56 KORKUTUCU KELİME

Sami Özuslu



Sözcükler önemlidir. Neyi nasıl söylediğiniz, en az söylemek istediğinizin içeriği kadar önem taşır. Bazen en iyi niyetli konuşma, seçilen kelimeler yüzünden tam tersi bir etki yaratır.
Ya da tam tersi... En sert içerikteki bir konuşma, cümlelere bezenen uygun kelime ve deyimler sayesinde kulağa hoş gelir, kimseyi incitmez.
Gündelik hayatta da böyledir bu, ama aynı zamanda siyasal yaşamda da.
Hele 'uzlaşmazlık' varsa bir yerde, kimin ne söylediğini anlamak zorlaşır.
Çünkü herkes kendine uygun bir 'terminoloji' yaratır.
İşte o 'terminoloji' nedeniyle artık 'diyalog' yolu kapanır, kolay kolay da açılmaz.
Kullanılan kelimeler sayesinde, 'taraflar' birbirini duymaz, anlamaz olur.
Terminoloji adeta 'düşüncelerin yönlendiricisi' haline gelir.
Kıbrıs'ta olduğu gibi...

*  *  *
Kıbrıs'ta adına 'uzlaşmazlık' denilen olgu 'toplumlar arası çıkar çatışması'ndan çok, 'toplumsal algı'larla ilgilidir.
Aslında 'öğretilmiş' düşünceler vardır ve bunlar birer 'gerçek' midir, yoksa 'ezber' midir, pek farkına varılmaz.
Gerek 'tarih' öğretisi, gerek 'resmi propaganda' makinesi, gerekse bunların ayrılmaz bir parçası olan 'medyadaki söylem' genel resmi ortaya çıkarır. Nesiller bu kalıba göre şekillendirilir, yetiştirilir.
Bu bir sistemdir. Bu sistemde gedik açmak hiç de kolay değildir. 
Buna yeltenenler en sert tepkiyle karşılaşır. 'Hainlik' edebiyatı devreye girer.
Bundan 15 yıl kadar önce 'tarih kitapları'nın içeriğine dokunmak isteyenler az saldırıya uğramadı.
'Kayıp Şahıslar'la ilgili yalanlar deşifre edildiğinde bazı çevreler az saldırgan olmadı.
Her 'ezber' bozgunu o sistemde yeni gedikler açıyordu çünkü.
Statüko öyle bir savunma mekanizmasına sahiptir ki, sürüden ayrılan kurtlara yem olacaktır.
Ama sürüden ayrılanlar arttıkça, kurtlar da daha az uluyacakır.

*  *  *

Bir 'sözlücük' var elimizde artık... Basın için hazırlanmış. Üç dilde: Türkçe, Rumca, İngilizce...
Mantığı çok açık: İki toplumun medyası, 'öteki'yle ilgili yazarken 'ötekileştirici' olmasın.
Bu amaçla kelimeleri seçerken dikkatli olsun. Nefret söyleminden uzak dursun. Karşı tarafa meramını anlatabilsin. 
Elbette canı isteyen yapacak bunu... İstemeyen bildiği gibi yazmaya devam edecek.
Tıpkı 'toplumsal cinsiyet eşitliği'nde olduğu gibi...
Tıpkı 'yabancılar' konusundaki gibi...
Tıpkı 'şiddet içerikli olaylar'ın aktarımında olduğu gibi...
Tıpkı 'intihar' haberleri gibi...
Tıpkı 'mülteciler' konusundaki gibi...
Tıpkı 'Roman kökenli' insanlarla ilgili...
Tıpkı 'Afrikalılar'ı anlatırken seçilen terminoloji gibi...
İsteyen, bir başkası için 'aşağılama' olarak algılanan sözcükleri tercih edecek...
İsteyen, 'daha uygun' kelime varsa eğer, onu kullanacak.

*  *  *

AGİT Basın Özgürlüğü Ofisi ile Kıbrıslı basın örgütleri ve uzmanlar oturdu, proje yaptı, çalıştı, tartıştı ve ortaya bir 'sözlücük' çıkardı.
Dünyanın bazı çatışmalı bölgelerinde benzer çalışmalar yapılmak istendi. Mesela İsrail ve Filistin basını için böyle bir çalışma var.
11 Eylül saldırısı sonrasında Batılı ve Arap gazeteciler de benzer toplantılar yapmış, 'birbirlerini ötekileştirici' ifadelerden uzak durmak için formüller aramıştı.
Kıbrıslı gazeteciler bunu başardı.
Özellikle güneyde konuyu politize edip, 'Önem Taşıyan Kelimeler' başlıklı kitapçığa saldıranlar oldu. 
Olacak da...
Çünkü 'statüko'nun duvarında bir gedik daha açıldı!
'Çatışmacı' bir dil yerine 'uzlaşıcı' olandan korkanlar belli oldu.
Barıştan, yakınlaşmadan, işbirliğinden korkanlar ya da çözümsüzlükten çıkar elde edenler bir kez daha kendilerini ele verdiler.
Üstelik sadece 56 kelimelik bir 'sözlücük'ten...
Bu sayı 156, 256, 356 olsaydı neler yapacaklardı acaba?