56 yıl önce, 1964 yılının Ocak ayında, Kıbrıslı Rum doktor Mihalis Psiloinis tüm riskleri göze alarak Kıbrıs Türk köyü olan eski Erenköy'e (Bozdağ) giderek hamile Sultan Yıkıcı’nın hem yaşamasını hem de çocuğunun doğmasını sağladı… Ve 56 yıl sonra dün, Yeni Erenköy'de, Dr. Mihalis Psiloinis, Sultan Yıkıcı ve doğumunu yaptığı Cengiz Yıkıcı tekrar buluşarak, kucaklaşırlar.
Şimdi 92 yaşında olan Dr. Mihalis Psiloinis 1964’te yaşadıklarını anlattı
“…Kendi özel aracımla yola çıksaydım, vurulma olasılığım olabilirdi. Ben de BM logolu Wolswagen marka arabayla yola çıktım” diyen doktor Psiloinis, köyden çıkarken ilk önce Rum askerler tarafından durdurulur. Nereye gittiği sorulur, Bozdağ deyince ise askerler “Delirdin mi?” diye çıkışılar: “13 tane esirleri var sen de gidersen 14 olacak” … Doktor Rum askerlere gecikmeden cevap veriyor: “O halde 14 olsun, alırlarsa beni de 14 esir olacak o halde ama o kadının hayatını kurtarmalıyım.”
“Yarı ölü bulduk, yanına uzanıp kanımı verdim”
“Eve vardığımızda Sultan yarı ölüydü. Çok ağır bir durumdaydı. Suyu akmıştı. Bu durum karşısında ilk yapabileceğim Sultan'a kan vermekti. Kan grubum herkese kan vermeye uygun olduğundan şanslıydık. Çocuklar için kullandığımız şiringalar vardı. Birini kendime diğerini de Sultan'a bağladım. Yanına uzandım ve kanımı verdim. Sultan kendisini toparladığında tekrar Poli'ye, hastaneye gitmek için yola çıktık.”
Sultan Yıkıcı ise doktorla 56 yıl sonra hissettiklerini “Yerden göğe kadar mutluyum şu an” diyerek anlattı. “Doktor benim her şeyim, hayatımı kurtaran adam. Bugün burada olmasından dolayı da yerden göğe kadar mutluyum. Yaşamımı ona borçluyum. Çocuğumu ve beni yaşattığı için bunca yıl sonra tekrar teşekkür ederim. Doktoru kardeşim gibi hissederim.”
Hasan YIKICI
Bundan tam 56 yıl önce, 1964 yılının Ocak ayında, Kıbrıslı Rum bir doktor tüm riskleri göze alarak Türk köyü olan eski Erenköy'e (Bozdağ) giderek hamile Kıbrıslı Türk bir kadının hem yaşamasını hem de çocuğunun doğmasını sağlar.
Döneminin Poli hastanesinin doktorlarından Dr. Mihalis Psiloinis, 63 olaylarının gölgesindeki soğuk bir Ocak gününde, Bozdağ'da yaşayan Sultan Yıkıcı'nın hem hayatını kurtarır hem de çocuğu Cengiz Yıkıcı'nın doğmasını sağlar.
Ve 56 yıl sonra yine soğuk bir Ocak ayında fakat bu kez Yeni Erenköy'de, Dr. Mihalis Psiloinis, Sultan Yıkıcı ve Cengiz Yıkıcı tekrar buluşarak, kucaklaşırlar.
Dr. Mihalis Psiloinis, buluşma anını, “Kalbim sevinçten uçuyor. Benim için çok özel bir anlamı var bugünün. Sanki de olay daha dün oldu” diyerek anlatıyor.
Sultan Yıkıcı ise “Yerden göğe kadar mutluyum şu an, hayatımı ve çocuğumu kurtaran doktorsun. 56 yıl sonra tekrar çok teşekkür ederim” diyerek sevincini paylaşıyor.
1964'ün Ocak ayında, Sultan Yıkıcı çocuğunun doğumu için sancılanır. Lefke'deki Pendaya hastanesinden doktor çağrılır. Kıbrıslı Türk doktor, “Ben canımı pazarda satın almadım, bu oradam da oraya gelemem” diye Bozdağ'a gelmeyi reddeder. Ardından İngiliz askerler aracılığıyla Poli'deki hastaneye haber salınır. Kıbrıslı Rum doktor Mihalis Psiloinis, “ben bu insanı kurtarmalıyım” diyerek, Rumların ve Türklerin kestikleri yollardan geçip Bozdağ'a ulaşır. Suyu gelen ve doğum sancılarıyla kıvranan Sultan Yıkıcı'yı yarı ölü halde bulur. İlk kişi, orada ona kan vermek olur. Ardından ise hastaneye götürüp doğumu yapmak.
1964 yılında yaşananları Dr.Mihalis Psiloinis, 56 yıl sonra gerçekleşen buluşmada anlatı.
“İster Müslüman ister Hristiyan olsun, önemli olan insan hayatıdır”
“Benim için oradaki temel amaç çocuğun ve annenin yaşaması idi. Beni oraya getiren motivasyon buydu” diyor Dr. Mihalis Psiloinis. Tıp okulunda insan yaşamının evrensel olduğuna dair yemin ettiklerini söyleyen Psiloinis, buluşmada yaptığı konuşmada “Benim görevim canlıyı yaşatmak. Tıp okulun bitirdiğimizde öğrendiğimiz şey bize gelen canlı, ister Hristiyan, ister Müslüman, ister erkek, ister kadın olsun, sadece bir candır. Ve biz onu kurtarmakla görevliyiz” şeklinde konuştu. Psiloinis ayrıca “Yıllar sonra Sultan'ı hala çocuk olarak görüyorum” diye de ekledi.
Kendi kanını verdi
O gün de benim hissettiklerim bunlardı. Bir canlıyı kurtarmak. Ve doğum esnasında kendi kanımı vererek yaşattım Sultan'ı. Yanına yattım, ve kan verdim. Benim şansım kanımın herkese verilebilir olması idi.
Esir alınan Kıbrıslı Rumlar vardı
63 olaylarının yankıları bölgede de hissediliyordu. O günlerde Dillarga bölgesinde de esir alınan 13 Kıbrıslı Rum vardı. Ekmek almak için Pirgo'ya giden 13 Kıbrıslı Rum, Kıbrıslı Türk askerler tarafından esir alınmıştı. Bunu bilmesine rağmen Mihalis Psiloinis, tedirginlikle yola çıkmayı kabul eder.
Köye girişte yolu tutan Kıbrıslı Türkler bana bunu söylemişti.
“Olaylar ciddi seni götüremeyiz”
İngiliz askeri tarafından doğum durumu olduğunu öğrendiğini açıklayan doktor, bölgeye gitmek istediğini ama İngiliz askerlerinin gerilimden dolayı böyle bir şey yapamayacağını söylediklerini anlattı. Mihalis Psiloinis yaşadıklarını şöyle anlattı:
“İngiliz askerleri gelip bir doğum durumunun olduğunu söylediler. Yardım istediler. İki İngiliz askeriyle birlikte Limni diye bir yere gittik. Askerin biri ortadan kayboldu. Geri dönmedi. Diğer asker de beni götüremeyeceklerini, olayların ciddi olduğunu seni söylediler. Ben de onlara, “Sizden beni götürmenizi istemedim ki. Ben sizden sadece hastanın nerede olduğunu öğrenmek istedim” dedim. Ardından bana yeri söyleyip Poli'ye geri götürdüler.
“BM aracını alıp gider”
Bozdağ'a tek başına gitmek zorunda kalan doktor, önce Rum sonra da Türklerin kestikleri yollardan gitmek durumunda olduğunu biliyordu. Bundan dolayı riski azaltmak için sadece özel durumlarda kullanmaları için kendilerine verilen BM logolu, UNİCEF aracına binerek yola koyulur. “Kendi özel aracımla yola çıksaydım, vurulma olasılığım olabilirdi. Ben de BM logolu wolksvagen marka arabayla yola çıktım.”
Delirdin mi?
Doktor, köyden çıkarken ilk önce Rum askerler tarafından durdurulur. Nereye gittiği sorulur, Bozdağ deyince ise askerler “Delirdin mi?” diye çıkışılar. “13 tane esirleri var sen de gidersen 14 olacak”
Doktor Rum askerlere gecikmeden cevap veriyor: “O halde 14 olsun, alırlarsa beni de 14 esir olacak o halde ama o kadının hayatını kurtarmalıyım.”
“Ben canımı pazarda satın almadım”
Kıbrıslı Rum asker geçmesine izin verir, çok geçmeden bu kez de Kıbrıslı Türk askerin tuttuğu yola gelir. Araba durdurulur, çevresi askerlerle sarılır, arabadan indirilir, üzeri aranır ve sorguya çekilir.
Doktor yaşadıklarını anlatmaya başlar “Poli hastanesinin doktoruyum, beni Arap Doktor olarak bilirler” dedim. Çünkü Arapça da biliyorum. Türkler bana 'biz sizden yardım istemedik' dedi. Ben de 'biliyorum' dedim. Siz önce Lefke'den bir doktor istediniz, ve o demiş ki “ben canımı pazarda satın almadım” diyerek gelmedi.”
“O kadın ölürse sen mi ağlayacaksın”
Kıbrıslı Türk askerin geçmesine bir türlü izin vermediğini anlatan Dr. Mihalis, kendisine sürekli olarak kadının nesi olduğu sorusunun soruduğunu anlatıyor. Mihalis, bir askere, “O kadın ölürse seni mi yas tutacaksın, sen mi üzüleceksin, seni mi ağlayacaksın” diye çıkıştığını söylüyor. O sırada askerlerin içinden bir adamın çıkarak “Kadının kocası benim” dediği duyulur. Konuşan Salahi (Yıkıcı) idi. Sultan'ın eşi. Askerler doktorun geçmesine izin verirler, Sultan'ın kocası Salahi ile yola koyulan doktor Mihalis, kısa süre sonra Bozdağ'da olur. Ve karşılaştıkları manzarayı şöyle anlatır:
“Yarı ölü bulduk, yanına uzanıp kanımı verdim”
“Eve vardığımızda Sultan yarı ölüydü. Çok ağır bir durumdaydı. Suyu akmıştı. Bu durum karşısında ilk yapabileceğim Sultan'a kan vermekti. Kan grubum herkese kan vermeye uygun olduğundan şanslıydık. Çocuklar için kullandığımız şiringalar vardı. Birini kendime diğerini de Sultan'a bağladım. Yanına uzandım ve kanımı verdim. Sultan kendisini toparladığında tekrar Poli'ye, hastaneye gitmek için yola çıktık.”
“Canımı ortaya koydum”
“Sultan'ı Poli'ye götürmek riskliydi. Fakat ben canımı ortaya koydum ki kimse Sultan'a dokunmayacak. Sultan, eşi ve ben yola çıktık. Hastaneye yatırdık ve doğumunu yaptık. Hiç kimse böyle bir şeyi beklemiyordu.”
“Öncesinde çok sayıda düşüğü vardı”
“Doğum olduktan sonra Sultan bana hikayesini anlattı. Daha önce çok sayıda düşük yaptığını ve çocuklarının hep öldüğünü anlattı. Düşüklerden sonra ilk hayata gelen çocuk buydu.”
“Eşini evime aldım, Sultan'ın yanına kimseyi yaklaştırmadım”
“Eşini kendi evime aldım. Çünkü güvenliğini sağlamam açısından kendi evimde barındırmam en doğrusu olacaktı. Güvendiğim bir hemşire vardı. Hemşireyi orada bıraktım ve kesinlikle kimseyi Sultan'ın yanına almayacağını söyledim.”
“İki kişi götürdüm, üç kişi getirdim”
Hastanede geçirilen iki günün ardından, tekrar yola çıkılır, bu kez Sultan'ı, eşini ve çocukları Cengiz'i Bozdağ'a götürmek için. Bu kez özel araba ile değil, doktorun kendi özel aracıyla. “Bu kez güvenliğim yanımdaydı” diyor doktor. Çünkü arabada bir çocuk ve anne vardı. “Ben iki kişi götürdüm ama üç kişi geri getirdim”
Doğum, esirlerin geri verilmesini sağlar
Bozdağ'a dönüşte, doktor Mihalis, Kıbrıslı Türklerin esir aldığı 13 Kıbrıslı Rum'un da serbest bırakılmasını rica eder. Eğer serbest bırakılırsa kendisinin geri götürebileceğini, bu tür eylemlerin gerginliği daha fazla arttırmaktan başka bir işe yaramadığını açıklamaya çalışır. O esnada iki Kıbrıslı Türk'ün de Rumlar tarafından esir alındığını öğrenir. Pirgo'da esir alınan Lütfi Celül ve Saydam Hüsnü.
Kıbrıslı Rum esirlerin geri verilmesi karşılığında, bu iki ismi araştırması istenir. Kabul eder, “elimden geleni yapacam” der. Ve bir doğumun ardından 13 Kıbrıslı Rum esir geri iade edilir. Mihalis o sırada yaşadıklarını şöyle anlattı:
“5 kişilik arabaya 13 kişi aldım ”
“ O arabaya 13 esiri koydum. 5 kişilik arabada herkes sıkış sıkı kapılar açık geri döndük. Yarısının gövdesi dışarıda kaldı. Oradaki görevliler istersem yarısını götürebileceğimi, sonra da geri gelip diğerlerini alabileceğimi söylediler ama ben yine de hepsini bir kerede almak istedim. Bir kişinin doğumu 13 kişinin hayatını kurtarmaya vesile oldu.”
Hala kayıplar
Mihalis, ardından uzun bir süre Pirgo'da esir alınan Lütfi Celül ve Saydam Hüsnü'yü araştırdığını ama kendilerinden hiçbir ize ve habere rastlayamadığını söyler. Gözleri dolarak şu ifadeleri kullanır:
“Ne yazık ki esir alınan Kıbrıslı Türkler'den hiç haber alamadık. Uğraştım, çok araştırdım ama bulamadım.”
Bozdağlı Lütfi Celül ve Saydam Hüsnü ise hala kayıp.
Sultan Yıkıcı: “Hayatımı kurtardın, kardeşimmiş gibi hissediyorum”
Sultan Yıkıcı ise doktorla 56 yıl sonra hissettiklerini “Yerden göğe kadar mutluyum şu an” diyerek anlattı. “Doktor benim her şeyim, hayatımı kurtaran adam. Bugün burada olmasından dolayı da yerden göğe kadar mutluyum. Yaşamımı ona borçluyum. Çocuğumu ve beni yaşattığı için bunca yıl sonra tekrar teşekkür ederim. Doktoru kardeşim gibi hissederim.”
Cengiz Yıkıcı: “Beni yaşattığı için kendisine çok teşekkür ederim”
Ve 56 yıl önce pek çok risk göze alınarak hayata gelen Cengiz Yıkıcı. Doktora 56 yıl sonra teşekkür ediyor. “Doktor, babamla ve annem Poli'ye giderek bütün riskleri göze aldılar. O günler iki halkın savaştığı günlerdi, insanlar ölüyordu. Yollarda kayboluyorlardı, esir alınıyorlardı. O koşullarda doktor “yaşam haktır “düşüncesiyle bütün riskleri göze alarak annemi yaşadığı yerden alıp Poli'ye getirip doğumu gerçekleştirdi. Beni yaşattığı için kendisine çok teşekkür ederim.”
“Tek bir dileğim var, tüm canlılar için barış”
Doktorun karşısına yıllardan sonra tüm canlılar için yaşam hakkını savunan bir vegan olarak çıktığını da anlatan Yıkıcı, şöyle konuştu, “Onun karşısında yıllar sonra yine yaşama hakkını savunan bir insan olarak çıkıyorum. Veganım. Sadece insanların değil hayvanların da yaşam hakkını savunan biriyim. Tek bir dileğim var. Barış. Hem insanlara hem de hayvanlara yönelik evrensel bir barış. O kadar.”
Dr. Mihalis Psiloinis ve eşi için hazırlanan sofrada sohbet edilir, şarkılar söylenir