1960 Cumhuriyeti’ni içine sindiremeyen Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum şovenlerin, cumhuriyetin yıkılması amacıyla toplumlar arası çatışmaları fitilledikleri günlerde, 1962 yılının 24 Mart’ını 25 Mart’a bağlayan gece, Lefkoşa’da iki cami bombalanır.
Bayraktar Cami ve Ömerge Cami...
Kıbrıslı Türk liderlik, bu bombalama olaylarından EOKA’yı sorumlu tutar ve ‘Taksimci’ basın derhal harekete geçerek, Rumlara yönelik bir karalama kampanyası başlatır.
Oysa Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yaşatılmasından yana taraf belirleyen ve bu doğrultuda yayınlar yapan Cumhuriyet Gazetesi’ne göre bu olayların arkasında Rumlar değil TMT vardır ve amaç yine aynıdır; toplumları birbirine kırdırmak…
Gazetenin sahipleri olan iki avukat, Muzaffer Gürkan ve Ayhan Hikmet, Bayraktar Cami ve Ömerge Cami’nin bombalanmasının ardından sürdürdükleri ısrarlı yayınlarla, bu iddialarını savunurlar.
Bu iddiaları nedeniyle Denktaş tarafından ‘hain’ ilan edilen Gürkan ve Hikmet, 23 Nisan 1962 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde, “Bomba hadisesinin sorumlusu alçak, âdi ve satılmış herifin kim olduğunu aklıselim sahibi herkes tahmin etmiştir. Bu alçağın, bu satılmışın yüzündeki maskenin indirileceği gün yakındır” derler ve bir sonraki sayıda bu isimleri açıklayacaklarını ilan ederler.
Bu, avukatların kaleme aldıkları son yazı olur, çünkü o gece önce Muzaffer Gürkan, evine gitmekte olduğu sırada arabasında, daha sonra da Ayhan Hikmet, evindeki yatağında, karısının yanı başında öldürülürler.
Gürkan 38, Hikmet 35 yaşındadır.
***
TMT’nin örgütleyicileri arasında adı geçen ‘Özel Harekatçı’ emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, bundan birkaç yıl önce HABERTÜRK Gazetesi’ne verdiği bir röportajda, halkı galeyana getirmek amacıyla Kıbrıs’ta cami yaktıklarından bahseder:
“Eğer bir yerde halkın galeyana gelmesini, bir mukavemet hareketi göstermesini arzu ederseniz, düşmanın, sizin saygın değerlerinize bir şey yaptığını, küçültücü hareket yaptığını gösterirseniz, halkı galeyana getirirsiniz. Özel Harp’te bir kural vardır; halkın mukavemetini artırmak için düşman yapmış gibi bazı değerlere sabotaj yapılır. Bir cami yakılır. Kıbrıs’ta cami yaktık biz”...
Yirmibeşoğlu’nun ‘yaktık’ dediği cami, muhtemelen bombalanan Bayraktar Cami ve Ömerge Cami’dir.
***
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından Türkiye tarafından adaya atanan ilk büyükelçidir Emin Dırvana.
Taksimden değil de Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yaşatılmasından yana tavır koyduğundan dolayı, Denktaş ve ‘Teşkilat’ ile etleri bir türlü aynı kazanda kaynamaz.
Denktaş’ın başını çektiğin siyasi elit tarafından sürekli karalanır, yıpratılmak istenir, hatta Türkiye’den, Dırvana’yı görevden alması talep edilir.
Ve Dırvana’nın, 17 Ağustos 1960’da atandığı bu görevden, apar topar alınmasının ‘dolaylı’ nedenlerinden biri de, kuşku yok ki Bayraktar ve Ömerge Cami’lerinin bombalanmasıdır.
O dönem restoran işletmeciliği yapan Enver Mehmed, 2009 yılında Yenidüzen’de yayınlanan bir söyleşide, Muzaffer Gürkan ve Ayhan Hikmet’in öldürüldüğü gün olan 23 Nisan’da, Dırvana ile Denktaş ve Dr. Küçük arasında yaşananlara şahitlik ettiğini, şöyle anlatır:
“O gün Dırvana restorana geldi. Denktaş ve Dr. Küçük de burada yemekteydi. Masalarına buyur ettiler, elçi gitmedi. Dırvana oturduğu yerden parmağını sallayarak ‘ İnsanlara cevap silahla verilmez, yazıyla verilir’ dedi”.
Gürkan ve Hikmet cinayetlerinin ardından Dırvana ile Denktaş ve arkadaşları arasındaki ayrılık iyiden iyiye derinleşir ve günün sonunda, Dırvana görevden alınır.
Görevden alınış sebebi farklı gösterilse de, bu olayın ardında Denktaş’ın olduğu, genel kanaattir.
***
Bugün, Bayraktar ve Ömerge Cami’lerinin bombalanışının 52’nci yıldönümü.
Failler resmen tespit edilip açıklanmış değil.
Ama herkes bunun altında, toplumlar arası çatışmalar vesilesiyle Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ‘yıkmak’ isteyen ayrılıkçı milliyetçilik ve bu milliyetçilik şemsiyesinde birleşen karanlık ilişkilerin yattığını çok iyi bilir.
Ve Kıbrıs bugün hâlâ, kurulmadan ‘yıkmak’ isteyenlere rağmen, kendi ‘Cumhuriyetini’ kurabilmenin kavgasını verir.