Kıbrıs Türk Otelciler Birliği, Sağlık Bakanlığı Üst Komitesi’nin aldığı tavsiye kararı ile gündeme gelen 7 günlük zorunlu karantina uygulamasının ‘kolaya kaçmak’ olduğunu savundu.
Birlik, bu uygulamanın ekonomik yıkım yaratacağına değinerek, “7 gün karantina uygulamak hem turistlere hem de yurtdışındaki vatandaşlarımıza “gelmeyin” demektir. Böyle bir adım tüm dünya normalleşme yolunda hızla adımlar atarken dünyadan biraz daha kopmaktır.” dedi.
Süreçle ilgili de yapılan değerlendirmede, ülkeye gelen ve Covid-19 çıkan birçok kişinin turist olarak otellere gelmediği de işaret edilirken, tüm sorumluluğun bu sektöre yıkılmaması gerektiği belirtildi.
Açıklamada şunlar ifade edildi:
“Ülkede yaşadığımız sorun; beş ayın sonunda sadece sağlık temelli değil, aynı zamanda ekonomik temellidir. Alınacak her karar, sağlık/ekonomi dengesini doğru bir zemine oturtmalıdır.
Güney Kıbrıs-Kuzey Kıbrıs arasındaki geçişler ile ilgili alınan karar da bu temelde düşünülen ve alınan bir karardır. Bu karar yanlış değildir, ama risksiz de değildir.
Türkiye’den KKTC’ye uçuşların kontrollü bir şekilde az sayı ile başlaması da bu temelde düşünülen bir karardır.
Ülkemize gelen 10 bine yakın yolcunun tamamı turizm amaçlı gelmemiştir. Ancak, maalesef konu bu nokta üzerinden tartışılmaktadır. 1 Temmuz itibarı ile ortaya çıkan 23 vakanın 5’i taburcu olmuştur. Bu vakalar tümü oteller için gelenler değildir.
Dolayısı ile tüm sorumluluğu 20 bin istihdam yapan, bir o kadar yan sektörleri besleyen bir alana yükleme çabaları, toplumsal değil, bireysel bir kavganın ürünüdür.
Bilinmesini isteriz ki, turizm sektörünün ana lokomotifi otelcilerin eli taşın altındadır.
Pandemi sürecinde ihtiyaç duyulduğu zaman otellerimizi açtık, bağış kampanyalarına katkı koyduk. Şimdi, sağlık alt yapısı için “hade” dense, yine gereğini yapacağız. Yapacağımızı da defalarca yetkililere ilettik.
Biz hep bir tek şey istedik; sağlık alt yapısı güçlensin ve halka güven verecek açıklamalar yapılsın.
Gelinen aşamada herkes önlemini almalı, sorumluluğun farkında olmalı ve süreci sağlık/ ekonomi temelinde düşünmeye başlamalıdır. Meseleye doğru ve akılcı bir şekilde bakmaz, çözümler üretmezsek ülkede işsizlik artabilir. Sosyal sorunlar büyüyüp sosyal patlamalar yaşanabilir.
Bir kez daha söylüyoruz: Çift PCR uygulaması ile Türkiye’den gelen yolcularla ilgili riski en aza indiriyoruz. 2’nci PCR sonucu çıkana kadar sorumluluk otellerimizdedir. Bu konuda gerekli hassasiyeti göstereceğimizi kamuoyuna deklare ederiz. Sağlık Bakanlığı da sonuçları en geç 8 saatte bizlere ulaştırmalıdır.
Bu süreci riskleri bilerek ve gerekli tedbirleri alarak birlikte aşmak ve başarmak zorundayız. Aynen Türkiye, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın yaptığı gibi. Diğer ada ülkelerinde yaşananlar gibi.
Otelciler Birliği olarak Sağlık Bakanlığı bünyesinde oluşturulan kurulların, komitelerin kararlarına saygılıyız ama açılması için biz iş insanlarının da katkı yapmaya hazır olduğu pandemi hastanesinin aylardır yapılmamış olmasını anlamakta zorlanıyoruz. Bunun yapılmaması sonrasında oluşan güvensizlik ortamında gözlerin hep ülkeye giriş kapılarında olması ve olayın ekonomik yanının düşünülmemesi bizleri hem üzmekte hem de ilerisi için düşündürmektedir. Kaldı ki, mevcut koşullarda sağlık sistemimiz ortaya çıkan ihtiyaçlara yanıt verebilecek durumdadır. Çift PCR uygulaması başarı ile uygulanmaktadır.
Başta pandemi hastanesi olmak üzere sağlık sistemini daha etkin hale getirecek tedbirlerin hemen alınabileceği koşullardayız. Yani kötü bir noktada da değiliz. Bu koşullarda sağlık alt yapımızı daha da iyileştirmek yerine ülkeye hava ve deniz limanlarından gireceklere 7 gün karantina uygulamasını gündeme getirmek işin kolayına kaçmaktır, bu uygulamanın yaratacağı ekonomik yıkımı ön görememektir. Kısacası 7 gün karantina uygulamak hem turistlere hem de yurtdışındaki vatandaşlarımıza “gelmeyin” demektir. Böyle bir adım tüm dünya normalleşme yolunda hızla adımlar atarken dünyadan biraz daha kopmaktır.
İddia ediyoruz, “kapı kapamalara” veya “yeni karantinalara” gerek bırakamayacak tedbirler vardır ve hemen alınabilir.
Bizim elimiz her türlü taşın altındadır. İşin kolayına kaçarak, ülkenin tamamen kapanmasına yol açacak önerilere sarılanlarla bir yere varılamaz. Bu yaklaşımda ısrar edenler, yaşanacaklar sonrasında ortaya çıkacak binlerce işsizin, iflasların ve tüm bunların devamında kamunun ödeyemeyeceği maaşların da sorumlusu olacaktır.
Aklın ve bilimin yolunda ilerlemeye devam etmeliyiz.”