“ABDAL” YA DA “APTAL” OLMAK!

Mehmet Çağlar

FREKANS

Düşünce, gelişip insanlığı ileri götüren cinsten bir frekans...  
Her düşünce ve fikir beyinden beyine geçerek kopyalanıyor, gelişip insanlığı ileri götürüyor...
Daima düzensizlikten düzene doğru bir geçiş yönündeki bu süreç hiç bitmiyor...
Her aşama bir öncekinden daha yüksek ve düzenli bir davranışı gerektiriyor...

KANIT

"Bilim insanları gerçeğin ne olabileceğine dair bir tahminde bulunurlar... Buna “hipotez”, ya da “denence” denir...
Sonra kendi kendilerine şöyle derler: Eğer bu gerçek olsa idi, o zaman şunları ve şunları görmemiz gerekirdi... Buna da “öngörme” denir...

Örneğin, eğer Dünya gerçekten yuvarlaksa, o zaman sürekli aynı yöne giden bir yolcunun bir süre sonra başladığı yere geri gelmesi gereklidir...

Bir doktor senin kızamık olduğunu söylediğinde bunu sana ilk bakışta söylemez...
İlk bakışta, ona doğru olabilecek bir hipotez sunar...
Sonra kendi kendine der ki “eğer gerçekten kızamık geçiriyorsa, o zaman şu şu semptomları da görmem gerekir.”...
Sonra öngörülerini sırayla kontrol eder ve bunları gözleriyle “küçük kırmızı benekler var mı?”, elleriyle “ateşi yüksek mi?”, ve kulaklarıyla “nefesi hırıltılı mı?” Şeklinde sorulara cevaplar arayarak  gözlemler...
Çoğunlukla bu semptomların uyduğunu gördükten sonra “bu çocuğun kızamık geçirdiği kanaatine vardım” der...

İşte bu soruların cevabı da “kanıt”tır..." —Richard Dawkins—

KENDİNİ BİL

Bizim düşüncelerimiz, fikirlerimiz ise kanıtlarla "değişen", "gelişen" cinsten değil!
Her mesele için bol bol münakaşa edilir;
Kapitalizm, liberalizm, tarih, devlet, serbest ticaret, kamu, döviz vs.

Ama nedense hemen her mesele için dünyada "hiç olmayacak" ne kadar düşünce varsa bizden çıkar...
Zaten tüm dertlere akıl koymak, çoğunlukla rakı masalarında, yalan vaatler üzerine kurulu, "ne şiş yansın ne kebap " felsefesiyle tartışılıyor...
Tartışılan "fikirlerde" ise “kanıt” ya da öngörü yok, ama her zaman bir başkasının çizgisine göre şekillenmiş bir dinamik unsur var!
Çünkü ne yazık ki çoğu zaman "fikir" denilen ya bir saplantı, ya da şahsi çıkarların gizlenmesidir...

Sokrates bu düşünceyi okulun kapısına yazmış:
"Kendini bil!"

ABDAL MI APTAL MI?

Hükümetlerde yaşanan bir problemin çözümünü ezberleyebilirsiniz:
Hükümet boz, yenisini kur...
Bu türden alışılmış bir şekilde davranmak, sizi ustalıkla hükümet çözüp-kurabilen durumuna getirebilir...

Ama sizi yeni ve eski problemleri farklı perspektiflerden çözebilmek için kendi araçlarınızın (fikirlerinizin) sahibi yapmaz!

Herkesin yapıştığı paradigmalardan ve inançlardan, gerekirse "Tanrılardan" kendini kurtarıp nerede, ne yapıyor olduğuna bakması gerek!

İnsan zihni, yok edici olmak, yıkmak ve var edici olmak arasında gidip geliyor...

Eğilebilme yeteneği, kurtarıcı...
"Abdal (hâli) değişen demektir, 
aptal değişmeyen. 
O nedenle ilki evrilir, 
ikincisi devrilir" (Dücane Cündioğlu).