Ada bir kez daha suya gömülür mü?

Serhat İncirli

Yer Bilimleri Mühendisi sevgili Birol Karaman geçtiğimiz gün Sim Tv’de canlı yayın konuğumdu; O anlattı...

-*-*-

KKTC, 2035’te geleceği hesaplanan nüfusa, 2024’te (tahminen) ulaşmış!

-*-*-

Karaman, kontrolsüz, plansız, hesapsız nüfus artışı nedeniyle tıpkı elektrikte olduğu gibi suda da yetersizliğin ortaya çıktığını vurguladı...

-*-*-

Aynı zamanda CTP MYK üyesi ve Basın, Yayın ve Propaganda Sekreteri Karaman, “Nüfus akışı derhal durdurulmalı” dedi...

Elektrik ve suda olduğu gibi eğitim ve sağlıkta da yetersizliğin sebebinin nüfus akışı olduğuna değindi...

-*-*-

Peki su ile ilgili sıkıntıyı aşmak adına neler yapılmalı?

Karaman diyor ki; “Derhal deniz suyu arıtmak için yatırım yapılmalı... Kanalizasyon arıtımına önem verilmeli; en azından arıtılmış su tarımda kullanılabilmeli ve ikincil aküferlerden faydalanılmalı...”

-*-*-

Peki bunları yapıyor muyuz?

Hayır!

Şu anda hükümet ihale paylaşımı konusunda restleşiyor ve büyü ortak kurultay işleriyle uğraşıyor!

-*-*-

Bir kez daha hatırlatmakta fayda var; nüfusumuz çok ve plansız arttı...

Elektrik, su, eğitim ve sağlık çok aksıyor hatta doğrudan yetersiz durumdadır...

Ve Zonguldak’larda, Bartın’larda abuk sabuk gezmeler; kurultay kavgaları ve ihale restleşmeleri ile uğraşmak yerine, acil bir şeyler yapılmalıdır!

Tedbir alınmalıdır!

Çözüm üretilmelidir!

-*-*-

İklim değişiklikleri, küresel ısınma derken, özellikle su ve elektrik konusunun; eğitim ve sağlığın ötesinde felaketlerin bizi beklediğini de ayrıca unutmamak lazım!

Nasıl mı?

-*-*-

Ada sulara gömülecek!

Mesela!

Kıbrıs iki kez batmış falan deniyor ya!

-*-*-

Aslında bir kez daha batarsa, üzerindeki tüm pislikler de belki temizlenir diye düşünmedim değil!

Ama hepimiz aynı “adadayız”!

Kurular tamam da çok az kalmış olsa bile yaşlar gitmese bari!

-*-*-

Hemen korkmayın canım!

Batsa bile, bir kaç senede olabilecek bir şey değil bu!

Ama zenginlere yine de tavsiyemdir; Beşparmaklara yatırım yapın; arsa alın, alçak orman arazisidir, orman arazisidir Fikri beyle konuşun, versin, sağlam evler yapın!

Tufan’a karşı tedbir alın!

-*-*-

Şaka yaptım!

Bir doğa olayı olarak “Tufan mufan”dan korkmayabilirsiniz ama siyasi anlamda “Tufan”ın gelmekte olduğu da apaçıktır, bilesiniz derim!

“Yiyebildiğiniz kadar yiyin, gezebildiğiniz kadar gezin” anlam


Kıbrıs’ta çözüm düşmanı olmak

Türkiye’ye hiç bir şey kazandırmaz!

Avrupalı bilim insanları bu yılla birlikte, Akdeniz’in Doğu kesimlerinde çok ciddi bir kuraklık olacağını söylüyor...

-*-*-

Ersin Tatar’a göre “Türk Devletleri Teşkilatı’nın serhat bekçisi” olan KKTC de Doğu Akdeniz coğrafyasında!

-*-*-

Ve haliyle Kıbrıs adasının öteki yarısı da!

-*-*-

Yani Kıbrıs’ta bizleri, Atilla Hattı’nı ya da Yeşil Hat’ı veya aradaki adına ne derseniz deyin “ayıraç”ı takmayan bir büyük sorun bekliyor!

Susuzluk ya da kuraklık!

-*-*-

Su sıkıntısı veya su sorunu; 1974 sonrası Kuzey coğrafyada oluşturulan rejimin hem en büyük başarısızlığını teşkil etmektedir; hem de en büyük projesini ihtiva etmektedir!

-*-*-

Türkiye’den su getirilmesi, gerçekten günümüz Dünyasında ayakta alkışlanması gereken bir bilimsel başarıdır...

Ama devamı gelmeliydi!

Yani evlerde içecek ya da kullanacak su sıkıntısı çekmemeyi geçtim; ülkenin tarım alanlarını yeşile dönüştürmeliydi!

Olmadı!

-*-*-

Anadolu’nun suyunu denizin derinliklerinden borularla getirmeyi başardık ama Geçitköy’den Güzelyurt’a taşıyamadık!

Mesarya Ovası mı?

Hep vaat olarak kaldı ve kalacak!

-*-*-

Geçitköy’den Güzelyurt’a boru hattı döşeme projeleri hazırlandı...

Milyarlar da harcandı...

Defalarca açılış, gömülüş, düzülüş ve benzeri törenler de düzenlendi ama proje tamamlanamadı; tünellerle destekli boru hattı Kalkanlı’ya geldi, orada kaldı!

-*-*-

“Her yatırım yarım” diyenler, külliyeye baksınlar; o yarım değil!

Tamamlanacak!

Evet tamamlanacak ama içine eşya koyacak paramız yok, bu da biline!

Elektriğini – suyunu da ödeyemeyeceğiz ki bu da biline!

-*-*-

Neyse; suyu kendimiz mamur edemedik ama yine de bir teklifim olacak; madem ki su sorunu, sadece Ada’nın Kuzey kesiminin değil, Güney’in de büyük bir sorunudur; gelin bunu avantaja çevirelim; gelin bunu çözüm maksatlı pazarlık unsuru olarak kullanalım!

-*-*-

Tabii konuşmak lazım!

Gelin masaya oturalım!

Ön şart koşmadan!

“Eşitliğimi – egemenliğimi kabul etmezlerse oturmam” demeden!

-*-*-

Suydu, doğal gazdı; bu gibi “elzem ve para eden” unsurların çözüme kesinlikle olumlu etki etmesi için çaba harcamak lazım!

İyi devlet adamlığı, tüm taraflar için, bunu gerektirir...

-*-*-

Haliyle Ersin Tatar ve zihniyetinin değişmesi, değiştirilmesi kaçınılmazdır...

Bunu kanıtlamanın yani “biz çözümden yanayız”ı öne çıkarmamızın ilk ve tek şartı bence budur...

-*-*-

Çözüm düşmanı olmak, hiç bir şey kazandırmadı, kazandırmayacak...

Türkiye bence bunu çok iyi görmüş durumdadır!

-*-*-

Tekrar ediyorum, insandan, barıştan yana “iyi devlet adamlığı” ve “gerçek vatanseverlik”, Kıbrıs’ta çözümsüzlüğü ve çıkmazı savunan siyasetten derhal uzaklaşmayı zorunlu kılmaktadır...

Bilmem anlatabildim mi?



Öğretmen ne derse, o!