Kıbrıslı Rum eski Dışişleri Bakanı ve yeni dönemin de başkan adayı Nikos Hristodulidis’le yaptığım röportajda sormuştum: “Kıbrıslı Türklere ne gibi açılımlar yapacaksınız?”
İki somut örnek ortaya koymuştum.
Biri, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin resmi dillerinden Türkçe’nin Avrupa Birliği dili olması…
Diğeri de karma evliliklerden doğan çocukların yurttaşlık sorunu…
Nikos Hristodulidis, Kıbrıs sorununun çözümünü Avrupa Birliği zemininde arayan biri…
Çözümün anahtarı olarak Avrupa Birliği’ni görüyor.
Türkçe’nin Avrupa dili olmasına şu yanıtı vermişti…
“Türkçe’nin Avrupa Birliği’nin resmi dili olmasını reddeden Avrupa Birliği’dir. Hollanda’nın dönem başkanlığına bu yönde gönderilmiş mektup vardır.”
Avrupa Parlamenteri Niyazi Kızılyürek, bu sözler üzerine iki ayrı belge gönderdi ve “Nikos Hristodulidis Doğru Söylemiyor: AB Türkçe Dilini Reddetmedi” dedi.
Kızılyürek şu bilgileri paylaşıyor.
“Kıbrıslı Rum lider Nikos Anastasiadis 17 Şubat 2016 tarihinde o dönemde AB’nin dönem başkanı olan Hollanda dışişleri bakanı ve AB Konsey başkanı Bert Koenders’e gönderdiği mektubunda, ülkenin yeniden birleşmesi durumunda, yani çözümden sonra Türkçe’nin de AB dili olabilmesi için hazırlık yapılmasını talep etti.
AB Konsey başkanı ve Hollanda dışişleri bakanı 12 Nisan 2016 tarihinde Nikos Anastasiadis’e yazdığı cevabi mektubunda, Kıbrıs’ın yeniden birleşmesinden sonra Türkçe dilinin AB’nin resmi dili olmasının önemini kavradığını ve hazırlık çalışmalarını Komisyon ve Kıbrıs hükümeti ile görüşmekten mutluluk duyacaklarını belirtti.
Görüleceği gibi, Anastasiadis Kıbrıs Sorununun çözümünden sonra Türkçe dilinin resmi dil olmasından söz etti ve Konsey başkanı da çözümden sonra Türkçenin resmi dil olması için hazırlık yapmaya hazır olduğunu belirtti.
Benim bu konuyu yakından takip ettiğim kamuoyunun bilgisindedir.
Türkçe dilinin mevcut koşullarda, yani çözümden önce AB’nin resmi dili olması için AB Konseyi ve Komisyon’a yaptığım başvurularda aldığım cevaplar, bunun ancak bir Üye Devlet tarafından Komisyon’un gündeme getirilmesi ve Komsiyon’un oybirliği ile alacağı kararla mümkün olacağı yönündedir.
Bunun üzerine, Nikos Anastasiadis hükümetine Konseye başvurması için defalarca çağrı yaptım. Sonuç almayınca, bizzat Nikos Anastasiadis ile geçen Kasım ayında görüştüm ve bu yönde hamle yapmasını talep etti.
Şu ana kadar bu konuda Anastasiadis’in inisiyatif geliştirdiğine dair hiçbir işaret yoktur...”
Dünyada yüzde 4 artan akaryakıt, bizim cebimize yüzde 276 artışla yansıyor!
"Türk Lirası" kullanımı ile nasıl ezildiğimizi gösteren en iyi ayna akaryakıt borsasıdır.
Ekonomist Erkan Okandan tabloyu özetledi.
Petrol ürünleri uluslararası borsada 4 yılda yüzde 4.23 ile yüzde 75.80 arasında arttı.
Oysa bizim hayatlarımıza yansıyan artış yüzde 276 ile yüzde 348 arasında oldu.
TL hepimizi böyle yaktı!
Dünyada yüzde 4 artan bir ürün size yüzde 276'lık artışla yansıyor.
Kamu görevlileri "hayat pahalılığı" oranında maaşlarına artış alıyor.
Hem TL hem döviz olarak korunuyor.
İyi de özel sektör çalışanı emekçiler ve esnaf ne yapacak?
Çünkü 'Hayat Pahalılığı'na karşı korumasız durumdalar.
Ne iş güvencesi var, ne de maaş...
Üstelik dolaylı vergiler, harçlar, fonlar arttıkça artıyor.
Maliye odaklı hükümetler kaynakların adil paylaşımı ve halkın hizmet hakkına değil yalnızca maaş ödemek ve kimi ayrıcalıklı kesimlere özel imtiyazlar sunmak üzerine odaklanıyorlar.
"İstihdam" politikası da aynı…
Sistem hizmete göre değil birilerinin terfi alması ve yükselmesi üzerine kurulmuş; böylece daha fazla insan emrediyor, daha az insan üretiyor.
Kamu ve özel uçurumu hiç bu kadar büyümemiş, makas böylesine açılmamıştı.
Kayıt dışılık iyice köpürüyor bu sistemde...
Ödediği vergi kendisine hizmet olarak geri dönmeyen insanlar niye "kayıt içinde" olsunlar sahi?
Barış bakanlığı!
İnsanların bir umuda ihtiyacı var.
Yeni bir geleceğe inanmak için çok daha samimi, güçlü, cesur, gerçekçi ‘gelecek projesi’ne…
Ana muhalefetin ve tüm muhaliflerin yapması gereken bu sanırım…
“Gelecek tasarısı”nı ortaya koymak!
“KKTC”ye benzemeyen…
***
Şair Neşe Yaşın’ı okurken geldi bu düşünce, yeniden aklıma…
“Eğer bu adada bir barış hayali olsaydı öncelikle her iki tarafta Barış Bakanlığı kurulur ve barışa yönelik projeler olurdu” demişti Neşe…
Tam da böylesi ezber bozan adımlar gerekiyor.
Kıbrıs sorunu çözümsüzken Dışişleri Bakanlığı lüzumsuz işlere yarıyor.
O’nun yerine Barış Bakanlığı olmalı!
Hedef bu yalan düzeni sürdürmek değilse eğer…