% 89 iş insanı: RÜŞVET yaygın

En fazla yolsuzluğun 'kamuya ait arazi ve binaların tahsis ve kiralanmasında' ve 'teşviklerde' gerçekleştiği kanısı var.

Sonuçlar, kurumsal altyapımızın yolsuzluğu önlemede yetersiz kaldığını gösterirken, katılımcıların, yargı ve mali denetim kurumlarının hem bağımsızlığı hem de caydırıcılığı konusunda ciddi şüpheleri olduğu da ortaya konuyor.


Kuzey Kıbrıs 'Yolsuzluk Algısı' 2018 Raporu yayınlandı, raporun detayları bugün açıklanıyor
 

İş insanlarına göre: Yolsuzluk çok, rüşvet yaygın

Kuzey Kıbrıs'ta yolsuzluk algısını ölçmek ve yolsuzlukla mücadele konusunda farkındalık oluşturmak için hazırlanan raporda, çarpıcı tespitler dikkat çekti. Çalışmanın sonuçları yolsuzluk alanında ülke olarak pek de iç açıcı bir noktada olmadığımızı gösterdiği gibi durumun geçtiğimiz yıla göre kötüye gittiğine de işaret ediyor.

En fazla yolsuzluğun 'kamuya ait arazi ve binaların tahsis ve kiralanmasında' ayrıca 'teşviklerde' olduğu iddiası rapora yansıdı.

Yolsuzluğu daha çok siyasi makamlarda bulunanlarla, üst düzey yetkililerin yaptığı yönünde yaygın bir kanı var.

‘Yolsuzluk düzeyi nasıl düşürülebilir’ sorusu ve yanıtına da raporda yer veren uzmanlar, somut öneriler sunuyor: Üçlü kararnameyle yapılan atamalar olarak bilinen, siyasi atamaların sınırlandırılsın, örtülü ödenek kaldırılsın.

RAPORDAN:

-Ankete katılan iş insanlarının %89'u Kıbrıs’ın kuzeyinde rüşvet ve yolsuzluk olduğunu düşünüyor. 

- %59'u yolsuzluğun 'ciddi bir sorun' olduğu kanaatinde.

-'Kamu kaynaklarının, yolsuzluktan dolayı özel şirketlere, bireylere ve gruplara aktarılması' “çok yaygındır” diyenlerin oranı %38; “hiç yoktur” diyenlerin oranıysa %14.

-“Kamu ihalelerini kazanabilmek ya da çıkar elde edebilmek için rüşvet verme geleneği var mıdır?” sorusuna ise katılanların %43'ü “çok yaygın” yanıtını verdi.

‘Rüşvet ya da el altından fazladan ödeme yapmanın' 'çok yaygın' olduğu yerler:

1- 'Kamuya ait arazi ve binaların tahsisi ve kiralanması' (%49),
2- 'Teşvikler' (%48),
3- 'Kamu bankalarından kredi alırken' (%43),
4- 'Kamu ihaleleri ve izinler' (%43),
5- 'Gümrük işlemleri' (%41),


-Ankete katılanların %55'i 'çok yaygın' şekilde 'kamu kaynaklarının bakanlar/yetkililer tarafından kişisel ya da partisel amaçlarla kötüye kullanıldığını' düşünüyor.

-'Kişisel maddi çıkar' elde etmek için yapılan istismarlar (%57) 'partiye finansman sağlamak için' yapılan istismarlardan (%55) biraz daha yaygın.

-Siyasetçiler (%58) ve siyasi partiler (%54) yolsuzluğun en 'çok yaygın' olduğu iki grup olarak görülüyor. Bunları üst kademelerdeki memurlar (46%) takip ediyor.

 

Meltem SONAY

Kuzey Kıbrıs’ta ‘Yolsuzluk Algısı’ 2018 Raporu yayınlandı. Kuzey Kıbrıs'ta yolsuzluğa karşı mücadele bakımından, Friedrich-Ebert- Stiftung tarafından 2018 yılında yayınlanmış olan ve 2017 yılındaki durumu inceleyen Yolsuzluk Raporu’nun bir dönüm noktası olma özelliği taşıdığı belirtiliyor.
Raporun yazarları Ömer Gökçekuş ve Sertaç Sonan'ın bu çalışması, Kıbrıs'ın kuzey kesimindeki yolsuzluğun aktörleri, mekanizmaları ve özelliklerine dikkat çekilmesinin yanı sıra, aynı zamanda Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan, Türkiye ve Malta gibi ülkelerle karşılaştırılabilir bulgular da ortaya koydu.
Çalışmanın sonuçları yolsuzluk alanında ülke olarak pek de iç açıcı bir noktada olmadığımızı gösterdiği gibi durumun geçtiğimiz yıla göre kötüye gittiğine de işaret ediyor. Uzmanlar, zaten konunun son zamanlarda gündemden hiç düşmemesinin de bunu teyit ettiğine de dikkat çekiyor.
Ticaret Odası üyesi firmalarda yönetici pozisyonunda bulunan 373 katılımcının yarı sıra, deneyime sahip, küçük bir grup, eski, üst düzey kamu görevlisine de uygulanan anketin sonuçları, ülkede yolsuzluğun yaygın olduğu algısının hâkim olduğunu gösteriyor…
Raporda, en fazla yolsuzluğun 'kamuya ait arazi ve binaların tahsis ve kiralanmasında' ve 'teşviklerde' gerçekleştiğinin çalışmaya yansıdığı söyleniyor.
Çalışmaya göre, yolsuzluğu daha çok siyasi makamlarda bulunanlarla, üst düzey yetkililerin yaptığı yönünde yaygın bir kanı var.
Uluslararası Şeffaflık Derneği'nin (Transparency International, TI) her yıl yayınlanan Yolsuzluk Algı Endeksi (Corruption Perceptions Index, CPI) metodolojisini temel alan çalışma ve iş insanlarının yanıtladığı bir anket ve uzmanlarla yapılan atölye çalışmasına dayanıyor.
Rapor, sadece bir skor hesaplamanın ötesine gitmekte ve iş insanlarının yolsuzluk konusundaki algısını derinlemesine inceliyor…

Yolsuzluğun nabzı…

Çalışma, iş insanlarının yolsuzluk konusundaki nabzını tutmak, uluslararası kabul görmüş bir yöntem kullanarak yolsuzluk algısını ölçme, yolsuzlukla mücadele konusunda ülkenin dünyanın geri kalanına göre hangi noktada olduğunu tespit etme, bir önceki yıla göre Kuzey Kıbrıs'ta yolsuzluk algısında gerçekleşen değişimi saptama ve çalışmanın bulgularından hareketle ülkemizi yolsuzlukla mücadelede daha başarılı bir noktaya taşıyacak kurumsal değişiklik önerilerinde bulunma amacı taşıyor.

 

Anket 373 yöneticiye uygulandı

Kıbrıs’ın kuzeyine özel sorularla genişletilen anket telefonda görüşme yöntemiyle Ticaret Odası üyesi firmalarda yönetici pozisyonunda bulunan 373 katılımcıya uygulandı.
Örneklemi oluşturan 373 kişinin seçimi, bölgesel, sektörel, çalışan sayısı, şirketin faaliyette bulunduğu süre ve benzeri konularda, iş dünyasını temsil edecek şekilde yapıldığı da belirtilirken,  Anket sonuçlarının güven düzeyi ve hata payının %5 olduğu da not edildi.

Uzmanlar ÇOK DAHA NEGATİF bir tablo çiziyor…

Anketteki bazı spesifik sorular mali denetim, kamu ihaleleri ve genel olarak devlet mekanizmamızın işleyişine dair geniş deneyime sahip, küçük bir grup, eski, üst düzey kamu görevlisine de soruldu. İçerisinde hukukçu ve mali denetimcilerin de bulunduğu grubun ortalama skoru bazı noktalarda iş insanlarından oluşan grupla bire bir örtüşse de, geçen senekinden farklı olarak, bazı noktalarda uzmanların çok daha negatif bir tablo çizdiği dikkat çekici bir sonuç olarak ortaya kondu.

Yolsuzluk ‘arazi kiralama’ ve ‘Teşviklerde’…

Bu çalışmada yolsuzluk, bir kamu görevlisinin kendisine verilen gücü ya da mevkiyi kişisel kazanç için istismar etmesi şeklinde tanımlandı.
Anket sonuçları ülkemizde yolsuzluğun yaygın olduğu algısının hâkim olduğunu gösteriyor…
Çalışmanın raporunda, en fazla yolsuzluğun 'kamuya ait arazi ve binaların tahsis ve kiralanmasında' ve 'teşviklerde' gerçekleştiği söyleniyor.
Çalışmaya göre, yolsuzluğu daha çok siyasi makamlarda bulunanlarla, üst düzey yetkililerin yaptığı yönünde yaygın bir kanı var.  Sonuçlar, kurumsal altyapımızın yolsuzluğu önlemede yetersiz kaldığını gösterirken, katılımcıların, yargı ve mali denetim kurumlarının hem bağımsızlığı hem de caydırıcılığı konusunda ciddi şüpheleri olduğu da ortaya konuyor.
Çalışma ayrıca, bir önceki çalışmada çıkan sonuçlara benzer bir şekilde sosyal medyanın mahkemelerden daha caydırıcı bulunmasının üzerinde düşünmeye değer bir sonuç olarak karşımıza çıktığına işaret ediyor.
Raporda, Kıbrıs’ın kuzeyinin yolsuzluğa ilişkin skorunun da geçtiğimiz yıla göre de gerileyerek, oldukça düşük olduğu, yani yolsuzluğun çok yüksek olduğunu işaret ettiği de belirtildi.

Yolsuzluk ‘çok yaygın’ görüşü, ‘hiç yok’un en az iki katı!

Gerek iş insanlarıyla yapılan anketlerden gerekse uzmanlarla yapılan atölye çalışmasından elde edilen sonuçlar Kıbrıs’ın kuzeyinde yolsuzluk algısının son derece yüksek olduğunu gösterdi.
Yolsuzluk 'çok yaygın' diyenlerin oranı, 'hiç yok' diyenlerin oranının en az iki katı... Örneğin, ‘kamu kaynaklarının yolsuzluktan dolayı özel şirketlere, bireylere ya da gruplara aktarılması ne kadar yaygındır’ şeklinde sorulduğunda katılımcıların %38'i 'çok yaygın' cevabı verirken %14'ü 'hiç yok' dedi.
Genel olarak ‘kamu kaynakları istismar ediliyor mu’ şeklinde sorulduğundaysa çok yaygın diyenlerin oranı %64'e çıkarken, 'hiç yok' diyenlerin oranı %10'a iniyor.
Ve katılımcıların sadece %16'sı yolsuzluğun son bir yıl içerisinde azaldığını düşünüyor…

‘Yolsuzluktan en fazla siyasiler ve partiler sorumlu’

'Kamu varlıklarının tahsisi ve kiralanması'yla, teşvikler rüşvetin en yaygın olduğu alanlar olarak öne çıkarken, 'su ve elektrik gibi kamu hizmetlerinin sağlanması' ile yargı rüşvetin en az rastlandığı alanlar olarak tespit edildi.
Katılımcılar yolsuzluktan en fazla siyasetçileri ve siyasal partileri sorumlu tutuyor. Başta kamu harcamalarını denetlemekle yükümlü kurumlar olmak üzere, katılımcıların yolsuzluğu engellemesi beklenen kurumsal mekanizmalara olan güveni de oldukça düşük. Raporda, bundan, kağıt üstünde bağımsız olan kurumların fiiliyattaki bağımsızlığının sorgulanmakta olduğunun anlaşıldığı yorumu da dikkat çekiyor.

Güven de azalıyor…

Çalışmada ayrıca, bir önceki yıla göre, yolsuzlukla mücadele çerçevesinde, kurumlara olan güven temelinde genel bir değerlendirme yapılırsa, durumun kötüye gittiğini söylemenin de mümkün olduğu not edildi.
Rapora göre, yolsuzluğun saptanmasından cezalandırılmasına kadar giden süreçte yer alan kurumlar, iş insanlarından geçer not almaktan oldukça uzak...
Verilen yanıtlara göre, ‘yolsuzluğu saptamakla yükümlü mali denetim kurumlarının’ tamamının skoru geçtiğimiz yıla göre düştü. Bunları 'çok başarılı' bulanların oranı da %10'u geçmiyor…
Rapora göre, yolsuzluğun saptanmasından sonra bunu yargıya taşıması gereken kurumların (Meclis, Polis, Başsavcılık) performansı da çok iç açıcı değil…  'Yolsuzluğun etkin şekilde yargıya taşınması'nın yolsuzluğu önlemede ne denli caydırıcı olduğunun sorgulandığı soruya verilen yanıtlara göre, 'çok caydırıcıdır' diyenlerin oranı geçen seneye göre %23'ten %19'a düştü.
Yolsuzlukla mücadelede mahkemeleri 'son derece başarılı' bulanların oranıysa %29'dan %22'ye geriledi.

 


 

Yolsuzluk düzeyi nasıl düşürülebilir?

‘Siyasi atamalar sınırlandırılsın, örtülü ödenek kalksın’

‘Peki bu durumu değiştirebilmek için neler yapılabilir?’  sorusu ve yanıtına da raporda yer veren uzmanlar, somut öneriler sunuyor: üçlü kararnameyle yapılan atamalar olarak bilinen, siyasi atamaların sınırlandırılsın, örtülü ödenek kaldırılsın.
Çeşitli kurumsal düzenlemelerle bir ülkedeki yolsuzluk düzeyini düşürmenin mümkün olduğuna işaret edilen raporda, rapordan çıkan sonuçlar ışığında somut öneriler üzerinde yoğunlaşıldı.
İlk öneri, bürokraside, üçlü kararnameyle yapılan atamalar olarak bilinen, üst düzey mevkilere yapılan siyasi atamaların sınırlandırılması…
Bir diğer öneri olan kamuoyunda örtülü ödenek olarak bilinen kamunun mali denetimine tabi olmayan ödeneklerin bulunduğu algısının ortadan kaldırılmasına yönelik adımların atılmasının da yolsuzlukla mücadelede önemli bir adım olacağı not edildi.

%50, dokunulmazlığın kaldırılmasını ‘çok olumlu’ buldu

Bu yılki anket çalışmasında katılımcılara güncel bir soru da yöneltildi. Bu soruda, anketin yapılmasından bir ay kadar önce Meclis'in hakkındaki yolsuzluk suçlamalarından ötürü bir milletvekilinin dokunulmazlığını kaldırmış olduğu hatırlatılmış ve katılımcılara bunu nasıl değerlendirdikleri soruldu. Katılımcıların %50'si bunu 'çok olumlu bir adım' olarak değerlendirirken, %34'lük bir kesim bunu 'yetersiz bir adım' olarak gördüğünü ifade etti. Geriye kalan %16'lık grupsa bunu 'partizanca atılmış bir adım' olarak nitelendirdi.

‘Mali denetim kurumları’ başarısız

Kıbrıs’ın kuzeyindeki mali denetim kurumları, Maliye Teftiş ve İnceleme Kurulu, Sayıştay ve Başbakanlık Denetleme Kurulu yolsuzlukla mücadelede en az başarılı olarak algılanan kurumlar olarak öne çıkıyor. Rapora göre, Meclis’in performansı da bunlara çok yakın. Tüm bu kurumlar için 'çok başarılı/etkili' diyenlerin oranı katılımcıların onda biri civarında; 'hiç başarılı/etkili' bulmayanların oranıysa yarıdan fazla. Katılımcıların yarısından fazlası toplumun da üzerine düşen görevi yapmadığı kanaatinde.

 


 

RAPORDAN KISA KISA…

-Ankete katılan iş insanlarının %89'u Kıbrıs’ın kuzeyinde rüşvet ve yolsuzluk olduğunu düşünüyor…  %59'u yolsuzluğun 'ciddi bir sorun' olduğu kanaatinde.

-'Kamu kaynaklarının, yolsuzluktan dolayı özel şirketlere, bireylere ve gruplara aktarılması' 'çok yaygındır' diyenlerin oranı %38; 'hiç yoktur' diyenlerin oranıysa %14.

-'Kamu ihalelerini kazanabilmek ya da çıkar elde edebilmek için rüşvet verme geleneği var mıdır?' sorusuna ise katılanların %43'ü “çok yaygın” yanıtını verdi.

 -‘Rüşvet ya da el altından fazladan ödeme yapmanın' 'çok yaygın' olduğu yerler: 'Kamuya ait arazi ve binaların tahsisi ve kiralanması' (%49), 'Teşvikler' (%48), 'Kamu bankalarından kredi alırken' (%43), 'Kamu ihaleleri ve izinler' (%43),'Gümrük işlemleri' (%41), 'Tapu işlemleri' (%39).  'Şehir planlama' (%38), 'Yıllık vergi ödemeleri' (%38), 'İthalat ve ihracatla ilgili işlemler' (%37), 'Yargı kararlarını etkilemek için' (%32), ve 'Devletten elektrik, su ve telefon gibi hizmetleri alırken' (%27).

-Ankete katılanların %55'i 'çok yaygın' şekilde 'kamu kaynaklarının bakanlar/yetkililer tarafından kişisel ya da partisel amaçlarla kötüye kullanıldığını' düşünüyor.

-'Kişisel maddi çıkar' elde etmek için yapılan istismarlar (%57) 'partiye finansman sağlamak için' yapılan istismarlardan (%55) biraz daha yaygın.

-Siyasetçiler (%58) ve siyasi partiler (%54) yolsuzluğun en 'çok yaygın' olduğu iki grup olarak görülüyor. Bunları üst kademelerdeki memurlar (46%) takip ediyor

-İş insanları arasında, 'kamu kaynaklarının tahsisi ve kullanımını düzenleyen ve hesap verebilirliği sağlayan kesin prosedürler' bulunmadığını düşünenlerin oranı %50.

-'Kamu maliyesinin idaresini denetleyebilecek nitelikte bağımsız kurumlar' olmadığını düşünenlerin oranı %59.

-'Kamu kaynaklarını istismar eden bakanları/yetkilileri yargılayacak güce sahip bağımsız bir yargı var mı' sorusuna 'evet' cevabı verenlerin oranı sadece %36.

-Katılımcıların %43'ü kamu ihalelerini kazanabilmek ya da çıkar/ayrıcalık elde edebilmek için rüşvet verme geleneğinin 'çok yaygın' bir şekilde bulunduğu kanaatindeyken %24'lük bir grup bunun 'hiç' olmadığını ifade etti.

 

 

İlgili Haberler

Özel Haber Haberleri