Yaşlı adama teşekkür ederek Karpaz bölgesine doğru yola çıkıyoruz…
Bundan sonra Mağusa Boğazı’na giderek Eftagomili (Yedikonuk) iki Kıbrıslırum’la buluşuyoruz. Birlkte Galatya’ya (Mehmetçik) gidiyoruz ve Galatya çıkışında, Eftagomi’ye doğru bize bir köprücük gösteriyorlar, buraya bazı “kayıp” Kıbrıslırumlar’ın gömülmüş olabileceğini anlatıyorlar. Bu yol üzerinde üç küçük köprü var, ikisi kazılmış Kayıplar Komitesi kazı ekipleri tarafından fakat herhangi bir ize rastlanmamış.
Geçtiğimiz Ağustos ayında bir okurum bu yol üzerinde, biraz daha aşağıda bir başka olası gömü yeri göstermişti bize…
Eftagomili iki Kıbrıslırum’la vedalaşarak Komikebir’e (Büyükkonuk) bölgeden bazı Kıbrıslırumlar’ın “kayıp” edilmiş olduğu günlerde kapatılmış bir kuyuya bakmaya gidiyoruz…
Kuyu, Komikebir’in hemen dışında bulunuyor… Bu arazinin şimdiki sahibiyle buluşuyoruz – başlangıçta bu arazide herhangi bir kuyu bulunduğunu inkar etmişti ancak şimdi 1974’te babası ve kardeşi “kayıp” edilmiş olan Komikebirli Hristina Pavlu Solomi’yi bizimle birlikte görünce ve onu tanıyınca, “Aslında bu arazide bir kuyu vardır” diyor… Hristina’ya bakıp da Hristina’nın gözlerindeki acıyı görünce kalbinden bir şeyler göyveriyor ve şimdi bu kuyunun arazideki yerini bulmamıza yardımcı olmaya çalışıyor. Kallis’in elinde bu alandaki kuyuları gösteren bir harita var ve bunu arazi sahibine gösteriyor, kuyuların haritada işaretlenmiş olduğunu anlatıyor…
Yıllar önce Hristina’nın annesi Panayotu Hanım Kallis’i ziyaret ederek, tam da bu bölgeden bazı insanlar “kayıp” edilirken, bu kuyunun alel acele kapatılmış olduğunu anlatmış… O savaş günlerinde Panayotu Hanım’ın eşi ve oğlu Galatya’da, Komikebir ve civar köylerden başka Kıbrıslırumlar’la birlikte savaş esiri olarak tutuluyorlardı…
Bazı kuyuların alelacele, ortada hiçbir neden olmaksızın kapatılması, köylüleri kuşkulandırmış… “Katırcı’nın kuyusu” denen kuyu, bu alanda bir yerlerde olmalı… Şimdi Kayıplar Komitesi yetkilileri Murat Soysal, Kallis ve Okan Oktay, araziyi araştırıyorlar… Bugün burada fark yaratan şey, Hristina’nın varlığı oldu – Hristina için bu köye, kendi köyüne, Komikebir’e gelmek, bu tarlada durmak çok ama çok zor olduğu halde, olağanüstü bir çaba gösteriyor, sırf “kayıplar” bulunabilsin diye bunu yapıyor… Gözlerinde yaşlar var Hristina’nın, elini tutuyorum, yeryüzünde bir melek, bir azize gibi Hristina, kendi acılarının ötesine geçerek ister Kıbrıslıtürk, ister Kıbrıslırum olsunlar, tüm “kayıp” yakınlarının acısını dindirmek için büyük bir adım atıyor… Hristina’nın attığı adımı herkes atamaz, kendi büyük acılarına rağmen yapmakta olduğu şey çok büyük cesaret gerektirir… Gözyaşları kalbime akıyor – hayatımda böylesi bir arkadaşım olduğu için yeryüzüne müteşekkirim… Benim için Hristina çok değerli, tıpkı bir mücevher gibi her yaptığı işten sanki ışıklar saçılıyor…
Dönüş yolunda Hristina bize Komikebir’deki Ayios Afksentios Kilisesi’ni gösteriyor, çok eski bir kiliseymiş bu ve tamiratına henüz başlanmış… Bize kendi evini, ninesine ait zeytinyağı değirmenini gösteriyor…
Komikebir’e şimdilik hoşça kal diyoruz ama buraya gene geleceğiz, çocuklarımızın daha iyi günler görmesi umuduyla…