Kıbrıs sorununun çözümünde katalitör görev üstlenecek olan doğal kaynaklar, yani petrol ve gaz; bu ada sattında bundan yarım asır önce de var olduğu bilinmekteydi. Dönem İngiliz dönemi. Teknik imkansızlıkların yaşanamayacağı bir ortam vardı aslında. Ama bırakıldı, daha ileriye gidilmedi. Neydi İngiltere’nin düşüncesi? Pek bilinmez ama 1950 yılının 19 Temmuzunda yayımlanan Halkın Sesi gazetesinde, Kıbrıs’ta petrol varlığını ve araştırılmalarının 1940’lı yılların sonlarından itibaren var olduğunu göstermektedir. Ne diyor gazete, “...Kıbrıs’ta Petrol Mevcut mu?” başlığını atarak:
“...Birkaç sene evveline kadar Kıbrıs’ta petrol bulunduğunu su mühendisi Mr.Polivios Kiryagides kati surette iddia ederken yalnız birkaç kişi bu iddia hakkında iyimser görünüyordu. Limasol’da Muttayaka yakınındaki petrol sondajları derine ve daha derine gittikçe bu mesele etrafında lehte fikir yürütmekten imtina edenler iyimserliğe doğru gitmeğe başlamışlardır.
Bunları bu şekilde hareket etmeğe sevk eden muhim sebepler oduğu muhakkaktır. Yapılan sondajlar neticesinde 1200 ayak derinlikten aşağılarda çıkarılan bazı taşların iştia kabiliyeti olduğu müşahede edilmiştir ki bunların petrollu olduğuna muhakkak nazarıyle bakılmaktadır. Geçen sene Ağustos ayında başlayan ve sondaj makinelerinin eksikliğinden dolayı süratle ilerleyemeyen sondaj ameliyesi şimdi 1800 ayağa vasıl olmuş bulunmaktadır.
Lüzumlu sondaj makinelerinin gelmesi üzerine faaliyete daha fazla hız verilmiş bulunduğundan petrolun bulunması icap eden 4000-6000 ayak derinliğe sonbaharda erişilebileceği tahmin edilmektedir.
Tahminlere göre petrol, sene sonundan evvel mühim miktarda fışkıracaktır. Hiç şüphesizdir ki, bu vuku bulduğu gün Kıbrıs’ın ekonomik vaziyetine başka bir veçhe vereceği gibi milletlerarası Yakın Şark(doğu) siyaset ve stratejisi üzerinde de mühim tesirler icra edecektir...”
Bundan yaklaşık 53 yıl önce yer alan bu gazete haberinden bugüne baktığımızda; evet petrol “fışkırdı”. Ve “evet”, ekonomik olarak o yıllarda da bu yıllarda da, toplumların yakınlaşması, Yakın Doğu’da stratejik bir önem arz etmesinde hiçbir değişiklik olmamış. Bugün; olası bir çözümü yıllar sonra “zorunlu” tetikleyici bir faktör olmuştur petrol-gaz. Belki de bu arayışlara gidilmeseydi, bu iki toplum bu kadar yakınlaşmazdı barış adına.
Petrol; yüzyıllardır savaş nedeni olmuştur olmaya devam ediyor.
Belki ilk kez kendi varoluş sebebine ters gelecek bir katkı sağlayacaktır toplumlar için.
Barışın anahtarı olmak gibi.