakabilir.
Doğrudur, müzakere tarihi 1968’in Haziran ayında Beyrut’ta başladı, ama o dönemde federasyon gündemde değildi.
1975’te kurulan ‘Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin ambleminde bile Kıbrıs Cumhuriyeti arması ve 1960 yazısı da vardı.
1977’de Denktaş-Makarios zirvesinde ilk kez ‘federal Kıbrıs’ hedefi konuldu, 1979’da Denktaş-Klerides zirvesinde de teyit edildi ama bu dönemde de ‘federasyon’ görüşülmedi.
Niyazi Kızılyürek’in de defalarca yazığı gibi:
“Türk tarafı 1974’ten sonra ortaya koyduğu daha ilk önerilerde federal bir sistemden çok, konfederal bir düzenleme peşinde koşmaya başladı. Denktaş, Makarios ile 1977 yılında ‘federal bir devlet kurmak’ ve ‘ülkenin bütünlüğünü sağlamak’ konusunda mutabakat imzalamış olmasına rağmen Kıbrıs Türk tarafının ortaya koyduğu bütün öneriler, federasyondan çok konfederasyonu, bütünleşmeden çok ayrılığı hedefliyordu. Denktaş’ın bu tavrı, 1979 yılında Spiros Kiprianu ile imzaladığı ve federal bir Kıbrıs devletinin kurulmasını yeniden taahhüt ettiği anlaşmadan sonra da değişmedi.
Denktaş-Makarios anlaşmasının imzalanmasından sonra taraflar 31 Mart–7 Nisan 1977 tarihleri arasında Viyana’da bir dizi görüşme yaptılar. Bu görüşmelerde Kıbrıs Rum tarafı ilk defa iki-bölgeli federasyon tezi temelinde görüş belirtti. Kıbrıs Türk tarafı masaya koyduğu önerilerde, ‘Kıbrıs Türk Federe Devletinin önerdiği federal sistemde ilk aşamada tamamen danışma niteliğinde olan Federal Hükümetin fonksiyonları, iki toplum arasında güven ve işbirliği oluşunca esaslı federal yetkilere dönüştürülebilir’ deniyordu.” (Konfederasyon ve Kaybolan Yıllar-Niyazi Kızılyürek/Yenidüzen/5 ağustos 2018)
**
Sonraki dönemlerde de Rauf Denktaş ve Ankara’da ordunun ağırlıklı olduğu iktidarlar ‘Çözüm 1974’te geldi’ felsefesiyle ayrılıkçı izlemeye devam ettiler. Nitekim Türkiye’de 1980 cunta darbesi sonrası 1983’te KKTC ilan edildi ve müzakereler bakımından oldukça uzun sürecek bir ‘çorak’ süreç başladı.
1986’da ‘iki bölgelilik’ kavramının ilk kez zikredildiği Cuellar belgesi gündeme gelir, 1992’de Gali Fikirler Dizisi masaya konulur, ama gerçek anlamda federasyon müzakere edilmez.
Sonra 2002 yılına kadar taraflar zaman zaman ‘dolaylı görüşme’ yapsalar da bırakın federasyonu, yüzyüze bile gelmezler.
Kıbrıs’ta gerçek anlamda ‘federasyon’ ilk defa Annan Planı çerçevesinde görüşülmeye başlanır. Türkiye de ilk kez 2002 sonunda ‘çözümsüzlük çözüm değildir’ demeye başlar. Hatta Denktaş müzakere etmeyi reddettiği için Başbakan sıfatıyla görüşmeleri Talat üstlenir, referanduma da öyle gidilir.
**
Talat-Papadopulos dönemi de ‘boşa geçen zaman’dır federasyon için… Hristfyas ile Talat döneminde son derece önemli açılımlar sağlansa da, son noktaya varmak mümkün olmaz.
Ardından göreve gelen Eroğlu ‘bir çakıl taşı vermem’ siyasetinden 180 derece dönüş yapar ve Ankara’nın sürdürdüğü politika çerçevesinde 11 Şubat belgesine imza dahi koyar. O belgede tarif edilen çözüm modeli federasyondur.
Peşisıra Akıncı-Anastasiadis döneminde de belge üzerine müzakereler yapılır, ancak bu da iki buçuk yıl kadar sürer.
Ve -en azından yarısı boşa geçse de- bu son 15-16 yıllık dönemde zaman zaman kesintiye uğramış olsa da birçok noktada ciddi yakınlaşmalar, uzlaşılar sağlanır.
İşin özü şu: Eğer gerçekten 53 yıl gerçekten federasyon görüşülmüş olsaydı, şimdiye kadar mutlaka bir sonuca varılırdı.
Lakin ‘niyet’ o değildi…
Şimdi olmadığı gibi!..