Ayşe GÜLER
'Dünya Kanser Günü'nde kanser konusunda yaşanılan sıkıntılar, tedavide yaşanılan sorunlar yeniden gündeme geldi, tartışmaya açıldı.
Dünyanın en önemli hastalıkları arasında yer alan kanser vakalarında her geçen yıl artış yaşanıyor.
Toplumda ‘gizlenen’ ve dile getirilmekten ‘korkulan’ kanser nedeniyle ülkemizde şu anda 7 bin 185 kanser hastası yaşam mücadelesi veriyor.
Ülkede Onkoloji uzmanının bulunmaması, hastalar üzerinde ciddi endişe yaratıyor.
Geçmişte kanser tedavisi gören ancak şu anda kontrollerine devam eden hastalar, uzun yıllar süren tedavi sürecini ve yaşadıklarını YENİDÜZEN’e anlattı.
Hastalar, ülkede Onkolog olmadığına dikkat çekerek, söz konusu durumun tedavileri boyunca yaşadıkları en büyük sıkıntı olduğuna dikkat çekti.
“Onkoloji Servisi’nde tek bir doktor hastalara hizmet vermeye çalışıyordu. Doktor elinden geleni yapıyordu ancak bu durum sağlıklı değildi” diye konuşan hastalar, tedavi süresince hasta ve doktor arasında oluşacak güvenin çok önemli olduğuna işaret etti.
“Kabullenmek ve yüzleşmek”
Hastalar, kanserde en önemli adımın ‘kabullenmek ve yüzleşmek” olduğunu söylüyor.
Tedavi sürecince moral yüksekliğinin en büyük silah olduğunu dile getiren hastalar,
kanser olduklarını ilk öğrendiklerinde ‘hayata küstüklerini’ ancak kısa sürede toparlandıklarını söyledi.
Bazı hastalar ‘ilk öğrendiğimde dünyam karardı. Günlerce bir köşeye çekilip gizlice ağladım’ diye konuşurken, bazıları da‘ ben bu hastalığı yeneceğim dedim ve başardım’ şeklinde konuştu.
Gözlerinde geçmişteki zorlu sürecin izlerini hala taşıyan hastalar, şu anda tedavi gören kanser hastalarına ise ‘yüksek moral ve mücadele’ çağrısında bulundu.
“Yaşama tutunmak için…”
Kanser hastalarının birçoğu, zorlu tedavi sürecini yaşarken hayata tutunmak için neden aradıklarını söyledi.
Hastaların kimisi bankaya giderek kredi çektiğini, kimisi de kendine yeni bir uğraş bulduğunu dile getirdi.
Kanserin ‘utanılacak ya da gizlenecek’ bir hastalık olmadığını da vurgulayan hastalar, bu konuda ailelerin bilinçli olması gerektiğini vurguladı.
------------------------------------------------
KANSER HASTALARI KONUŞTU…
İlkiz Akrep: “Kanser hastaları ‘ben yaşayacağım’ demeli”
“Kanser hastalığı dünyada oldukça yaygınlaşan bir hastalıktır. Ancak Kuzey Kıbrıs’ta çok yaygın bir hastalık oldu. Kontrolleri yapmaları, özellikle bayanların her 6 ayda bir kontrole gitmeleri konusunda çağrıda bulunmak istiyorum. Kanser hastası olup, ben öleceğim diye korkmasınlar. Hastalığın üstüne gidip, ben yaşayacağım diyebilmek gerekiyor. Moral her şeyden önemlidir. 2008 yılında kanser olduğumu öğrendim. O gün bir köşeye saklanıp, ağladım. Eşime söylediğimde oda çok şaşırmıştı. Ama bana hastalığı yenmem konusunda çok büyük destek verdi. Kanser Hastalarına Yardım Derneği konusunda pek bir bilgim yoktu. İki gün içerisinde yurt dışına gittik. Ameliyatım gerçekleşti. Bu sürecin ardından ülkeye geri döndüm. Kemoterapi almam gerektiğini söylediler. Her hafta kemoterapi alıyordum. Kanımdaki değerler çok farklıydı. Saçımın az döküleceğini düşünmüştüm. Ama ilk kemoterapiyi almamın ardından saçlarım döküldü. Aynada kendime baktığımda yıkıldım, ağladım. İkinci kemoterapi aldığım gün yanımda kanser hastası olan yaşlı bir kişi hayatını kaybetti. Onu gördüğümde çok ağladım. Kısa bir süre sonra toparlandım ve kendi kendime ‘ben yaşayacağım’ dedim. Kemoterapiyi aldıktan sonra devamlı olarak çalıştığım bir bankaya gittim. Kanser hastası olduğum için bana kredi vermediler. Bu durum benim çok ağrıma gitti. Saçıma bere takıp, beni tanımayan başka bir bankaya gittim. Evimi tamir etmek için kredi çektim. Hayata tutunmak için böyle bir şey yaptım. Kendime ‘ben borcumu ödeyeceğim, yaşayacağım' dedim. Kemoterapinin ardından radyoterapi almam gerekiyordu. Türkiye’ye gitmek istemedim. Güney Kıbrıs’ta tedavi olmak istedim. Ancak ne Rumca ne de İngilizce biliyordum. Bana yardımcı olması için derneğe başvurdum. Ledra Palace’dan otobüs kalkıyordu. Otobüsün içi tıklım tıklım doluydu. İçerdekilerin hepsi neşeliydi. Herkes kanser hastasıydı ancak kimse ağlamıyordu. Tedavim bitti. Kontrollerim devam ediyor. Ancak şunu söylemek istiyorum bizim tek sıkıntımız Onkolog doktorun olmamasıydı. Özlem Gürkut, Onkolog olmamasına rağmen, bizlere yardımcı olmaya çalışıyor. Fakat birçok hastaya bakıyor, yeterli değil. Devlet, özellikle Onkoloji bölümünde okuyan öğrencilere destek vermelidirler. Böylelikle bu sorunu çözebiliriz. Benim oğlum, yaşadığım zorlukların ardından Onkolog olmaya karar verdi. Şu anda üniversitede eğitim görüyor.”
----------------------------------
Susan Tilt: “En büyük zorluk, Onkoloji Servisi’nde tek bir doktor olmasıydı”
“Herhangi bir yabancı için kanser hastalığına yakalanmak büyük bir paniktir. Çünkü sistemi, yabancılara yönelik yapılacak hizmetleri bilmiyorsunuz. Dilini bilmediğiniz bir ülkedesiniz. 11 yıldır Kuzey Kıbrıs’ta yaşıyorum. Ancak ben bu sıkıntıları yaşadım. Hasta olduğumu öğrendikten sonra annem ve kız kardeşimle konuştum. İngiltere’de tedavi olmak istedim. 5 yıl İngiltere dışında kaldığınız zaman sistem sizi dışarıya atıyor. Kontrol ve muayene olmanız mümkün olmuyor. Tekrardan sisteme girmemim mümkün olmadığını bana söylediler. Önümde iki seçenek vardı. Ya tedavimi İngiltere’de paralı bir şekilde yaptıracaktım, ya da ülkem olarak kabul ettiğim Kuzey Kıbrıs’ta tedavime başlayacaktım. En iyi arkadaşım, dernek başkanı Raziye Kocaismail’i tanıyordu. Başka bir arkadaşına yardımcı olmuşlardı. Bu yüzden arkadaşım aracılığıyla dernekten yardım istemeye karar verdim. Derneğe başvurduğum zaman, omuzlarımdaki yük kalkmıştı. Burada var olmadığını düşündüğüm bir sistemle karşı karşıya geldim. Tedavimi nerede alabileceğim konusunda dernek bana yardımcı oldu. Derneğin yardımları olmasıydı eşim ve ben bunun altından kalkamazdık. Üç yıl boyunca meme kanseri ile mücadele ettim. 2011 yılında tedavilerim sona erdi. Kontrollerim devam ediyor. Ancak şu an bana yapılan yardımları geri ödemem gerektiğini düşünüyorum. O yüzden o günden beridir kanser hastalarına yardım ediyorum. Tedavi süresince yaşadığım en büyük zorluk, tek bir Onkolog doktorun olmasıydı. Tüm yük O’nun üzerindeydi. Zaten söz konusu doktorda Onkolog değil. Kalp servisine baktığımda, birden fazla doktor oradaki hastaları tedavi ediyordu. Ancak bizim bölümde bu durum söz konusu değildi. Bu durum bana oldukça garip geldi.”
------------------------------------
Ümran Tüysüz: “Kimse, kanserden korkmasın”
“Kanser hastaları, bu hastalıktan korkmamalıdırlar. Devamlı olarak morallerin yüksek tutulması gerekiyor. Hastalar, ‘ben bu hastalığı yeneceğim’ diye hayata tutunmalıdır. Kanseri kabullenip, bu yolda hareket etmek önemlidir. Ben rahim ağzı kanseriydim. Oldukça yayılmıştı. Bu durumda benim hatamdı. Çünkü doktordan kaçtım. Kulaktan duyma hiçbir şeye güvenmesinler. Ben bu hataları yaptım. Bedelini de çok ağır ödedim. Tedavi sürecim 2 yıl sürdü. İlk öğrendiğim anda dünyam başıma yıkıldı. Kabullenemedim ama o kelimeyi kendi kendime tekrarladım. Yurt dışında değil, ülkemde tedavi gördüm. Tedavi sürecim tamamlanalı 10 yıl oldu. Hasta olduğumu öğrendiğimde bilinçli değildim. Ancak daha sonra araştırmalar yaptım, doktorlarımın uyarısını dikkate aldım. Özellikle ilaç bulma konusunda ciddi sıkıntılar yaşadım. Onkoloji Servisi’nde tek bir doktorun olması çok zordu. En büyük sorun buydu. Kimse, hasta olduğunu gizlememelidirler.”
-------------------------------------
Sonay Alibaba: “Aileler, kanseri gizlememeli”
“Ben kanser hastası olduğumu bilinçli bir şekilde öğrendim. Hemşireydim. Eşim patoloji sonuçlarını bana getirdiğinde, çıkan sonuçlardan kanser olduğumu öğrenmiştim. Kanser hastası olduğumu öğrendiğimde yıkılmadım. Sadece tedavisini nasıl yapacağım konusunda endişeye kapıldım. Çünkü ülkede onkoloji doktoru bulunmuyor. Hastanede çalıştığım için şu anda onkoloji servisine hizmet veren doktorun yaşadığı zorlukları görüyordum. Birçok hasta tek bir doktordan yardım alıyordu. Normal bir cerrah, tedavi uyguluyordu. Bu ne kadar doğrudur, hastaya ne derece güven sağlanır bilmiyorum. Çünkü hastanın doktora güvenmesi gerekiyor. Türkiye’de ameliyat oldum. Yumurtalık kanserine yönelik tedavi gördüm. Kansere yakalanan hastaların bilinçlendirilmesi gerekiyor. Aileler bunu gizlememelidir. Ne yazık ki toplumda böyle bir durum vardır. Ancak bu duruma karşıyım. Bu utanılacak bir durum değildir.