Dün akşamdan bu yana Avrupa’nın başkenti Brüksel’de kıran kırana bir pazarlık sürüyor. Mülteci krizini çözmek için Türkiye ile uzlaşmaya çalışan AB, 28 üyesinin de onaylayacağı bir anlaşma yapmaya çalışıyor.
Bu pazarlık nasıl sonuçlanacak?
Bu soru bugün akşam saatlerinde yanıtını bulacak.
Zor bir pazarlık olacak. Ama ben herşeye rağmen AB’nin bir orta yol bulabileceğini düşünüyorum.
7 Mart Türkiye-AB zirvesinin sonrasında basına “Kayseri pazarlığı yaptık” açıklaması yaparak tepki çeken TC Başbakanı Davutoğlu zirvede istediğini elde ettiğini düşünüyordu.
Geçen hafta da yazdığım yazıda altını çizmiştim. Asıl pazarlık 17-18 Mart’ta yapılacaktı. İşte dün akşam başlayan ve bugün akşama kadar sürecek olan sert pazarlıklar kimsenin istediğini elde etmediği gerçeğini de gösteriyor.
Peki bugün kim ne elde edecek?
Öncelikle pazarlık Türkiye ile AB arasında olduğuna göre Türkiye ne alabilir ona bakalım.
Türkiye mültecileri Türkiye’de tutarak kaçak yollardan Avrupa’ya gitmelerini engelleme karşılığı olarak AB’den birtakım taleplerde bulunuyor.
1- Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerinin ilerletilmesi için Kıbrıs Rum tarafınca bloke edilen 5 başlığın Haziran başı açılması.
2- Türkiye vatandaşlarına uygulanan vizenin kaldırılması ve Türk vatandaşları için vizesiz Avrupa’nın Haziran ayında hayata geçirilmesi.
3- AB’nin mültecileri Türkiye’de tutma karşılığı 6 milyar Euro yardım yapması.
4- Kaçak yollardan Yunanistan’a gidecek tüm mülteciler geri gönderilecek ama geri gönderilen her mülteci için Türkiye yasal yollardan bir mülteciyi Avrupa’ya gönderecek.
Ana hatlarıyla Türkiye’nin 7 Mart’ta ortaya koyduğu ve Almanya, Hollanda ve AB komisyonu tarafından presip olarak kabul edilen talepler bunlardı.
Ancak bu talepler başka üye ülkelerce kabul görmediği gibi, Almanya’da 3 eyalette yapılan seçimlerde büyük düşüş yaşayan Merkel’in partisi CDU ve doğal ortağı CSU için de şartlar değişti. CSU açıkça “Türk vatandaşlarına vizesiz Avrupa’nın bu aşamada kabul edilemeyeceğini” belirtti. Konu ile ilgili Angela Merkel de “vize serbestisi için Türkiye’nin yerine getirmesi gereken şartlar değişmeyecektir”.
Öteki üye ülke liderleri de son birkaç günde yaptıkları açıklamalarda benzer şeylerin altını çizdiler.
Fransa Cumhurbaşkanı Hollande 12 Mart’ta Avrupa’nın sosyal demokrat liderlerini bir araya getirdiği toplantıda “insan hakları ya da vize muafiyeti konusunda Türkiye’ye ödün verilmesinin söz konusu olmadığını” söyledi. Bu açıklamaya önceki gün Fransa Başbakanı Manuel Valls’ın “şantaja izin verilmeyeceği” mesajı da eklendi.
İtalya Başbakanı Matteo Renzi de Türkiye ile mülteci pazarlığı için “ancak bu her ne pahasına olursa olsun değil” dedi. Renzi “Türkiye ile müzakerelerde bazı ilkeler vurgulanıyor ki, bunlar insan hakları ve basın özgürlüğünden başlayarak ve kıtamızın kimliğini yansıtan bizim için temel ilkelerdir” dedi.
Rum lider Anastasiadis de AB’nin tüm baskılarına rağmen Türkiye’nin Ankara protokolunu uygulamasını, Türkiye Kıbrıs Cumhuriyeti ilişkilerinin normalleşmesini isteyerek “bu yapılmadan kimse bizden 5 başlıktaki blokajı kaldırmamızı beklemesin” dedi.
Şimdi dönem başkanı Hollanda ve AB’nin doğal lideri Almanya bir orta yol bulmak için çabalıyor. Bir yandan Avrupa’da her geçen gün büyüyen mülteci krizinin başka çözümü görülmüyor, öte yandan giderek AB ilke ve değerlerinden uzaklaşan Türkiye’nin üyelik ve vizesiz Avrupa taleplerinin nasıl dengeleneceği tartışılıyor.
Orta yol nasıl bulunacak?
Merkel açıklamasında bunun işaretini veriyor.Merkel “Türkiye’nin üyelik müzakereleri ucu açık yürütülecek, Kıbrıs sorunundan kaynaklanan engeller var ama hukuk ve yargı konularını kapsayan 23. ve 24. Fasıllar açılabilir” dedi.
Bu şu anlama geliyor. 5 başlık açılmaz ama 2 başlıkta uzlaşabiliriz. Bunlar da Kıbrıs sorununa takılmaz. Zaten müzakereler ucu açık olacağından üyelik garantisi de yoktur.
Pazarlıklar bu çerçevede sürüyor. Bir ara formül bulunabilir mi akşama göreceğiz.