Bir ülkede defalarca yapılan nüfus sayımına rağmen hala rakamlar konusunda neden kafamız bu kadar karışık?
Neden bu rakamlara hala güvenmiyoruz?
Aslında nedeni basit!
Ne nüfus sayımının şekli, ne de istatistik veriler karşısındaki durumumuz bu şüpheleri ortadan kaldırabiliyor.
Dün Sevgili Sami (Özuslu) DPÖ Müsteşarı Ali Korhan’ın açıklamasından yola çıkarak yazdı köşesinde.
Muhtemelen bu sayımda da rakamlar konusunda devlet bizi ikna edemeyecek. Çünkü devlet dediğimiz yapı, henüz kayıt altındaki ve dışındaki nüfusuyla yeterince şeffaf değil.
Aslında Ali Korhan, nüfus sayımı yöntemini anlatırken, bu yöntemle doğru bildirimlerin yanıltıcı özelliğine vurgu yapıyor. Ama bunun yanında kaçakların aslında sayılamayacağını da önceden beyan ediyor.
Oysa bu hiç de zor değil.
Bir adada nereden gelip nereden çıkacağı belli olan bir yerde kaç kişinin girip çıktığı en azından bellidir.
Kuzey Kıbrıs’ta nüfus bilmecesi ne yazık ki, şeffaflık yaratılmadığı için bizzat devletin kendisi tarafından besleniyor.
Dün bir dost sohbetinde nüfusumuzu tahmin ettik. 350 bin diyen de oldu, 400-500 diyen de en az 500’ün üzerinde diyen de.
Bu rakamların anlattığı bir bilinmezlik.
Daha doğrusu birilerinin bildiğini bizim bilemememizin göstergesi.
Ancak bu spekülatif ortam içinde çok net olan tarafları da var.
Örneğin de-facto nüfusumuz ile de-jure nüfusumuz arasındaki farkın “normal” ülkelerde kabul edilebilir bir fark olmadığını biliyoruz.
Vatandaşlar konusunda da Kıbrıs doğumlular ile Türkiye’den buraya gelenler arasındaki dengenin en az yarı yarıya dengesinde seyrettiğini de biliyoruz.
Başka hiçbir ülkede bizdeki kadar kolay vatandaşlık verilmediğini ve nüfusun bizdeki kadar hızlı yükselmediği de yine bildiklerimizden.
Bir süre önce yine bu köşede KADEM verilerinden paylaştığım birkaç rakamı tekrar paylaşmak istiyorum;
Sadece 5 yıl içinde Kıbrıs’ta doğmamış ama vatandaş olanların sayısında %10’luk bir artış yaşanmış ve %25 olan bu oran 5 yıl içinde %35’e yükselmiş.
2004’de 43 bin, 2009’da 70 bin civarında kişi Türkiye’den gelip Kuzey Kıbrıs’ta vatandaş olmuş.
2009-2011 yılları arasında da buraya gelişler devam etti.
Şimdi yeniden bir af var gündemde. Vatandaşlıklar kendi otomatik yapısı içinde katlanmaya devam ederken, yeni vatandaşlıklar verilmesinden de vazgeçilmedi.
Dahası özellikle 2004 sonrası, yani referandumun hemen ardından oluşan yeni ortamda, bu rakamlardan da anlaşılacağı üzere, sanki nüfus ve vatandaşlık konusunda da özel bir ayrı siyaset yürütülmeye çalışıldı.
Şimdi 2006 sonrası, 5 yılın ardından yeni bir nüfus sayımı daha yapılacak.
Açıklamalardan anlaşılacağı üzere bu yeni rakamlar üzerinde de uzun süre tartışılacak gibi görünüyor. Konu sadece eksik yöntemlerle sayım yapılmasından dolayı değil, bu rakamlar üzerinde doğrudan tahribat yapıldığı konusunda ortadan kaldırılamayan iddialarla gündemdeki yerini koruyor.
Bir süre önce DP Genel Başkanı Serdar Denktaş’ın açıklaması da yine bu iddiaları besleyen açıklamalardı.
Ancak bunun ötesinde çeşitli karşılaştırmalar bize ait verilerin aslında ne kadar da tüyler ürpertici olduğunu ortaya koyuyor. Bunların arasında dikkat çekici bir değerlendirmeyi Havadis Gazetesi’nden Ömer Gökçekuş yazdı bir süre önce.
Gökçekuş’un verdiği rakamlara göre, bir göç ülkesi olan Amerika’da nüfus, 40 yılda %50 artış göstermiş.
Biz sadece vatandaşlıklarda 5 yıl içinde %10’luk bir artış yaşayınca, ortadaki tablo sanırım nüfus sayımının ötesine geçiyor.
Bu orantıdan yola çıkarsak, biz önümüzdeki 40 yıl içinde vatandaşlık rakamlarında %80’lik bir artış yaşayacağımızı da öngörebiliriz.
Bir göçmen ülkesi olarak bilinen Amerika’dan neredeyse iki katı daha fazla!
Bir taraftan sayım yöntemleri, rakamların aylar sonra netleşmesi, bir taraftan da devam eden nüfus politikası kapsamındaki tartışmalarla bu rakamlar okunduğunda sanırım onu daha da düşündürücü olabiliyor.
Ve bunun üzerinde belli ki sadece Kıbrıslı Türler düşünmüyor!