Devrim DEMİR
Lefkoşa Devlet Hastanesi bünyesindeki Thalassaemia Merkezinde “orak hücreli anemi” tedavisi gören ve vücuduna “hatalı kan” verilmesi sonucu hayatını kaybettiği açıklanan Ayla Dalgalan’ın ölümüne ilişkin soruşturma başlatıldı.
Tedavi için kan alan Dalgalan’a hatalı kan verildiği, raporlarca kanıtlanmış durumda…
10 Mayıs tarihinde hayatını kaybeden Dalgalan’ın kızı hukuk mücadelesi için acısını içine gömdü. Annesinin kan aldıktan sonra arkadaşları ile buluşacağını kan almaya giderken, saçını ve makyajını yaptığını anlatan Gülsen Mındıkoğlu, bu ölüme inanmak istemediğini söyledi.
YENİDÜZEN’e konuşan Gülsen Mındıkoğlu, ‘Orak hücreli anemi’ hastalığına sahip olan ve 6 sene öncesine kadar 1-2 sene arayla kan alma ihtiyacı yaşayan annesinin, yine devlet hastanesinde uygulanan ‘demir yüklemesi’ tedavisi sonrası her ay kan alma ihtiyacı olan bir hastaya dönüştüğünü anlattı.
Mındıkoğlu, “O dönemde de anneme kan verilmek yerine demir yüklemesi yapıldı. Sonrasında organlarda demir birikimi oldu” dedi.
Ayla Dalgalan’ın otopsisini yapan Adli Tıp Uzmanı Doktor İdris Deniz, YENİDÜZEN’e konuştu. Dalgalan’ın kesin ölüm nedenin belirlenmesi için gerekli emarelerin İstanbul Adli Tıp Kurumu’na ve patoloji servisine gönderildiğini ifade eden Doktor Deniz, kültürlerin de mikrobiyolojiye gönderildiğini söyledi. Polis ve Adli Tıp Kurumu olarak hastanın dosyasını talep ettiklerini ifade eden Doktor İdris Deniz, gerekli tetkikler sonrası rapor yazılacağını belirtti.
“Tüm konuşmalara şahit oldum”
Annesinin ölümüne ilişkin hukuk mücadelesi kararı alan Gülsen Mındıkoğlu, yaşadıkları süreci YENİDÜZEN’e anlattı. Annesi Ayla Dalgalan’ın her zamanki gibi ayda bir kan aldığını 29 Nisan tarihinde Thalassaemia Merkezi’ne yine kan almak için gittiğini söyledi. Annesi kan alırken telefonda konuştuklarını anlatan Mındıkoğlu, “Annem bu ay iki kez kan alacaktı. Birinci kanı taktılar hiçbir sıkıntı yoktu, hep telefonda konuştuk her şey yolundaydı. İkinci kanı taktıklarında bir şeyler ters gitmeye başladı ve annem üşüdüğünü titreme geldiğini söyledi. Görevli hemşireye ‘ben üşürüm kendimi iyi hissetmem’ demesine rağmen isminin İlknur olduğunu duyduğum hemşire, üşüdün herhalde Ayla hanım diyerek bırakıp gitti annem o kanı almaya devam etti” dedi.
“Delil kararttılar”
İkinci kanı alırken şikâyetleri olmasına rağmen müdahale edilmediğinden dert yanan Gülsen Mındıkoğlu, annesini o halde oradan gönderdiklerini ve eve nasıl geldiğini bile hatırlamayan annesinin fenalaşması ile aynı tarihte Lefkoşa Acil Servis’e gittiklerini anlattı.
Zıt bir kan grubunun annesine verildiğini ve fenalaştığını dile getiren Mındıkoğlu, yarım saat içinde merkeze gittiğini kan torbalarını görmek istediğini ancak verilmediğini söyledi. Torbaları attıklarını söyledikleri çöplere bile baktığını ancak torbaları bulamadığını söyleyen Mındıkoğlu, “Annemi acile geri ellerine götürdük, orada yanlış kan verildiğini anlatmaya çalıştım bizi orada yarım saat beklettiler. İkinci kanı aldıktan sonra bir şeylerin ters gittiğini, hemen kan değişimi yapılması gerektiğini söylememe rağmen dinlemediler yaklaşık 6 saatte orada kaybettik” ifadelerini kullandı.
İhmaller zinciri
Annesinin acilde çok zaman kaybettiğini ifade eden Mındıkoğlu, dâhiliye servisine yatışı yapıldığını ve kortizon tedavisi başlatıldığını söyledi. Türkiye’de üç farklı Hematolog ile görüştüğünü “kan değişimi yapılmazsa annen ölecek” cevabını aldığını anlatan Mındıkoğlu, hastanedeki Hematolog Doktor ’un bunun hiçbir etkisinin olmayacağını söylediğini ve annesine kan değişimi yapılmasını ret ettiğini ve kortizonla iyileşeceğini söylediğini kaydetti.
“Ben tüm tedavilerinde annemin yanında olduğum için birçok şey öğrendim hastalık konusunda. Yanlış kan veriminde “majör” ve “minör” ayrımı var. Her kan verildiğinde bunu da kontrol ederim” diyen Mındıkoğlu, alt grupla ilgili bir yanlış kan verimi olsa dahi hemen kan değişimi yapılması gerektiğini söyledi.
“Annemi sevk ettik ama her şey için çok geçti”
Thalassaemia Merkezi’nde korkunç bir ihmal yaşandığını ve annesinin hayatına mal olduğunu dile getiren Mındıkoğlu, 30 Nisan Salı günü annesinin hastanede kötüleştiğini tedavi uygulanmadığı için sorun çıkarmaya başladığını ve kendi imkânları ile YDÜ Hastanesinin ambulansını arayarak annesini oraya sevk ettiklerini anlattı. Orada Türkiye’den Hematolog desteği alarak annesinin tedavisine başlandığını söyleyen Mındıkoğlu, “Anneme kan değişimi yapılarak süreç başladı. 24 saat diyalize koydular, karaciğeri iflas etmek üzereydi çok ilgilendiler toparlamak için. Servise çıktık annem iyiye gidiyordu ama SUB grubu uyuşmazlığının geç nüksedebileceği söylenerek bir müddet daha kalması gerekir denildi. Annem yoğun bakımdan çıktıktan iki gün sonra yeniden fenalaştı. Karnı şişmeye başladı. Organ yetmezliği başladı, tekrar yoğun bakıma alındı” dedi.
“Tatil planlarımızı yapıyorduk şimdi mezarının kazılmasını bekliyorum”
Dava açacağı için otopsi talep ettiklerini anlatan Gülsen Mındıkoğlu, annesi ile hastanede tatil planlarını yaptıklarını bir anda tablonun değiştiğini ve durumunun kötüleştiğini kaydetti. Tedavi sürecinde annesi ile birçok şey konuştuklarını da söyleyen Mındıkoğlu, “Annemle son ana kadar konuştum. 29 Nisan tarihinde kendine verilen ikinci kanın üzerindeki ismin silinerek kalemle kendinin adının yazıldığını gördü. Durumu kötüleştikçe, canı yandıkça annem bunu yapanların hesabını sormamı istedi. Biz son 6 sene öncesine kadar kan bile almıyorduk, yine bir hata annemin hayatını değiştirdi. Her ay rutini gidip kanını alıp hayatına devam ediyordu. Annem arkadaşları ile buluşup kahve içecekti kuaförüne gitti, makyajını yaptı ve bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Annemin hiçbir şeyi yoktu, bu onun öleceği anlamına gelmiyordu. Bunun hesabını verecekler” şeklinde konuştu.