AB-Türkiye mülteci zirvesi geçtiğimiz günlerde yapıldı. Yaklaşık 17 saat süren görüşmeleri "Kayserili pazarlığı" olarak nitelendiren Davutoğlu, "Biz ilk 3 milyarı bir yıl için de demiştik. Onlar da iki yıl için ısrar ediyordu. ‘Yeni bir boyut getirdik, bütün masraflar artacak, 3 milyar daha istiyoruz’ dedim. ‘Geri kabulden kaynaklanan bütün masrafları da siz vereceksiniz’ dedim. Kayserili pazarlığı iyi oldu. Artı 3 milyar euro yani. 2018’e kadar 6 milyar olacak" dedi.
Bu açıklama önceki gün Türkiye medyasında manşetlere çekildi. Bu açıklamanın basında yer almasından sonra ben hiçbir Kayserili’den herhangi bir açıklama, herhangi bir eleştiri, ya da sitem duymadım.
Kayserili olarak bilinen TC eski cumhurbaşkanı Abdullah Gül de bu konuda yorum yapmadı. Hatta atalarının Kayserili olduğu ile övünen KKTC eski Cumhurbaşkanı Eroğlu da tek laf etmedi.
Ben bu satırları yazarken bir yandan da Türkiye haber kanallarında haberleri izliyordum. Bu arada ilk tepkinin CHP Milletvekillerinden geldiğini ve CHP’nin, Davutoğlu’nu bu açıklama ile Kayserili yurttaşlara haksızlık ettiği için eleştirdiği haberi yer aldı.
TBMM’de basının önüne çıkan bir grup CHP milletvekili de evlere şenlik bir eleştiri yaptı. Muğla milletvekili Kayserililer için “uyanık” nitelemesini yapınca aynı grubun içinde bulunan Kayseri milletvekili buna tepki koydu. Böylece Davutoğlu’na yaptıkları eleştiri güme gitti.
Davutoğlu bu yorumu ile hem Kayserilileri, hem AB yetkililerini, hem de kendi temsil ettiği Türkiye halklarını aşağılamış oldu. Ama bir gerçeğe de işaret etti. AB son zamanlarda gerçekten de her türlü pazarlığa açık bir örgüt oldu.
Hatırladığınız gibi Kasım seçimlerinden önce yayınlanması gereken Türkiye AB ilerleme raporu olumsuzluklar içerdiği ve bu nedenle iktidardaki AKP’ye zarar vereceği bilindiği için seçim sonrasına ertelenmişti.
Ardından yine AB Türkiye’nin Suriye ve diğer Asya ülkelerinden gelen mültecileri Türkiye’de tutma ve AB ülkelerine göndermeme karşılığı 3 milyar Euro önerdiğini hatırlarız.
Bu arada İngiltere seçimlerini yeniden kazanan Muhafazakar parti lideri David Cameron seçim kampanyası sırasında halkına verdiği AB’den çıkmak için referandum sözünü gündeme getirince İngiltere ile pazarlığa oturan yine AB olmadı mı?
Bu pazarlıklarda Cameron AB’den istediği ödünleri, yani kısmi bağımsızlığı elde ettiğini bu nedenle söz verdiği gibi referandumu yapacağını ama referandumda AB’den ayrılmama yönünde oy isteyeceğini açıkladı.
Son pazarlık da AB ile Türkiye arasında yaklaşık 17 saat süren pazarlıktı. Pazarlık henüz neticelenmedi ama Türkiye şimdiden istediğini aldı görüntüsü veriyor.
Merkel bu şartları onaylamış olabilir, AB Komisyon Başkanı Junker de kabul etmiş olabilir. Ama bütün üyeler henüz onaylamadı. Pazarlık hala sürüyor. Bu konu 17-18 Mart tarihlerinde gerçekleştirilecek zirvede ele alınacak.
Türkiye’nin isteklerine olumlu bakan Almanya ve Hollanda’nın hazırlayacağı öneriler 17-18 Mart zirvesinde ele alınacak.
Türkiye’nin talepleri Haziran’da Türk vatandaşlarına vizesiz Avrupa’nın sağlanması, mültecileri AB ülkelerine göndermeyerek Türkiye’de barındırma karşılığı 2018 yılına kadar 6 milyar Euro ve Rum tarafının veto koyarak bloke ettiği 5 başlığın açılması şartlarıdır.
Merkel’in mültecileri Türkiye’de tutma karşılığı sıcak baktığı bu önerilere diğer AB üyeleri ne diyecek?
Rum tarafı bloke ettiği başlıkları baskılara dayanamayarak açacak mı?
“Türkler vizesiz Avrupa’ya gelecekse biz AB’den çıkarız” diyen İngilizler nasıl bir tavır takınacak?
Bütün bunlar önümüzdeki hafta sıcak gelişmelere neden olacak diye düşünüyorum.