Kıbrıs’ın kuzeyinde siyasetin alanı çok daraldı. Bunun temel nedeni Türkiye’nin –hemen her konuda- söz sahibi olması, son kararı verir noktada bulunması.
Çok bilinen sözdür: ‘Parayı veren düdüğü çalar…’
Türkiye’yi yönetenler –ne yazık ki- çoğunlukla böyle davranıyorlar. Bizde de –ne yazık ki- pek çok siyasetçi bunu kabullendi, içselleştirdi.
Hatta ‘kraldan kralcı’lar var.
Her an, her konuda ‘jurnalcilik’ yapmak, ‘müzevirlemek’ için hazır kıta bekliyorlar.
Biri bir şey mi söyledi, hemen o meşhur soruyu gündeme getirirler:
“Acaba Ankara ne der?”
Ankara’yı boş verseler de kendileri ne düşünüyor, bize onu anlatsalar amenna…
Önerileri, görüşleri mi yok, yoksa yürekleri mi acaba?
Galiba ne biri var, ne de öbürü!..
* * *
Başbakan Tufan Erhürman ‘TL karşısında her türlü tedbir önerisi masamızdadır’ dedi ya…
İşte o ‘meşhur soru’ anında yeniden ısıtıldı, önümüze konuldu.
“Acaba Ankara ne der?”
Boş verin siz Ankara’yı da kendi fikrinizi söyleyin bakalım.
Tufan Hoca herhangi bir karar almadıklarını söyledi ama ‘Euro’ya geçiş’ ya da ‘kur sabitleme’ dahil çeşitli radikal tedbirlerin incelenmekte olduğunu söyledi.
Siz ne diyorsunuz bu konuda?
Bugüne kadar ‘ezber’di söylenenlerin hepsi…
Şimdi Başbakan cesaretle ‘her konuyu araştıracağız’ diyor. Ezber bozmak şart her konuda… Yoksa ‘yeni dar’ da çok var, ‘yeri dar’ da…
* * *
Bu “Ankara ne der?” meraklıları bize TL’nin inanılmaz eriyişi karşısında ne yapmamız gerektiğini anlatsınlar madem ki…
Hiçbir şey mi?
Eli kolu oturup “Ne yapabilir ki biz” diye hayıflansın mı Erhürman da?
Bu mudur istenilen?
Türkiye’deki siyasilerin ve bürokratların ağzından çıkanı ‘buyruk’ belleyenler yüzünden bakın ne hallere düştü bu toplum ve ülke…
‘Evet efendimcilik’ almış başını gidiyor.
Yalakalığın bini bir para!
Yazık gerçekten.
* * *
Tufan Erhürman bir ‘işaret fişeği’ yaktı topluma.
‘Tabu’ları yıkmak cesaret meselesidir.
Bu cesur çıkışı iyi değerlendirmek lazım...
“Biz yapamayız, Ankara bilir” felsefesiyle ne ekonomik tedbir alabiliriz bu ülkede, ne de mahalleyi temizleyebiliriz.
Başbakan’ın ‘masadadır’ dediği her türlü görüşü, öneriyi toplumsal düzeyde, geniş platformda ve ‘dış göz’ü de katarak, başka deneyimlerden yararlanarak bir fikir zenginliğine dönüştürmek mümkündür.
Ve bu mümkünken “Ama Ankara izin vermez” demek kolaycılıktır, toplumun kendi kendini yönetme istencine hakarettir, bugüne ve yarına ihanettir.
Ankara’daki siyasi havaya bağımlı sağ siyasilerin entegrasyoncu tavrına karşın herkes Başbakan Erhürman’ın çıkışına sahip çıkarsa eğer, çoktandır unuttuğumuz ‘ortak akıl’ konusunda önemli adımlar atmak mümkün olabilir.
Siyaseti ‘Ankara’nın izni’ne endeksleyen zihniyeti ‘izne’ göndermek gerekiyor.
Hem de sürekli izne!..