Kıbrıs’ın kuzeyinde Covid-19 tedavisi gören hastalardan biri olan Dilek Toksöz, sosyal medya hesabından açıklama yaparak, Covid-19 hastalarıyla yeterince ilgilenilmediğini savundu. Covid-19 hastası olmanın bir tercih olmadığını belirten Toksöz, bunda utanılıp, saklanacak bir durum olmadığına da işaret etti.
Dilek Toksöz’ün açıklaması şu şekilde;
“Ben ve eşim 9 Ağustos tarihinde zorunlu sağlık sebebinden dolayı Ankara’ya gitmek zorunda kaldık. Dönüş için uçak saatinin 72 saat öncesinden hazır olacak şekilde 11 Ağustos’ta PCR testimizi yaptırıp negatif sonuçlarını alıp, 15 Ağustos Cumartesi akşamı adaya döndük.
Ercan Havaalanı’nda tekrar PCR testi yaptırıp, 8 saat sonra online sonucu öğrenebilmek için bize kod numarası verdiler. 8 saat sonra online olarak benim testimin negatif olduğu bilgisi geldi. 24 saat geçmesine rağmen Pazar akşamı defalarca kontrol ettiğimiz halde eşimin sonucunun henüz çıkmadığı ve daha sonra tekrar denememiz gerektiği uyarısı geldi.
Tanıdıklar vasıtası ile Sağlık Bakanlığı Covid-19 Merkezi’ni arayıp eşimin de test sonucunun negatif olduğu bilgisini aldık. Fakat Pazar gün eşimde halsizlik, yorgunluk hissi ve ateş belirtileri başlamıştı. Sonucun negatif olduğunu bildiğimizden soğuk algınlığı olduğunu düşündük. Bir yandan da vermiş oldukları kod numarasını sürekli girip negatif sonucu görmeye çalışıyorduk. Pazartesi sabah tekrar kontrol ettiğimizde sonucun yine çıkmadığını gördük. Sağlık Bakanlığı’nın telefonlarını defalarca aramamıza rağmen telefona cevap verilmedi. Eşim kendini iyi hissetmediğinden Mağusa Devlet Hastanesi’ne gidip tekrar test yaptırdı. (Bu arada biz sonucu gözümüzle görmediğimiz için biz ve çocuklarımız evden dışarı çıkmadık)
Eşim, Mağusa Hastanesi’nde testini yaptı ve 3-4 saat sonra “Size haber vereceğiz “ deyip eve gönderdiler. Biz oradan haber beklerken Covid-19 Merkezi telefonla arayıp eşimin testinin pozitif olduğunu Lefkoşa Hastanesi’ne gitmesi gerektiğini, benim ve çocuklarımın da 14 gün karantinaya alınacağını söyledi. Eşim Lefkoşa Hastanesi’ne yatırıldı, biz de Lapta Sempati Otel’e karantinaya alındık.
20 Ağustos Perşembe günü aniden benim tat ve koku alma duyum kayboldu. Hiçbir şekilde ne tat ne de koku almıyordum. Bunun da belirtilerden biri olduğunu bildiğimden hemşireden bana test yapmasını Pazartesi yapılacak olan testimin önceye alınmasını rica ettim ve testim yapıldı. Akşama sonucun çıkacağını ve bana bilgi vereceklerini söylediler. Aradan 2 gün geçmesine rağmen sonuç bana bildirilmedi. Cumartesi akşamı saat 01.00’de beni arayıp pozitif olduğumu ve hemen eşyalarımı toplamamı yarım saat içinde ambulansın beni alıp hastaneye götüreceği söylendi. Ve ambulans sabaha doğru 03.45 de geldi. Psikolojik olarak zaten kötü hisseden kişiye bu bekleyişin o saatte neler hissettirdiğini tahmin edebileceğinizi umuyorum.
Hastaneye yatırıldım. 23 Ağustos gecesi saat 22.30 civarı tomografiye gidilecek diye hazırlanmam söylendi. Benimle birlikte 6 kişi daha gidecekti. Hepimizi bir ambulansa koydular. Ambulans daha hareket etmeden ambulansa binen 2 hasta sabah test yaptıklarını ve sonuçlarının henüz çıkmadığını söyledi. Ben de onlara ambulanstan inmelerini pozitif değillerse onlar için tehlikeli olduğunu söyledim. Onlar da indi. Güvenlik görevlisi de bana dönüp ona tomografiye gidecek olan bu grubun hiçbirinin test sonucunun belli olmadığı bilgisi verildiğini söyledi. Ben ve diğer 4 kişi sonuçlarımızın pozitif olduğunu ve bu iki kişinin bizimle ayni ambulansta gitmemesi gerektiğinde ısrar ettik. Bir tartışma sonucunda onlar ayrı biz ayrı ambulansla tomografi çekilecek binaya götürüldük. Kapıda görevli hemşire yüksek bir ses tonu ile ambulanstan indiğimiz anda yan yana yürümememizi, mesafeli durmamızı söyledi. Ben de mesafeye bu kadar önem veriyorsanız neden 5 kişiyi ayni ambulansa koydunuz dedim. Aldığım cevap şu oldu; “Bu benim sorunum değil, sizi ayni yere koyanlara sor bunu…”
Sırayla bizi tomografiye almaya başladılar. Dışarda sıra beklerken test sonuçları belli olmayan diğer 2 kişi de getirildi. İkisi de yıllardan beri kronik zatürre veya bronşit geçiren kişiler olduklarını sabah da rahatsız oldukları için hastaneye gittiklerini ve muayene sonrası tedbir amaçlı PCR testlerinin yapılıp hastanede bekletildiklerini söylediler. Sonuçlarını da henüz öğrenmemişler. İlginç olan da şu: testleri yapılmış ve sonuç çıkmadan pozitif hastaların yattığı bölümde yatışları yapılmış.
Ertesi sabah saat 10.00’da hemşire gelip hazırlanmamı ve otelde karantinaya alınacağımı söyledi. (Fazla semptom göstermeyen iyi durumdaki hastalar otellerde karantinaya alınıyor) ve 24 Ağustos Pazartesi sabahı Girne Olivia Palm otele yerleştirildim.
28 Ağustos akşamı telefonla hazırlanmamı ve Lefkoşa’ya Akciğer filmine gideceğimi bildirdiler. Benimle birlikte bir kişi daha ambulansla Lefkoşa’ya hastaneye götürüldük. Ambulans şoförü bizi indirip gitti. Issız bir yerde gecenin saat 22.30’u, etrafta kimse yok, binanın kapısı kapalı orda yarım saat bekledik. Bir güvenlik görevlisi bir yerleri arayıp kapıyı içerden gelen birine açtırdı. O da beklememizi bizi çağıracaklarını söyledi. 15 dakika daha bekledik ve içeri alındık. Önce ben sonra diğer hastaya film çekildi. Ardından yaklaşık 10 kişi daha geldi ve film çekmek için sıraya girdiler. Bize de şuraya 2 koltuk boş olacak şekilde oturup bekleyin, ambulans gelecek dediler. Filmi çekilen 2 koltuk arayla oturdu. 20 dakika sonra ambulans geldi. Hemşire şoföre şu 6 kişiyi al 4 ünü Lefkoşa’da Royal Otel’e bırak sonra devam et 2’sini Girne’ye götür dedi.
Dedim ki; “Siz bizimle dalgamı geçiyorsunuz?”
2 sandalye boş olacak şekilde oturun diye bağırırsınız ve 6 kişi ayni ambulansla üst üste mi gidecek? Ben binmiyorum dedim. Bir tartışma yaşandıktan sonra ayrı ayrı ambulanslarla geri döndük.
Bu arada 27 Ağustos Perşembe günü bana tekrar PCR testi yapıldı. 1 hafta sonra 2 Eylül Çarşamba gün tekrar yapıldı, 3 Eylül Perşembe gün yine yapıldı ve bunların sonuçları bana bildirilmedi.
Eşim hastalık dönemini tüm semptomları göstererek ağır yaşadı ve 30 Ağustos Pazar günü bir kaç kez PCR yapılıp negatife dönünce taburcu edildi. Hastane sürecinde doktorların ve hemşirelerin özverili emeklerinden dolayı teşekkür ederiz. Onların da yaşadıkları hiç de kolay değil...
Ve bugün benim karantinadaki 19’uncu günüm.
Hiçbir ilaç v.b bir tedavi görmüyorum. Hala daha durumum, testlerimin sonuçları, kan tahlili sonuçlarım, karantina sürecimin ne kadar kaldığı hakkında hiçbir bilgim yok.
Dilerim ki kimse gerek pozitif vaka gerek temaslı olarak karantinada bu süreci yaşamasın
Çünkü‼
Karantina sürecinde
Sizin ne yaşadığınızı, ne hissettiğinizi sevdikleriniz dışında kimse önemsemiyor.
Dört duvar arasında ailenizi, sevdiklerinizi, evinizi, işinizi, açık havayı ne kadar özlediğinizi düşünmeden tatil yapıp dinlendiğinizi düşünenler oluyor. (Böyle düşünenlere “darısı başınıza” diyorum)
Kaldığınız yerde, Ötekileştirilip hummalı muamelesi görüyorsunuz.
Kapınıza bir tabldot yemek paketi ve 1 şişe su konup oradan hemen uzaklaşılıyor. Olur da kapıyı onlar gitmeden açarsanız yandınız...
Böyle bir durumda iken gelen yemeğin ne olduğu, güzel olup olmadığı, lezzetli olup olmadığı önemsiz elbet... Fakat kimse size önceden vejeteryan ya da vegan olup olmadığınızı, gluten alerjiniz var mı, ya da bir gıdaya karşı alerjiniz var mı diye sormuyor.
15 gün boyunca odanız temizlenmiyor, yeni çarşaf, havlu veya temizlik malzemesi ihtiyacınız sorulmuyor. Kendiniz temizleyin diye de gerekli malzeme sunulmuyor.
Televizyonunuz çalışmıyorsa kimse gelip ilgilenmiyor. Çünkü siz hummalısınız. 15 gün 4 duvar arasında televizyonun ne kadar ihtiyaç olduğunu tahmin edebilir misiniz bilmiyorum...
Herhangi bir yetkili (Doktor, hemşire veya bakanlık görevlisi) sizi 15 gün boyunca arayıp yeni semptom gösterdiniz mi? bir şikayetiniz oluştu mu? Kendinizi nasıl hissediyorsunuz diye sormuyor.
Hastalık sürecinde neyi az tüketip, neyi fazla tüketmeniz gerektiği, nasıl davranmanız gerektiği, nelere dikkat edilmesi gerektiği ile ilgili kimse sizinle muhatap olmuyor.
Düzenli Olarak kullandığınız ilaçlar var mı, varsa bunların hastalığın seyrindeki etkisi
ne olur? Kimse sormuyor ve bilmiyor.
Yaşadığınız psikolojik travmanın hiç kimse farkına bile varmıyor.
Kaldığınız ilçede aileniz veya dostlarınız varsa çok şanslısınız. (Ben bu konuda inanılmaz şanslıyım ve hepsine tek tek teşekkür ederim her şey için… İyi ki varlar)
Eğer yoksa ihtiyaçlarınızı para ile de aldırtamayacağınız için (Çünkü siz hastasınız elinizden kimse para almıyor) Sırasında bir ıslak mendile, bazen de 1 fincan kahveye hasret kalıyorsunuz.
Covid-19’a yakalanmış olmak bir tercih değildir. Ne saklanacak, ne de utanılacak bir durum da değildir.
Hepinize sevdiklerinizin yanında geçirebileceğiniz sağlıklı günler diliyorum.”