İlgiyle izliyorum Türkiye’deki seçimi!
Onca darbenin boynu büküklüğü ardına belki ilk kez adına ‘sol’ diyebileceğimiz bir hareket sokağa indi.
Farklılıkların birlikteliği yaşanıyor, etnik kökenden cinsel yönelime, işçiden entelektüele, inançlıdan ateiste, sosyalistten liberale…
Tüm bu farklar insanları ‘bölmek’ ya da ‘çatıştırmak’ yerine, bir ‘zenginlik’ içerisinde buluşturuyor, daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük düşüyle…
Hem umut mevsiminin meltemi var kuzeyde, hem de ‘dikta’nın korkusu…
***
Türkiye’nin seçiminde gerginlik ve endişe kadar yüzünüze tebessüm yağdıran bulutlar da fazlaca dolu.
‘Uçak, tank, uzay mekiği’ falan yapmakla övünen iktidara, “sen önce kendi şapkanı yap” diyorlar mesela…
Seçim şapkasının içindeki “Made in China” imzasını sergileyerek (!)
Çin işi şapkadan ‘tavşan’ çıkar mı bilemiyorum da, öyle görünüyor ki bu seçim Türkiye’de “her şehre bir havaalanı” kadar, “her insana ifade özgürlüğü”nün de kapılarını açacak.
Kim bilir gün gele “köprüleri” ile değil, “cezaevlerinde tek bir düşünce suçlusu yatmıyor” diye övünecek ülke.
“Bunun bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu” diye devletin en tepesinden gazetecilerin tehdit edildiği bir devlet yerine, belki, “basın özgürlüğü sıralamasında zirveye yerleşecek”, kim bilir, gün gele…
***
Hani ‘gülümseten’ işler demiştim ya…
HDP lideri Demirtaş elinde bağlama, türkü söylüyor ekranda…
Erdoğan laf atıyor, ‘küçümsüyor’:
- Saz çalıyor, sesi de güzelmiş, pop starı gibi!..
Siyaset tarihine geçecek bir yanıt geliyor:
- “Ben çaldığımı söyleyebiliyorum, sen de çaldıklarını söylesene!”
***
Son bir hafta Türkiye seçimleri için.
Her bir partinin kitapçığında ‘Kıbrıs’a yönelik duruşa baktığımız zaman HDP dışında çok da ‘ilerici’ bir fark yok.
‘Fetihçi’ anlayış gizliden ya da açıktan kendine yer buluyor.
“Garantörlüğün geleceğine Kıbrıslı Türkler karar verecek” gibisinden, geçmişe oranla ‘irademize’ çok daha saygılı tavırlar gelişse de, Kıbrıs gerçeği Türkiye’de hâlâ ‘milliyetçi’ hislerle okunuyor.
***
Peki ‘seçim sonucu’ adaya nasıl yansıyacak?
Ya daha fazla demokrasi, özgürlük ve saygıyla…
Ya da baskıyla…
Türkiye’ye nasıl yansıyacaksa yani!..