Selvi ağaçlarıyla çevrelenmiş çukur, tıpkı bir piknik alanına benziyor, yemyeşil ışıldıyor kış güneşi altında… Çok büyük bir dikdörtgen şeklinde öylece duruyor… Okurum buraya “Selvili çukur” diyor…
Bu alandan yıllar içinde çok toprak alınmış, bu topraklar ya satılmış, ya inşaatlarda kullanılmış ya da bahçelerde – böylece bu dikdörtgen şekilli büyük çukur oluşmuş… Sonraları, bu çukuru çevreleyecek şekilde selvi ağaçları ekilmiş etrafına, böylece çukurluk alana Mesarya’nın rüzgarlarından bir tür korunma olanağı sağlanmış…
Abohorlu yaşlı bir adam gösteriyor burayı bize – aslında yaşlı adam bir okurumun babası… Okurum yurtdışında olduğu için onu telefonla arıyorum çukurun başından ve nereye bakmamız gerektiğini soruyorum…
“Kuzeydoğu köşesine bakınız” diyor… “Selvi ağaçlarının dışında bir nokta olmalı… İki “kayıp” Kıbrıslırum buraya gömülmüş…”
Daha şimdiden birkaç metre derinlerdeki çukura inen Kayıplar Komitesi yetkilisi Ksenofon Kallis, bölgeyi araştırıyor… Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslıtürk yetkilisi Murat Soysal ve Kazılar Sorumlusu Okan Oktay da yanımızda. Bu bölge 21 Ocak 2014 Salı günkü ilk durağımız. Daha sonra yolumuza devam ederek başka olası gömü yerleri de göstereceğiz Kayıplar Komitesi yetkililerine ki araştırma yapabilsinler…
Bu bölgeden bir okuruma göre 1974’te iki “kayıp” Kıbrıslırum bu noktada öldürülerek buraya gömülmüşler, kaçmaya çalışıyorlarmış. Voni (Gökhan) köyünde Frosso Dimu adlı Kıbrıslırum kadının evinde tutuklanan 45 Kıbrıslırum arasındaymış bu iki kişi.
Bu 45 kişilik grup bazı Kıbrıslıtürkler tarafından savaş esiri olarak tutuklanarak yaya olarak komşu köy Beyköy’e doğru götürülmüşlerdi.
Bu bölgenin komutasını elinde bulunduran bir grup Kıbrıslıtürk, bu 45 kişiyi kurşuna dizmişti. Ancak bu savaş esirlerinin infazı esnasında otomatik silahları tutukluk yapmış ve gruptan bazıları – belki sekiz-on kişi kadar – oradan yaya olarak kaçmaya çalışmışlardı, tarlalara doğru… Böylece tarlalarda yaya olarak kovalamaca başlamıştı.
O günlerde henüz on yaşında olan okurum bu grupla ilgili detayları büyüklerinden dinlemiş, bazı şeyler görmüş, sonra da bu olayın peşini bırakmayarak detayları araştırmaya koyulmuştu. On yaşındaki bu çocuk büyüyecek ve bize bu bölgede neler olup bittiğini anlatacaktı. 45 kişilik bu gruptan iki Kıbrıslırum, işte bu noktada yakalanıp öldürülmüş ve bu alana gömülmüştü. Bu olası gömü yerinin araştırılması gerekecek, bakalım hala orada gömülü vaziyette mi duruyorlar yoksa bu bölgeden yoğun biçimde toprak alınırken, topraklarla birlikte ortadan yok mu olmuşlar… Bu iki “kayıp” Kıbrıslırum’u bizzat kendi şirosuyla gömmüş olan şahıs, okuruma bu bilgileri vermiş, böylece neredeyse “ilk elden” bilgiye sahip oluyoruz okurum aracılığıyla…
Buradan fotoğraflar çekiyoruz, koordinatlar alıyoruz ve Abohor dışında bir başka çukur alana gidiyoruz. Yaşlı adamdan bize havara çukurunun bulunduğu ve yıllarca çöplük olarak kullanılmış olan, şimdi tellenmiş bulunan arazide, bu çukurun tam yerini göstermesini istiyorum… Bu çukurun yakınlarında zaman zaman askeri manevralar için kullanılan bir atış alanı var…
Okurumun babası olan yaşlı adam bize havara çukurunun tam yerini gösteriyor… Bir zamanlar İngilizler, buradan havara alarak yakındaki yol inşaatında kullanmışlar… 1974’te bir başka okurum bazı “kayıp” Kıbrıslırumlar’ın bu havara çukuruna gömüldüğüne tanık olmuş ve bunu bana anlatıştı… Havara çukuru 20 metreye 30 metre genişliğinde ve bazı noktalarda 3-4 metre derinlikteydi… 1974’te savaştan sonra Palekitire (Balıkesir – Palekythre) ve Abohor’dan (Ebicho) toplanan savaşta ölmüş olan 8-10 kadar “kayıp” Kıbrıslırum, buraya gömülmüştü… Daha sonra bu havara çukuru bir çöplüğe dönüşmüş ve üstüne tonlarca çöp dökülerek, yalnızca bu çukur değil, tüm bölge çöple doldurulmuştu… Sonuçta köyün yetkilileri bu bölgeye tel çekerek daha fazla çöp atılmasını önlemeye çalışmışlardı. Kallis bu bölgenin 1963’te havadan çekilmiş bir fotoğrafını bulmuş ve buraya bir başka gelişimizde yaşlı adama bu fotoğrafı göstermiştim, havara çukuru artık kapalı olduğu için, tam olarak yerini belirleyebilmek maksadıyla… Ancak şimdi yaşlı adam bizzat burada bu çukurun tam yerini Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum yetkililerine gösteriyor. Böylece ilerde bu alanda kazı yapılacak olursa, boşu boşuna başka noktada değil, tam da havara çukurunun bulunduğu noktada kazı yapılabilecek.
Yaşlı adam 80 yaşlarında ancak tıpkı bir “Atom Karınca” gibi hareket ediyor, kısa boylu, çevik, enerji dolu… “Ben iyiyim” diyor bize, “en azından evimin yolunu bulabilirim!” diye şaka yapıyor…
“Eskiden Abohor’da 700-800 civarında Kıbrıslıtürk yaşardı ve tek bir kişi kanser hastası vardı” diye anlatıyor. “Ama şimdi bütün köylülerimiz bir şeylerden hastalanmış vaziyette… Hayat bozuldu, yediklerimiz pestisitlerle, hormonlarla bozuldu… Çok şükür sağlıklıyım ben ve hala kendi işimi görebilirim…”
Az ileriye gelip arabasını durdurmuş, arabasından aşağıya inmiş olan birisini işaret ediyor…
“Bakın, ilerideki adamı görürsünüz? O da kanser hastası…” diyor…
DEVAM EDECEK