İş Kadınları Derneği’nin düzenlediği Genel Ekonomik Durum Anketinde ‘karamsar’ tablo
“Genel Ekonomik Durum”a yönelik toplumsal beklentiyi bir aylık kamuoyu araştırması ile ortaya koyan İş Kadınları Derneği, toplumdaki endişeyi ortaya çıkardı.
Ülkenin ekonomik gidişatı konusunda şu anda ortaya konan performans ile halkın beklentileri arasından ciddi farklar var.
Fehime ALASYA
İş Kadınları Derneği tarafından Prologue Consulting Ltd.’e yaptırılan ve bir ayda tamamlanan “Ekonomik Durum Anketi” acı gerçeği ortaya koydu: Yüzde 82 çoğunluk ekonomik durumun iyiye gitmediğini söyledi.
İş Kadınları Derneği’nin 600 kişinin katılımıyla yaptırdığı ankete göre, katılımcıların yüzde 82.18’i ülkede ekonominin yanlış yönde gittiğini düşünüyor.
Ekonominin gidişatı konusunda kadınların erkeklere kıyasla biraz daha kötümser olduğu görülüyor. Erkeklerin %80.59’u ekonominin gidişatının yanlış yönde olduğunu düşünürken, bu oran kadınlarda % 84.02’ye yükseliyor.
İş Kadınları Derneği, ülkenin ekonomik gidişatı konusunda şu anda ülkede ortaya konan performans ile halkın beklentileri arasından ciddi farklar olduğu belirtildi.
Anketin, çoğunluğu kadın olmak üzere 600 kişi ile yapıldığına dikkat çeken İş Kadınları Derneği, örneklemlerin ülke nüfusunu temsil edecek şekilde seçildiğini kaydetti.
Ankete katılanların yüzde 43.38’i önümüzdeki bir yıl içinde kendi şahsi mali durumunun daha kötü olacağını düşünürken, yüzde 64.56’lık bir kesim bu sürede ülkenin mali durumunun daha kötüye gideceğine inanıyor.
Dernek binasında yapılan basın toplantısında açıklanan anketle ilgili sonuçlar değerlendirildi. ‘Ekonomik Durum Anketi’ sonucunda oldukça karamsar bir tablonun ortaya çıktığını dile getiren dernek yöneticileri, özellikle ülke ile beklentiler ve ekonominin gittiği yön konusunda kadınların erkeklere kıyasla daha kötümser olduğu bulgusun ortaya çıktığını ifade etti.
Ekonomik kalkınma planı ihtiyacı
Yapılan bu çalışma ile ülke genelinde ekonomi konusunda ciddi sorunlar yaşandığının ortaya çıktığını belirten dernek yöneticileri, sürdürülebilir bir çevreye dayalı kalkınma modeli ve uzun süreli bir ekonomik kalkınma planına ihtiyaç duyulduğunu kaydetti.
Yapılan ankette, katılımcıların gelecekle ilgili mali beklentilerinin de oldukça kötümser olduğu gözlemlenirken, ülkenin ekonomik gidişatı konusunda şu anda ortaya konan performans ile halkın beklentileri arasında ciddi farklılıklar olduğuna değinildi.
Mali durumun daha kötüye gideceğine inanılıyor
Yapılan ankette ülkedeki ekonomik gidişatla ilgili karamsar bir tablo içerisinde katılımcılar, şahsi mali durumlarından da yakındı. Katılımcılar içerisinde yüzde 43.38 oranında bir kesim önümüzdeki bir sene içerisinde kendi şahsi mali durumunun daha kötü olacağını düşünürken, yüzde 64.56 oranındaki kesim ise önümüzdeki bir sene içerisinde ülkenin mali durumunun daha kötüye gideceğine inandığını belirtti.
Bu sonucu değerlendiren dernek yönetimi, “Ülkede ekonomik durumun yanlış bir yönde gittiği düşüncesi hakimken, kişilerin kendi ve ülkenin gelecekteki mali durumları hakkında iyimser beklentilere sahip olamaması da tahmin edilebilecek ve pek de şaşırtıcı olmayan bulgular olarak göze çarpmaktadır” yorumunda bulundu.
Hükümete güven yüzde 17, güvensizlik yüzde 54
Yapılan çalışmada katılımcıların hükümete olan güven konusu da irdelendi. Katılımcıların sadece yüzde 17’si hükümete güven duyduğunu belirtirken, yüzde 54’ü hükümete ekonomi yönetimi konusunda güvenmediğini ortaya koydu. Yüzde 28 oranındaki katılımcı ise çekimser kalmıştır.
Hukuk yoluyla hak aranabildiğine dair inançlar yitiriliyor…
Hükümete olan güvensizliğin yanı sıra, ülkede hukuk yoluyla hak aranabildiğine dair olan inançlar da oldukça düşük. Ekonomik istikrar için gerekli olan hukuk yoluyla adalet aranabileceğine dair inançlar yitiriliyor.
Ortaya çıkan tabloda sadece yüzde 29 oranında katılımcı ülkede hukuk yoluyla hak aranabildiğine inandığını belirtirken, yüzde 37 oranında katılımcı buna inanmadığını belirtti.
Kadınların, erkeklere kıyasla hükümete daha az güvendiği de anket sonucu ortaya çıkan bir diğer veri oldu.
“Ekonomik istikrar ve ülke yönetimi konusunda en büyük temel taşlarından birisi olan hukuk yoluyla hak aramaya güvenin bu denli düşük olması ülkedeki ekonomik durum ve gelecek için beklentiler konusunda ciddi sorunlar yaşamaya devam edileceğinin önemli bir göstergesidir” diyen dernek, hukuksal yapının güçlü olmasının ekonomi adına en önemli şartlardan bir tanesi olduğunu vurguladı.
Yüksek oranda ‘Güvensizlik’
Katılımcıların yüzde 39.54’ü yerli ürünlere güven belirtirken, bu oran ithal ürünler için yüzde 35.89, güneyden alınan ürünler için ise yüzde 29.23 oldu. Tüm bunların yanında katılımcıların yüzde 48.91’i, ürün ve iş yeri denetimlerine de güvenmediğini ortaya koyarken, laboratuarlara güvenmediğini belirten yüzde 48’lik bir oran ortaya çıktı.
Katılımcıların genel olarak tüketilen ürünlere karşı güvensizlik beslediği ifade edilirken, bu güvensizliğin nedeni de denetim ve laboratuarlara olan güvensizliğe bağlandı.
Tablodaki bir diğer güvensizlik ise ülkedeki sosyal güvenlik sistemine karşı yaşandı. Katılımcıların yüzde 38’i ülkedeki sosyal güvenlik sistemine güvenmediğini belirtirken, güveniyorum diyenlerin oranı sadece yüzde 26 oranında oldu.
En sık yaşanan sorunların başında ‘haksız rekabet’
Anket sonucuna göre derlenen verilerde, son bir yıl içerisinde ülkede en sık yaşanan sorunlar arasında en başta haksız rekabet gelirken, bunu sırasıyla alacağını tahsil edememe, partizanlık, yapmış olduğu bir ödemenin karşılığını alamama ve kredi kartı borcunu ödeyememe geldiği görüldü.
Aynı liste içerisinde yer alan yüzde 15 oranında bir kesim işten çıkarılma sorunu yaşarken, yüzde 12 oranında bir kesim karşılıksız çek mağduru olmuş yüzde 7 oranında bir kesim de rüşvet sorunu ile karşı karşıya kalmıştır. Dernek, bu rakamların tümünün gerek ülke ekonomisi gerekse genel anlamda ülke yönetimi adına önemli sorunlar oluşturduğunu belirtti.
Ürün alımında cep telefonu ilk sırada
Ankette yer alan bir diğer konuda ise katılımcıların son bir yıl içerisinde en fazla hangi ürünü satın aldığını ortaya çıkarırken, bu listede de cep telefonları başı çekti. Son bir yıl içerisinde en çok satın alınan ürün yüzde 35.3 ile cep telefonu olurken, bunu sırasıyla buzdolabı veya diğer beyaz eşya (%20.5), klima (%14.6), araba (%14.3) ve tablet (%13.9) alımları izledi.
% 45 ORTA KESİM… “Ankete katılanlar arasında % 40 civarında bir kesim kendi ailesinin mali durumunun genel olarak sorunlu olduğunu ortaya koymuştur. Buna karşılık % 13 civarında bir kesim ekonomik olarak rahat bir yaşam sürmekte olduğunu belirtmiş, %45 civarında bir kesim ise ‘orta’ diye tanımlanabilecek bir pozisyonda olduğunu açıklamıştır.”
Fırsat ve tehditler…
Ülke ekonomisi için fırsat mı tehdit mi? sorusu üzerine ise çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı.
Katılımcılar arasında büyük ölçüde ‘Tehdit’ olarak görülen başlıca konular arasında her şey dahil beş yıldızlı oteller, kumarhaneler, bet ofisleri, gece kulüpleri, taş ocakları, ülkede çalışmaya gelen yabancı işgücü, ülkede yaşamaya gelen yabancı nüfus, yabancıların emlak piyasasındaki artan alımları, dini sermaye, artan sayıda yurt yapımları, kiralık araç piyasasındaki artış, Rus sermayesi, Türkiye’ye bağlanma olasılığı ve Karpaz emirnamesinin yenilenmesi yer aldı.
‘Fırsat’ olarak görülen başlıca konular ise; Köy fe4stivalleri, artan öğrenci sayıları, ülkeye giren yabancı sermaye, üniversiteler ve Kıbrıs sorununa federal bir çözüm bulunması oldu.
‘Sürdürülebilir bir çevre politikasına sahip olmanın önemi’
Çalışmanın bir diğer çarpıcı bulgusu ise katılımcıların çok yüksek oranda (%85.48) ülke ekonomisinin gelişimi açısından sürdürülebilir bir çevre politikasına sahip olmanın önemini ortaya koymuş olmasıdır.
Ülke ekonomisinin önündeki
EN BÜYÜK 5 SORUN
- Sürdürülebilir bir ekonomik kalkınma modelinin olmaması
- Dövizdeki değer artışı
- Enflasyon
- Gelir dağılımındaki dengesizlik
- Ambargolar
Ankette belirlenen, ülke ekonomisinin önündeki en büyük 5 sorun sırasıyla, ülkede sürdürülebilir bir ekonomik kalkınma modelinin olmaması, dövizdeki değer artışı, enflasyon, gelir dağılımındaki dengesizlik ve ambargolar olarak belirlendi.
"Ekonomik gidişat kötüye doğru"
Anket sonucunda ortaya çıkan tabloyu dünkü basın toplantısında değerlendiren İş Kadınları Derneği’nin değindiği bazı dikkat çekici tavsiye ve sonuçlar:
- Ankete katılanlar arasında % 40 civarında bir kesim kendi ailesinin mali durumunun genel olarak sorunlu olduğunu ortaya koymuştur. Buna karşılık % 13 civarında bir kesim ekonomik olarak rahat bir yaşam sürmekte olduğunu belirtmiş, %45 civarında bir kesim ise ‘orta’ diye tanımlanabilecek bir pozisyonda olduğunu ortaya koymuştur.
- Yine bu çalışma sonucunda ülkede ekonomi yönetimi ve denetimler konusunda ciddi bir güvensizlik olduğu ortaya çıkmıştır. Katılımcılar ekonomik gidişatın kötüye doğru olduğunu ortaya koymak yanında ekonomi yönetimi konusunda hükümete güvensizlik de belirtmişlerdir.
- Böyle bir durumda ülke ekonomisini yönetenlerin halkın beklentilerine daha uygun ekonomik modelleri benimsemeleri ve halkın ve sermayenin güvenini kazanmaları gerekmektedir.
- Ürünlere olan güvensizlik yanında denetimlere karşı da güvensizlik bulunmaktadır. Tüketicilerin de güvenilir bir ekonomik ortamda ürün satın alma hakkına sahip olduğu unutulmamalı ve buna yönelik adımlar atılmalıdır.
- Sürdürülebilir bir çevreye olan ihtiyacın aslında genel bir ekonomik beklenti olduğu da bu çalışma ile bir kez daha ortaya konmuştur. Özellikle sıkça tartışılan taş ocakları konusunun halk tarafından ekonomiyi tehdit eden bir unsur olarak algılanması önemlidir. Bunu gidermek yönünde adımlar atılması da gerekmektedir.
- Sonuç olarak diyebiliriz ki, ülkenin ekonomik gidişatı konusunda şu anda ülkede ortaya konan performans ile halkın beklentileri arasında ciddi farklılıklar bulunmaktadır.
- Bu çalışmanın ortaya çıkarmış olduğu bir diğer gerçeklik de ekonomik beklentiler ve atılan adımların kadın ve erkek katılımcılar tarafından farklı şekilde değerlendiriliyor olduğu gerçeğidir.
- Kadınlar ekonomik gidişat ve hükümete güven konusunda erkeklere kıyasla daha kötümserdir.
- Ayni şekilde ülkeye gelen yabancı nüfus konusunda kadınlar erkeklere kıyasla bunu daha önemli bir tehdit olarak görmektedir. Bu da aslında ekonomik kararların sadece ekonomik akıl ile değil, sosyal ve çevresel etkileri ve farklı grupları ne şekilde etkileyeceği detaylı bir şekilde çalışılarak alınması gerektiği gerçeğini bir kez daha ortaya koymaktadır.