“54 yıllık bekleyiş sona ermeli artık…”

Sevgül Uludağ

İki Kıbrıslırum şahit eşliğinde Kayıplar Komitesi’ne sekiz sene önce Nisan 2010’da göstermiş olduğumuz Kaymaklı’da Birleşmiş Milletler denetimindeki ara bölgedeki olası gömü yerinde “kayıp” babası İsmail İsmail’in gömülü olabileceğini kendi çabalarıyla ortaya çıkaran Yusuf Çaylar, bir an önce burasının kazılmasını istiyor…

 

İki Kıbrıslırum şahit eşliğinde Kayıplar Komitesi’ne bundan tam sekiz sene önce 30 Nisan 2010’da göstermiş olduğumuz Kaymaklı’da, Birleşmiş Milletler denetimindeki ara bölgedeki olası gömü yerinde “kayıp” babası İsmail İsmail’in gömülü olabileceğini kendi çabalarıyla ortaya çıkaran Yusuf Çaylar, bir an önce burasının kazılmasını istiyor…

“54 yıllık bekleyiş sona ermeli artık” diyen Yusuf Çaylar, bu yönde Kayıplar Komitesi’nin gerek Kıbrıslıtürk, gerekse Kıbrıslırum üye ofisleri nezdinde girişimler de yapmış bulunuyor.

 

 

“KAYIP” YAKINI YUSUF ÇAYLAR’IN ÇABALARI…

Babası 31 Ocak 1964’te bir takside, taksi sürücüsü Mehmet Hasan Onbaşı’yla birlikte “kayıp” edilen ve yıllardır babasının gömü yerini aramakta olan “kayıp” yakını Yusuf Çaylar, bu işe iyice asılıyor ve bir diğer “kayıp” yakını olan Mihalis Yangu Savva’nın da yardımlarıyla yeni araştırmalara girişiyor.

Yusuf Çaylar önce İnsani İşler Komiseri Fotis Fotiu’nun ofisine gidiyor Mihalis Yangu Savva’yla birlikte. Sonra Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum Üye Ofisleri’ni de ziyaret ediyor.

Sonuçta çok önemli bir bilgiye ulaşıyor: Babası ve taksi şöförünün birlikte “kayıp” edildiği zaman içinde bulundukları taksi, meğer bizim sekiz sene önce göstermiş olduğumuz olası gömü yerinin 200 metre yakınında birkaç gün süreyle terkedilmiş vaziyette görülmüşmüş. Bu taksinin kime ait olduğunu ve ne renk olduğunu da kendi çabalarıyla bulup çıkarıyor Yusuf

Çaylar. Hatta taksinin bir fotoğrafını bile buluyor eski sahibinden… Bu taksi iki renkli bir Vauxhall Cresta imiş – üst kısmı gök mavisi, altı kısmı ise krem rengi imiş…

Vauxhall Cresta marka bu renklerde bir taksinin bizim göstermiş olduğumuz olası gömü yerinden 200 metre kadar uzaklıkta terk edilmiş vaziyette o günlerde birkaç gün boyunca öylece durduğu yönünde bu taksiyi görmüş olan bir görgü tanığı tarafından yıllar önce Kayıplar Komitesi yetkililerine bildirilmiş…

Yusuf Çaylar’ın şimdi bir talebi var Kayıplar Komitesi’nden: bu alanda bir an önce kazı yapılmasını ve 54 yıldır beklemekte olduğu “kayıp” babasının buraya gömülüp gömülmediğinin anlaşılmasını, açıklığa kavuşturulmasını istiyor. “54 yıllık bekleyiş, sona ermeli artık” diyor…

Bize bu olası gömü yerini göstermiş olan Kıbrıslırum şahitlerden birisi vefat etti 2015 yılında… Ancak gömü yerinde bir insan elini dışarıda gören şahidimiz hala hayatta… Bu konuda ilk girişimi yapmış, bizimle temasa geçmiş çok değerli okurumuz Kullis Miltiadu’yu kaybettik ama onun arkadaşı, bize bu alanı gösteren şahit hayatta…

Bizimle birlikte bu olası gömü yerini görmeye gelen Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Yardımcısı Uğur Umar da vefat etti… Onu da kaybettik… Kısacası zaman durup bizi beklemiyor, Kayıplar Komitesi yetkilileri bile göçüp gidiyor bu dünyadan – bu yüzden 54 yıldır babasından geride kalanların bulunmasını ve ona doğru düzgün bir cenaze töreni yapmayı bekleyen “kayıp” yakını Yusuf Çaylar’ın duygularını anlayabiliyoruz – kaybedecek zaman yok, zaten aile 54 senedir bekliyor…

30 Nisan 2010’da Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermiş olduğumuz ara bölgede, Kaymaklı’daki olası gömü yerinde 15 Haziran 2010’da kazılara başlanmış ancak kazılar bir ya da iki gün sürdükten sonra kapatılmıştı. Bunun nedeni bu bölgede “mayın” olabileceği yönünde Kayıplar Komitesi’nden bir yetkilinin arkeologları uyarmış olmasıydı. BM Barış Gücü tarafından bu bölgede mayın olmadığı yönünde güvence verilmiş olsa dahi, Kayıplar Komitesi’nden beklentimiz bu bölgeyi tekrar tekrar kontrol ederek kesinlikle mayın bulunmadığını güvence altına alması ve böylece kazıların tekrar başlayabilmesidir…

Kullis Miltiadu göçüp gitti bu dünyadan: Tüm bu süreci başlatan bu Kıbrıslırum okurumuz, bu değerli arkadaşımız oldu, bize gömü yerini gösterdi ancak kazıldığına tanık olamadan göçüp gitti… Uğur Umar da ışıklarda olsun, o da bu kazının tamamlandığını göremeden göçtü gitti…

2015 yılında bu alanda yeni bir kazı yapılacağı yönünde duyumlar almıştık ancak bu yönde herhangi bir ilerleme olmadığı da anlaşılıyor…

Umarız sekiz yıldır kazılmayı bekleyen bu alanda gerekli güvenlik önlemleri alındıktan sonra bir an önce kazıya geçilebilinir…

 

SEKİZ YIL ÖNCE GÖSTERDİĞİMİZ YER…

Sekiz yıl önce buraya ilk kez 21 Nisan 2010’da iki Kıbrıslırum şahit eşliğinde gitmiştik…

O günlerde bu konuda şöyle yazmıştık:

“*** Bir Kıbrıslırum şahit, 1964 “kaybı” Kıbrıslıtürkler’in gömülmüş olabileceği noktayı gösterdi...

 

Kaymaklı’da olası gömü yeri

Kaymaklılı bir Kıbrıslırum okurumla buluşuyoruz... Bana anlatacak bir öyküsü var... Alıp beni Kaymaklı’ya (Omorfita) götürüyor... Burada bir başka Kıbrıslırum’la buluşuyoruz ve birlikte Vasiliu Vulgaroktonu Sokağı’nın ucuna varıyoruz...

Burada bulunan toprak yığınlarına tırmanıyoruz... Burası, eski tren yoluymuş... Tren yolunun izlerini takip ediyoruz – okurlarımın her ikisi de Kaymaklı’da doğup büyümüşler, 1964’te 16 yaşlarındaymışlar, tren yolunun iki yanına ekilmiş olan ağaçların üzerindeki kuşları kuşlastikleriyle avlarlarmış... Bu bölgeyi avuçlarının içi gibi biliyorlar...

Yanımda duran Kıbrıslırumlar’dan biri, ilerisini işaret ediyor... Buradan kıvrılıp giden toprak bir yol var, bu yolu Birleşmiş Milletler Barış Gücü açmış. Nitekim az sonra devriye gezen bir BM Barış Gücü arabası yanımızdan geçiyor, mavi bayrağıyla... Askerciğe el sallıyoruz... Birazdan bu araç, içinde başka bir askercikle geri dönüyor... Herhalde nöbet değişimi oluyor...

Birazdan bu yoldan bisikletlerle başka Birleşmiş Milletler askerleri geçiyor.

Kıbrıslırum okurum, tren yoluna paralel, toprak bir yol bulunduğunu söylüyor ve az öteyi işaret ediyor.

Kaymaklı’da (Omorfita) güneyde durup kuzeye doğru bakıyoruz. Solumuzda Hamit Mandrez kavşağı ve o bölgedeki binaları görüyoruz, sağımızda ise Mia Milya yani Haspolat bölgesi görünebiliyor...

“Bak oradaki şinyalar var ya” diye işaret ediyor Kıbrıslırum okurum, “işte tam o noktada, bu tren yoluna paralel, toprak bir yol vardı – bu toprak yol ileride bulunan Kanlıdere’ye giderdi” diyor.

1964 yılında bu toprak yolda av köpeği ve bir arkadaşıyla yürüyüşe çıkmış Kıbrıslırum şahit...

“Bak, o şinyaları nişan alırsan, oradan tam 150 metre kadar ileride, yolun sağında bir gömü yeri vardı... Bir insan eli, dışarıda kalmıştı... Herhalde henüz gömmüşlerdi onu... Altta başkaları da gömülü müydü? Kaç kişi vardı? Bilmiyorum çünkü o eli toprağın dışında görünce çok korkmuş, dehşete kapılmış ve oradan hemen kaçmıştım” diye anlatıyor.

“Yaz mıydı, kış mıydı?” diyorum...

“Sanırım Şubat-Mart ayları falan olmalıydı” diyor...