Hüseyin ÖZBARIŞCI
Ali Cerit, 43 yaşında ve yıllarda mobil vinç operatörlüğü yaptı. 2 yıl önce geçirdiği iş kazası, bir ayağını kaybetmesine neden oldu.
Geçirdiği iş kazası sonrası O, hep moralini yüksek tuttu, yaşam mücadelesini hiçbir zaman kaybetmedi.
O günden sonra ‘engelli bir birey’ olarak hayatını sürdüren Cerit, YENİDÜZEN’e yaşadıklarını anlattı, “Hastaneler çok yetersiz. Bir kazazedeyi 6 saat sedyede bekletmek doğru bir şey değil. 6 saat bekleme durumu olmasa belki de ayağımı kaybetmeyecektim” dedi.
Cerit, “Dünyadaki en ağır yüklerden birisi insan yüküdür. Birine muhtaç olmaktır. O yüzden hep kendim mücadele ettim, hiçbir zaman birine muhtaç kalmak istemedim” şeklinde konuştu.
En zor karar: Ya ayağın kesilecek, ya da hayati risk...
Kazanın 30 Haziran 2021 tarihinde gerçekleştiğini belirten Cerit, 6 saat bekletildiğini ve sonrasında özel bir hastanede operasyona alındığını söyledi.
Operasyona alınmadan önce karar vermek zorunda olduğunu ifade eden Ali Cerit, “Bana ya ayağımı keseceklerini, ya da 12 saatlik ameliyat öngördükleri ancak bu ameliyatın hayati riski olduğunu söylediler. Ben de önce hayatta kalmayı tercih ettim” dedi.
Tedavi sürecinde her zaman pozitif düşündüğünü ve mücadeleyi hiçbir zaman bırakmadığını anlatan 43 yaşındaki Cerit, hiçbir zaman birine muhtaç olmayı benimsemediğini ifade etti.
Cerit, ülkemizde engelli bireylerin önünde “Engeller” olduğunu da söyleyerek, engelli bireylerinin seslerinin duyulması için daha sistemli bir şekilde çalışma ortamının gerektiğine vurgu yaptı.
“İş kazası geçirdim, ambulansı bile kendim aradım”
İş kazası geçirdiği günü anlatan Ali Cerit, mobil vinç üzerindeki parçanın (Jipbom) yerinden çıkması sonu parçanın altında kaldığını söyledi. Kazanın 30 Haziran 2021 tarihinde günlük rutin işlerini yaptığı sırada gerçekleştiğini belirten Cerit, kaçmaya çalıştım ancak başaramadığını ifade etti. Saat 09.00 sıralarında gerçekleşen kaza sonrası ilk mücadeleyi oradaki sağlık ekibinin yaptığını anlatan Cerit, bir buçuk saat sonra devlet hastanesine götürüldüğünü, öğle saatlerinde de özel bir hastaneye sevk edilerek, saat 14.00 civarında operasyona alınabildiğini sözlerine ekledi.
Cerit şöyle devam etti:
“Ülkemizde aşırı derecede denetim eksikliği var. Ben yıllarca büyük işlerde projelerde çalıştım. Aldığım eğitimlerde benim geçirdiğim kaza milyonda bir olacak bir kazaydı. O parçanın oradan çıkması ve düşmesi her zaman olan bir şey değil. Buradaki en büyük eksikliğin iş güvenliklerinin iş bilmemiş olmasıdır. Sadece ‘Baret tak, yelek tak, ayakkabı giy’ demekle olmuyor. İş teknik bilgisinin tam olması lazım… Kaza yaptım, oradaki sağlıkçılar geldi. Ambulansı bile kendim aradım.”
“Belki de ayağımı kaybetmeyecektim…”
İş kazası geçirmesinin ardından devlet hastanesinde saatlerce kaldığını anlatan Cerit, operasyona alınana kadar toplamda 6 saatlik bir zaman geçtiğini söyledi, “6 saat bekleme durumu olmasa belki de ayağımı kaybetmeyecektim” dedi.
Cerit, iş kazası geçirdiği anın sonrasını şu şekilde özetledi:
“Hastaneler çok yetersiz. Bir kazazedeyi 6 saat sedyede bekletmek doğru bir şey değil. 6 saat bekleme durumu olmasa belki de ayağımı kaybetmeyecektim. Özel hastaneye gittikten 20 dakika sonra ameliyata alındım. Orada bana söyledikleri hücreler çekildiği için yüzde 90 kesileceğiydi. O an karar vermem lazımdı. Bana ya ayağımı keseceklerini, ya da 12 saatlik ameliyat öngördükleri ancak bu ameliyatın hayati riski olduğunu söylediler. Ben öncelik hayatımı kurtarmaktan yana kullandım. 1 saat 20 dakikada ameliyattan çıkmıştım. İlk 1 hafta hastanede yattım, 1 ay sonra 13 gün daha yattım. Hep kendimdeydim ve yüzüm gülüyordu. Bu süreçte ailem, arkadaşlarım her zaman yanımda oldular. Zaten onu hissettiğiniz zaman daha bu süreci daha kolay atlatabiliyorsunuz.”
“Mücadele ettim, birine muhtaç olmak istemedim…”
Geçirdiği kazanın ardından yorucu bir tedavi süreci olduğunu anlatan 43 yaşındaki Cerit, her zaman pozitif düşündüğünü ve hiçbir zaman pes etmediğini ifade etti.
İlk 5 ayının yatarak, sonrasını da protez deneme süreçleriyle geçtiğini bahseden Cerit, “Ben her zaman pozitif düşündüm. ‘Ben bundan sonra böyle yaşayacağım’ dedim ve mücadele ettim. Dünyadaki en ağır yüklerden birisi insan yüküdür. Birine muhtaç olmaktır. O yüzden hep kendim mücadele ettim, hiçbir zaman birine muhtaç kalmak istemedim. İşini yavaş yap, ama sen yap… Ben şu anda araba da sürebiliyorum, işimi de yapabiliyorum. Kendimi oylayacak işler de yapabiliyorum” ifadelerini kullandı.
“İnsanların bana acıyarak bakması moralimi bozdu”
Tedavi sürecinde psikolojik olarak bir zorluk yaşamadığından ancak çevresindeki faktörlerden dolayı üzüldüğünü ifade eden Ali Cerit, “İnsanların yanıma gelip bana acıyarak bakmaları moralimi bozdu. Bu durum, her insanın başına gelebilir. Bu süreçte moral ve motivasyon yüksek tutulması gerekirken, gelip de bana acıyarak bakılmasını hiçbir zaman istemem… Pozitif düşünmek lazım, o ortamı yakalamak lazım… Eğer yaşıyorsan, nefes alıyorsan tek ayakla da kalsan adım atmaya bakacaksın” dedi.
“Engelliler tamamen unutulmuş vaziyette… Önlerindeki engeller kaldırılsa yeter…”
43 yaşındaki Ali Cerit, ülkemizde engelli bireylerin önünde birçok engel olduğunu savundu, bu engellerin kalkası için sistemli bir çalışma ortamının şart olduğunu söyledi.
Engellilerin günlük hayatta yaşadığı sıkıntıları sıralayan Cerit, “Engellilerin göz önünde olması, onların da hakları olduğunu herkesin farkına varması gerekiyor” şeklinde konuştu.
Cerit sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu ülkede engelli bireyler tamamen unutulmuş vaziyette… En basit bir şekilde araba park yerine gidiyorum. Koskocaman bir alan var, gelip bana ayrılan yere arabasını park eden insanlar var. Sadece park yeri de değil. Tekerlekli sandalyeye bağlı olan bir insan çok sıkıntı yaşıyor. Asansör olmayan binalara resmen zıplayarak çıkıyoruz. Ne yazık ki, böyle devlet dairelerimiz de var. Ben yine kendi hayatımı idame ettirebiliyorum ama başka engelli bireyler de var ki yanında sürekli olarak biri olması lazım. Bizlere ‘Evde otur, hiç bir şey yapma’ denildiği zaman biz zaten hayata küsmüş oluyoruz. Engellilerin göz önünde olması, onların da hakları olduğunu herkesin farkına varması gerekiyor. İstenilen budur başka bir şey değil. Engelli bireyler için dernekler veya birlikler çok uğraşıyorlar ama sesleri kısık kalıyor. Evet, bir mücadele var ama bir şekilde yetersiz kalıyor. Çünkü bu iş sadece derneğin veya gönüllü olarak birkaç kişinin yapabileceği iş değil. Engelli bireylerin sesini duyurmaları için daha fazla adıma ihtiyaç var. Örneğin; Meclis’te engelli bir bireyin vekil olabilmesi gibi, medyanın daha fazla rol üstlenmesi gibi veya engelli bireyler için yeni bir daire kurulması gibi… Bunlar için sistemli bir çalışma ortamı şart. Biz de çalışabiliriz, biz de gezebiliriz, biz de eğlenebiliriz. Bunun bir de ekonomik kısmı da var. Ben kendimi çalışacak kadar iyi hissediyorken niye bana evde oturmam için maaş verilsin ki. Hayatın pahalı olduğunu görüyoruz. Benim çocuklarım, bir ailem var… Bir protezin lastiği yırtıldığı zaman 1 ay beklemek durumundayım. Onun haricinde en ucuz olan lastik de 850 Euro… Beni yürüten de o lastik ve almak zorundayım. Kısacası engellilerin önündeki engeller kalkması lazım…”
“Hiçbir iş aceleyle yapılmamalı…”
İş kazası geçiren ve iş kazası geçirdikten sonra hayatı değişen Ali Cerit, iş kazalarının önlenebilmesi adına topluma mesaj da verdi. Cerit, “Hiçbir iş, insanın canından daha önemli değildir. Hiçbir işte acele etmemek gerekiyor. Ben hayatta kaldım ama iş kazasında ölen insanlar da gördüm. Kendimi çok şanslı hissediyorum.”