Serap ŞAHİN
Mersin sahilinde 23 Temmuz’da balık tutmak için denize açılan, teknelerinin akıntıya kapılması nedeniyle Uğurcan Çelik ile birlikte 4 gün denizde yaşam mücadelesi veren Şaban Ekici ilk kez YENİDÜZEN’e konuştu, verdiği mücadeleyi, yaşadığı kaybı anlattı: “Uğurcan ile birlikte günlerce direndik… Bizi denizde gördükleri halde yardımcı olmayan gemilerin hepsinden şikâyetçi oldum. Suçluların cezasını çekmesini istiyorum. Bu bir insanlık suçu…”
Lefkoşa Devlet Hastanesi Cerrahi Servisi’nde tedavisi halen süren Ekici, arkadaşı Uğurcan Çelik’ten dördüncü günün sabahında ses alamadığını anlattı, zaman zaman gözleri doldu.
“5 dakikada bir Uğurcan diye bağırıyordum. O da bana bağırıyordu. Uğurcan çok isyan etti” diyen Ekici, “Ne helikopter ne başka bir şey geldi. Bu durum bizi bir daha öldürdü” şeklinde konuştu.
Ekici, “Bunu anlatıyorum ama içim parçalanıyor. Bir yandan balıklar sizi yiyor, uyuyamıyorsunuz, suyunuz yok, yemeğiniz yok, enerjiniz yok. Gemiler, feribotlar görüyorlar, almıyorlar” diye yaşadığı çaresizlik anlarını anlattı.
“Greenline gemisi vardı, ASP vardı, paslı bir gemi. Hepsiyle iletişim kurduk fakat yardımcı olmadılar” diyen Ekici, “Bizi gördüklerinden eminiz. Bağırarak iletişim kurduk. Ancak mesafe uzaktı. Ama bizi fark ettiler. Gemidekilere tişörtlerimizi çıkarıp küreklere koyup bayrak gibi salladık. Çaresizlikten geçen uçaklara bile bayrak salladık” şeklinde yaşadıklarını anlattı.
Ekici, 4. günün sonunda KKTC Sahil Güvenlik ekipleri tarafından Girne açıklarında bulundu, Uğurcan Çelik ise kurtarılamadı.
“Uğurcan balığı normalde sevmez ama canı balık istedi”
Mersin Gülnar ilçesinde kamp yaptıkları esnada Uğurcan Çelik’in canının balık çekmesi üzerine gece 02.30-03.00 gibi denize açıldıklarını ifade eden Şaban Ekici, “Uğurcan balığı normalde sevmez ama canı balık istedi” dedi.
Ekici, “Tam çapayı atacaktım akıntı hissettim. Tekne kayıyordu. O sırada mücadele verelim derken fırtınanın 5 dakika öncesindeki anına denk gelmişiz. Yaklaşık 40-45 saniye içinde akıntı bizi açığa çekti. Akıntı çok güçlüydü, baş edemedik” şeklinde konuştu.
“Dalga yüksekliği 3 metreye kadar çıktı”
Akıntının çok şiddetli olduğunu ve tekneyi açığa çektiğini söyleyen Ekici, “Biz baş edemediğimiz için kürek falan çekemedik. Beklemeye karar verdik. Bu akıntı dalgaya dönüştüğü için dalga yüksekliği 30 cm’den anında 3 metreye kadar çıktı. Teknede panik ortamı oluştu. O yüzden dalgaların bitmesini bekledik. Tekne küçük olduğu için dalgayla boğuşamazdık” diyerek yaşadıkları korku dolu anları anlattı.
Saat 06.00 sularında kendilerini Adana-Mersin açıklarında bulduklarını söyleyen Ekici, “Dalga hala devam ederken ben umut ettim bir karaya otururuz. Tekneye tutunuyorduk ama tekne fiber tekne olduğu için alt kısmından sular almaya başladı. Bu çok tehlikeliydi. Suları sürekli boşaltmak zorunda kaldık. Termosta yaklaşık 4-5 litre kadar içme suyu vardı. Tekne alabora olduğu için termosun kapağından sular sızmış. Deniz suyu da sızmış içine. 1,5-2 bardak suyumuz kalmıştı” dedi.
“4-5 tane gemiye denk geldik yardımcı olmadılar”
Kıbrıs, Mersin, Adana ve Antalya arasında sürekli bir girdap oluştuğunu söyleyen Ekici, “Bu akıntıyı yenemeyeceğimizi anladığımız için 2 günümüz bu şekilde geçti. İlk Adana Mersin açıklarında kendimizi bulduk. Sonrasında Girne kıyısından geçtik. Akıntı bizi Anamur tarafına çekti” dedi.
Antalya ve Mersin feribotlarının geçtiği hata kadar sürüklendiklerini anlatan Ekici, “O hattın üzerinde bayağı bir durduk. Orada da 4-5 tane gemiye denk geldik. Greenline gemisi vardı, ASP vardı, paslı bir gemi. Hepsiyle iletişim kurduk fakat yardımcı olmadılar” dedi. Gemilerin kendilerini gördükleri iddiasında bulunan Ekici, “Bizi gördüklerinden eminiz. Bağırarak iletişim kurduk. Ancak mesafe uzaktı. Ama bizi fark ettiler. Gemidekilere tişörtlerimizi çıkarıp küreklere koyup bayrak gibi salladık. Çaresizlikten geçen uçaklara bile bayrak salladık” şeklinde yaşadıklarını anlattı.
“Kürek ve 2 bardak suyumuzdan başka hiçbir şeyimiz yoktu…”
Ekici, gün geçtikçe umutlarını yitirdiklerini ve strese girdiklerini söyledi.
“Kürek ve 2 bardak suyumuzdan başka hiçbir şeyimiz yoktu. Uğurcan’a kürekleri verdim, termosu da kendime bağladım. Bu şekilde suyun üstünde kalabildik” dedi.
“Uğurcan iyi bir yüzücüydü”
Salı sabahı, 4-5 sularında tekneyi terk etmeye karar verdiklerini belirten Ekici, “Tekne bizim enerjimizi alıyordu ve sürekli batıyordu” dedi. Kıyıya ulaşabilmek için kendilerini akıntıya bıraktıklarını söyleyen Ekici, “Akıntı bizi hep aynı yerde döndürdü. İlk başta bizi daha çabuk görürler diye tekneyi bırakmayıp duba gibi kullandık. Ama sürekli batıyordu. Bu süreç, gemilerin bizi görüp almamasıyla başladığı için psikolojimiz bozuldu” dedi.
Ekici, “Uğurcan iyi bir yüzücüydü ama doğayla savaş olmuyor. Ben onu sürekli koruma altına aldım, bağırdım sesimi sürekli duyması için. Biz yan yana gelemedik hiç. Yüzemiyoruz, yorgunuz. Uğurcan karaya varmak için kendini çok yıprattı” şeklinde konuştu.
“Aç, susuz dördüncü gecemizde balıklar bizi yemeye başladı”
Geçen feribotlara sürekli el salladıklarını ancak bir işe yaramadığını söyleyen Şaban Ekici, “Aç, susuz dördüncü gecemizde balıklar bizi yemeye başladı. Kocaman denizanaları bize saldırdı. Bu durum bizi daha çok yıprattı. Nefes alamaz hale geldik” dedi. Ekici sözlerine şöyle devam etti: Feribotlardaki yolculara el kaldırıp bağırınca durmalarını bekledim, durmadılar. Kaptanlar durmamış deniliyor. Feribotların durmaması, bizi kurtarmama durumları bizi yıprattı. Halsiz kaldık, pes ettik. Kendimizi suya bıraktık.”
“Sabah 6.00 gibi Uğurcan’ın sesini kaybettim”
Dördüncü günün sabahı arkadaşı Uğurcan Çelik’in sesinin gelmediğini söyleyen Ekici şöyle devan etti: “5 dakikada bir Uğurcan diye bağırıyordum. O da bana bağırıyordu. Uğurcan çok isyan etti. Ne helikopter ne başka bir şey geldi diye. Bu durum bizi bir daha öldürdü. Bunu anlatıyorum ama içim parçalanıyor. Bir yandan balıklar sizi yiyor, uyuyamıyorsunuz, suyunuz yok, yemeğiniz yok, enerjiniz yok. Gemiler, feribotlar görüyorlar, almıyorlar. Dördüncü gün sabah 06.00 gibi Uğurcan’ın sesini kaybettim. Artık ses vermemeye başladı”
“Gördüğüm gemiler, halüsinasyon diye kimse karşıma çıkmasın”
Ekici şunları söyledi: “Roadstar Akgünler’in taşıyıcı feribotundaki yolcular beni görmüş. Zaman zaman halüsinasyon da gördüm kurtarıldığıma dair. Ama gördüğüm gemiler de halüsinasyon diye kimse karşıma çıkmasın. Ben gördüklerimden eminim. İsimlerine kadar biliyorum. Yolculara seslendim kaptan beni görmeyince. 7 dakika sonra üzerime ok gibi gelen sahil güvenlik botunu gördüm. Orada son defa enerjimi topladım ve can havliyle botun sepetine tutundum. Çok korkmuştum, bağırıp, çağırıyordum, ağlıyordum, panik halindeydim. Gemiye çıkınca ilk sorduğum şey Uğurcan oldu.
Kurtarıldığıma sevinemiyorum. Benim arkadaşım şu an morgda. Bu bir kurtuluş değil. Ben mücadele verdim kurtardım kendimi ama arkadaşımı kurtaramadım”
Şaban Ekici’nin ağabeyi Murat Ekici:
“İhmaller gencecik bir insanın canına mal oldu”
Şaban Ekici’nin ağabeyi Murat Ekici de, “Gören feribot ve gemiler yardım etselerdi şu an Uğurcan da yaşıyor olacaktı. Sadece bir gemi de değil. Birkaç gemi bunları görmüş ve yardım etmemiş. Bu ihmaller gencecik bir insanın canına mal oldu. Ailesine sabırlar diliyorum. Kardeşimin kurtuluşuna çok sevindim ama diğer kardeşimizi kaybettiğimize çok üzüldüm. En azından bir bot ya da simit atsalardı. Kardeşimin her tarafından balıklar yemiş, cildi komple yanmış, psikolojisi bozuldu” dedi.
“Hepsinden şikâyetçiyim”
Gördükleri halde gemilerin yardımcı olmadıklarını iddia eden Ekici, “İfademde de belirttiğim gibi adını bildiğim bilmediğim hepsinden şikâyetçiyim. İsimlerini de verdim. Adastar, Akgünler ve diğer saydıklarım.
Bu olayın hukuki yönden aydınlanmasını, suçluların cezasını çekmesini ve olayın araştırılmasını istiyorum. Bu herkesin başına gelebilir. Bu bir insanlık suçudur” şeklinde konuştu.
Uğurcan’ın cenazesini ailesi almaya geliyor
Öte yandan 4 gün denizde verdiği yaşam mücadelesini kaybeden 25 yaşındaki Uğurcan Çelik’in Esentepe açıklarında bulunan cansız bedeni Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi morguna kaldırılmıştı.
Acılı aile, Uğurcan Çelik’in cenazesini almak için Mersin’den geliyor.