2021 yılının Temmuz ayında dikenli tellerle çevrili Maraş'a dair bir karar açıklanmıştı:
"Maraş'ın %3.5'i askeri bölge statüsünden çıkarıldı."
Lefkoşa’nın göbeğinde, TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı törende, açıklama Tatar’a yaptırılmıştı.
“Bu adımla, iade talebiyle başvuran hak sahiplerine, Taşınmaz Mal Komisyonu’nun bu yönde bir karar vermesine olanak sağlanacaktır.”
Erdoğan bir adım daha ileriye gitmiş, “Bizim kimsenin malında gözümüz yok” diye konuşma balonlarını çoğaltmıştı.
Hatta demişti ki “Maraş’ta yeni mağduriyetler oluşturulmayacak, bilakis giderilecek…”
***
İşte bu sözlerin üzerinden 750 gün geçti ama hiçbir adım atılmadı.
Gösteri var, hakikat yoktu, yine…
Yalan siyaset kendini yeniden kustu.
O gün, bugündür, Maraş’ta “asker bölge olmaktan çıkarılan bölgenin haritası” hiç açıklanmadı.
Taşınmaz Mal Komisyon Başkanı Növber Ferit Veçhi ile gazeteci Ödül Aşık Ülker'in dünkü röportajından anlıyoruz bunu... YENİDÜZEN'in manşetindeki röportaj bizlere önemli ipuçları sunuyor.
"Maraş'ın yüzde 3.5'inin askeri bölge statüsünden çıkarıldığı açıklanmıştı, komiteye kaç başvuru var" diye soruyor Ödül...
Komisyon başkanı, "Bununla ilgili İçişleri Bakanlığı gerekli dosyaları hazırlayarak bize
ulaştırınca, başvuruların kaçının pilot bölgeden olduğunu söyleyebiliriz" yanıtını veriyor.
İki senedir o dosya hazırlanamıyor!
İçişleri Bakanlığı'nın haddine mi?
Kıbrıs'ın kuzeyinde "etkin ve fiili kontrol" Türkiye'ye teslim edilmiştir ve Kıbrıs sorununda yeni siyaset adı konmamış ilhaktır.
***
Maraş'a dair toplamda 506 başvuru var, Taşınmaz Mal Komisyonu’nda…
Ne İade, ne takas ne de tazminat var ortada!
Üstelik yerleşim de olmadığına göre bölgede…
İlk seçenek iade!
“Bizim kimsenin malında gözümüz yok” denildiğinden beri adanın kuzeyinde Maraş kadar mülk satıldı herhalde…
***
Siyasetin, müzakerenin, diplomasinin bitirildiği yerde yeniden hukuk giriyor devreye...
İşte orada kaybediyoruz.
Mal senin değil!
Unutulmasın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi "mülkiyet" sorununa dair kuzeydeki Taşınmaz Mal Komisyonu'nun etkin ve tüketilmesi gereken iç hukuk yolu olarak önerirken, siyasi çözümle bağ kurmuştu.
Kıbrıs’ta “mülkiyet” dahil siyasi sorunun çözümü için uluslararası toplumun onayladığı çerçevede müzakere vardı çünkü…
Böyle giderse komisyonun varlığı da yeniden tartışmaya açılacak.
***
Duayla, marşla, nutukla uçurumun kenarına götürüyorlar bir toplumu...
Kendilerine bağlasınlar diye dünyadan uzaklaştırarak…
İki gün arayla, iki kez doğulur mu?
Pek çoğumuzun cebinde iki farklı “Kimlik Kartı” var.
Biri, KKTC…
Diğeri, KC…
Birisi Maliye’ye “fon” niyetine!
Kendi kendini “devlet” ilan eden yapının belgesi ama hiçbir ülkede kabul edilmiyor.
Diğerini dünya tanıyor ama dünyanın tanıdığı devlet kimlik ve pasaportunu taşıdığınız sizi yönetime dahil etmiyor.
Tam bir garabet hali…
Uzatmayalım!
Kıbrıs Cumhuriyeti kimliğinde doğum tarihim 14 Ocak yazıyor, ‘KKTC’ kimliğinde 16 Ocak!
Bir insanın birkaç kimlik kartı olabilir de herhalde iki gün arayla, iki kez doğamaz.
***
Diyeceksiniz ki hangisi doğru?
Bilmiyorum!
Çocukluğumdan itibaren doğum günümü 16 Ocak bildim, andım, kutladım.
Anneme göre 16 Ocak.
Kıbrıs Türk Federe Devleti’nden doğum belgesi alırken de muhtemelen böyle bir kayıt yapıldı.
Doğrusu bu olmalı…
Kalbim böyle biliyor.
Yine de insanın mantığı farklı işliyor.
Doğduğum zaman kaydım Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yapıldı.
16 yerine yanlışlıkla 14 yazılmamışsa…
O durumda doğrusu 14 Ocak olmalı…
***
Çok da önemi yok!
Ben de şöyle yapıyorum; mümkünse, 14 Ocak’ta doğduğum eve gidiyorum.
Limasol’a…
Güneye sığınan bir Kıbrıslı Türk yaşıyor Limasol’daki evimizde son 20 senedir.
Uyuşturucudan sabıkalı…
“Polis rahat bırakmadı, kaçtım” diyor.
İki evladı var, İngiltere’de…
Gide, gele yakınlaştık.
Hafta sonu gittiğimde evde epeyce yenilik gördüm.
“Kıbrıs hükümeti tadilat için 16 bin euro verdi, her yeri yeniledim, geriye geldiğinizde temiz, tertipli, güzel bir ev bulacaksınız” dedi.
Sitem de etti üstelik: “Anneni niye getirmedin.”
İşin aslı kimse inanmıyor artık, herkesin evine dönebileceği bir çözüme…
Mümkünü yok.
***
Limasol’da, Kıbrıslı Türklerin mahallesi de tümden yenilendi, yıllar sonra…
Evimiz belki küçük ama yürüme mesafesinde Marina’ya…
Mülk değeri yüksek bence…
Babamın doğduğu – soy ismimde taşıdığım – Muttayaga köyüne de gittim, Limasol ayaklarınızın altında, muhtemelen, mülkiyet değeri en yüksek köylerden biri şimdi…
***
Kendimi epeyce “zengin” hissettim, bu yalancı düzende…
Ne zaman Kıbrıs sorunu ve mülkiyete dair bir tartışma olsa anam söyler…
“Biz mal bıraktık, öyle bulduk… Malı olmayan düşünsün…”
***
İki gün arayla iki kez doğmaz insan ama iki gün arayla, dünya kadar mülkün sahibi olur, alnından tek damla ter dökmeden…
“Sonradan görme, n’oldum delisi” olunur, iki gün arayla…
Ya da…
Yaşanır, hep bir umutla, “bir gün, bu ada birleşecek yeniden, Kıbrıs ortak evimiz olacak” diye…
Limasol’da bizim mahallenin son hali
Türkiye Futbol Federasyon’undan KKTC’ye yine kırmızı kart!
Türkiye Futbol Federasyonu yeni dönemde uygulanacak “yabancı futbolcu statüsü”nü açıkladı.
Kadrodaki yabancı sayısı önce 12’ye sonra 11’e düşecek.
“Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan ülkelerinin vatandaşı” futbolculara özel bir ayrıcalık tanınmış...
Bunlar kardeş devletler!
Yabancı sayılmaz…
“KKTC”ye yine özel statü yok.
GÖZLEMCİ ÜYE olmaya devam edeceğiz.
Dünyayı uzaktan gözlemleyeceğiz, yine…
Niye?
Çünkü KKTC “göstermelik” devlet!
“Ya ya ya, şa şa şa” devleti…
Hepsi bu…